"Ben eğlendireyim seni o zaman, arkadaşım."
Kalbim deli gibi gümbürderken, konuştukça kulağıma çarpan solukları, yanağımı gıdıklayan kırmızı saçları ve üzerimdeki ağırlığı bunu daha çok tetikliyordu.
Ben eğlendireyim dedikten hemen sonra ise dudaklarını kulağımın altındaki deriye kapatıp sonu gelmeyen dil ve diş darbeleri atmasını kesinlikle ama kesinlikle beklemiyordum. Oranın, zevk bölgem olduğunu kendisi keşfetmişti ve bunu kullanmaktan geri durmuyordu. Dediğim gibi, zevk noktam olduğu için üstümde oturan ona rağmen belim yay gibi gerilmiş; kafamı sertçe saten örtülü yatağa bastırırken göğsüm sertçe göğsüyle buluşmuştu. Ellerimi saçlarına çıkarıp acımadan çekmek istedim ama ellerimi kafamın üstünden uzatıp yatağa sabitlediği için parmaklarımı hızla hareket ettirmekten ve kalçalarımı oynatmaktan başka bir şey yapamadım.
Bacaklarımı hareket ettirip aralanan dudaklarım arasından soluklanırken ani gelen ve vücudumu etkisi altına alan duygulardan kurtulmak için kafamı hızla ona döndürdüm, boynuma gömdüğü kafası ona dönmemle yüzüme çıkarken burunlarımız birbirine sürtündü, o pozisyonda kaldık.
Dudaklarımız arasından çıkan soluklar aramızdaki santimlerden dolayı birbirimizin dudaklarında dinlenirken, biraz kaldırdığı kafasından dolayı net bir şekilde sadece sağ gözünü görüyordum ve gözündeki o yoğun şehvet, o yoğun sevgi duygusuna ilk defa bu kadar yakından şahit oluyordum. Kahverengi gözleri o kadar delici bakıyordu ki bedenim bakışlarından dolayı titredi. Dudaklarımı, dilim dudaklarına çarpmasın diye dikkatlice yalayıp yutkundum. Belki de kırmızı dudaklarına karşı dikkatsiz olmalıydım o an.
"Demek taşınıyorsun, ha?"
Soluk soluğa kafamı biraz geriye çekerek konuştuğumda, dediklerimle dudaklarında ufak ama acı bir gülüş belirdi ve bu kaşlarımı çatmama neden oldu çünkü gülüşü kalbime bir sızı göndermişti. Neden böyle hüzünlü gülümsüyordu ki?
"İddiayı kaybettim."
"İddiayı iptal ettik! Hem siktir ordan, beş ay önceden bulmuşsun lan evi! Hatta her türlü taşınacakmışsın ama sadece benim haberim yokmuş!.."
Onun mırıltısına karşı hızlı hızlı konuştuğumda gerçeklerle gözlerim dolmuş, gevşettiği elleri altındaki bileklerimi kurtararak onu yatakta yanıma devirmiş, ellerimle sürüne sürüne yataktan kalkarak dağılmış görüntüsüne bakmıştım. En az onun kadar dağınık olduğumu fark ettim, yatakta uca kayarak oturup ayaklarını yere koydu ve utanmadan gözlerime bakmaya devam etti. Sertçe yutkunurken sakin olmak için kendimi tembihledim ve atığım iki adımla önüne gelirken iki diz üstü karşısına oturup ellerimle dizlerimi sıktım. Aklımdaki düşüncelerle gözlerim daha da dolarken kafamı kaldırdım ve onun da dolan gözlerine baktım.
"Taehyung, bu kadar mı nefret ediyorsun benden, bu kadar mı katlanamıyorsun beni görmeye ondan mı taşınacaksın?"
Titreyen sesimle konuşmamı bitirdiğimde dudakları aralandı, kafası yukarıya kalktı ve titreyen göz bebekleriyle bir şey diyecek gibi oldu ama demedi.
"Hep beraber bara gittiğimizde senin de gözünün önünde Mina benden söz almıştı bir daha geleceğiz diye, o gün okulda ise sözümü tutmamı istedi. Ben de kabul ettim ama yemin ederim iddia konusu aklımda bile yoktu bir an önce Mina'dan kurtulma derdindeydim ve yanımda Jimin'le gittim zaten. Beden eğitiminde teklifini bundan reddettim..."
Biraz durup titrek sesim arasında soluklanırken neden anlattığımı bile bilmiyordum ya da umursayıp umursamayacağını. Dudaklarımı yalayıp alt dudağımı sertçe ısırdım ve derin bir nefes alıp eğdiğim kafamı kaldırdım, güzel yüzünü inceledim birkaç saniye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let's Race? |taekook ✔️
FanfictionJeon Jungkook çocukluk arkadaşı Kim Taehyung'la okula gelen yeni kız için yarışa girmişti. • • • "Aynı kız için yarışırken nasıl birbirimize aşık olduk Jungkook?" Bilmiyordum. Ama tahminlerim vardı. Belki de sarhoşken beni öptüğün ve sana karşılık...