Kafam kalbinin üstünde, hızlı kalp atışlarının benim için olduğunu bilerek dinlerken yaklaşık yarım saat geçmişti. Kolları arasındaydım, hemen yanında uzanıyordum ve ben onun kalbini dinlerken o benim saçlarıma hiç bıkmadan öpücükler kondurmuştu.
Kalbi benim için bu kadar hızlı atıyordu ve bu çok güzel hissettiriyordu, ondandı bu yüzümdeki gülümseme.
Kıvırcık saçlarıma bir öpücük daha kondurduğunda son iki saatte yaşadıklarımı düşündüm. Resmen bütün her şeyi çözmüş, birbirimize her şeyi itiraf etmiştik ama aklıma gelenlerle kaşlarım çatılırken yanağımı göğsünden kaldırmış, çenemi yaslayarak alttan ona bakmıştım. Bakışları hızla bana dönerken sırıtmış, belime uzanan kollarını biraz daha sıkmıştı.
"Ne oldu?"
"Sana barda öpüştük ileriye gittik dediğimde neden şaşırmadın, neden sormadın nasıl ileri diye?"
Evet birden aklıma gelmişti ve gayette mantıklı bir soruydu. Bakışları hafif telaş doldu ve dudaklarını birbirine bastırıp kısılan gözlerime baktı. Biraz daha yüzünü süzdüm ve kaşlarım düzeldi bu sefer ben sinirle dudaklarımı birbirine bastırıp çenemle göğsünü oydum.
"Hatırlıyorsun değil mi?! Aptal!"
Hızla kolları altından çıkıp yatakta iki diz üstü konumuna geldiğimde, o da yataktan destek alıp oturur pozisyona geldi. Bir bacağı hala uzanırken diğerini kendine çekerek kırmıştı ve elleri her an bana uzanacak gibi duruyordu.
"Jungkook, öyle bir geceyi unutmam mümkün bile değil güzelim. Adam akıllı öpmüşüm dudaklarını, adam akıllı almışım seni kucağıma, hissetmişim seni... Bunları unutsaydım kendime çok kızardım. Özür dilerim güzelim ama hatırladığımı söyleseydim eminim aramız açılacaktı, ki söylemediğim halde birkaç gün yüzüme bile bakmadın. Emin ol böylesi daha iyi oldu."
Sakince soluklanırken yutkundum çünkü haklıydı. İkimizi de suçlamıştım ama hatırlıyorum deseydi eğer onu daha çok suçlardım sanırım ilk o öptüğü için. Ama yine de hatırladığı için mutluydum.
"Demek hatırlıyorsun."
Mırıltımla beraber gülümsemiş kafasını sallamıştı ve ben dudak içimi ısırıp yastığa bakarken aniden boynumdan tutmuş, beni kendine çekip biraz da o eğilerek dudaklarıma yapışmıştı. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken birkaç saniye içinde alt dudağıma ufacık bir ısırık bırakıp ayrılmıştı. Kafasını yana yatırıp o serseri gülüşünü attı ve boynumdaki eli yerini korurken konuştu.
"Böyle bir şeyi nasıl unuturum söylesene? Kiraz dudaklarını, istekli bakışlarını..."
Sertçe yutkunmaktan başka hiçbir şey yapamadım.
"O akşam her şeyi siktir edip sana aşığım demeyi çok istedim ama yapamadım. Öptüğüm zaman korktum da aslında, ya itersen birden nefret kusarsan diye ama sen karşılık verince aklım öyle uçtu ki... Eve gelince de kendimi dizginlemek zorunda kaldım. Pişmanlık çekmeni istemedim ama her türlü çektin, sabahki bağırışların bir şeyleri kırışların hala kulağımda."
Sonlara doğru derin bir nefes verdi ama ben nefes alamadım bir an. Çok belli etmemeye çalışıyordu ama üzülmüştü, hala da üzülüyordu.
"Tae, pişman olmadım. Korktum, senin gibi korktum. Hatırlarsın ve sen bana kızarsın diye korktum. Sonuçta sarhoş olan sendin, ayık olan ben ve nasıl durdurmazsın diye kızarsın sandım. Ben özür dilerim."
Kucağımdaki ellerimle oynarken dudaklarımı büzüldü ve derin bir nefes alıp gülümseyen ona bakıp kaşlarımı çattım.
"Ya! Aptal! Karşılık vermişim işte neden geri çektin kendini?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let's Race? |taekook ✔️
FanfictionJeon Jungkook çocukluk arkadaşı Kim Taehyung'la okula gelen yeni kız için yarışa girmişti. • • • "Aynı kız için yarışırken nasıl birbirimize aşık olduk Jungkook?" Bilmiyordum. Ama tahminlerim vardı. Belki de sarhoşken beni öptüğün ve sana karşılık...