Londra

2.6K 103 55
                                    

Merhabalarr. Umarım okumak isteyeceğiniz, aklınızda yer eden bir öykü olur. Sizi seviyorum.
__________________________________
Elimdeki tren biletine son kez baktıktan sonra içimdeki heyecanı bastırmak için birkaç derin nefes daha aldım. Yıllar sonra Londra'ya dönme düşüncesi, kalbimi olabildiğince hızlandırıyordu. Hava her ne kadar içimi boğacak bir biçimde olsa da, mutluydum. Oturmak için elimdeki iki bavulla bir bank arıyordum fakat bulmak kolay olmayacaktı. Bu istasyon her zaman bu şekilde kalabalık olmak zorunda mıydı? Uzakta bir bank görmenin sevinciyle hızlıca oraya doğru yürümeye başladım. Tren yarım saat sonra kalkacaktı ve benim şu anlık bir işim yoktu. Tek yapmam gereken elimdeki romanı tren kalkana kadar okumaktı. Banka vardığımda bavulları yanıbaşıma bırakıp, oturdum. El çantamdan kitabımı çıkarıp okumaya koyuldum.
...

Cam kenarındaki yerimi aldım ve kendimi trendeki bu hoş vanilya kokusuna bıraktım. Bu koku beni mutlu ediyor, adeta uyuşturuyordu. Bulunduğum ortamda bu kokunun olması beni oldukça memnun etmişti. Bu uzun yolculukta kitap okumak çok iyi olabilirdi fakat midemin buna müsaade etmeyeceğini adım gibi biliyordum. Yorgundum lâkin sevincim daha ağır bastığı için bunu çok da takmıyordum. Fransa'da geçen 4 yılın ardından annemle buluşma mutluluğu... Ah cidden ne çok özlemiştim. Neler yapıyordu, nasıldı hiçbir fikrim yoktu. Gerçi mektuplaşıyorduk ama her şeyi tam anlamıyla yazmadığını biliyordum. Yemek saatine kadar kestirme fikri aklıma yattı ve başımı cama yaslayarak gözlerimi kapadım.
...

Trendeki nazik bir görevlinin de yardımıyla bavullarımı indirdim. Hem deniz yolculuğu hem de tren yolculuğu üzerimde atılması zor olan bir yorgunluk bırakmıştı. Bunu düşünmek istemiyordum çünkü sonunda Londra'da olmak paha biçilemezdi. Biraz ileride bekleyen at arabalarından birini görüp ona doğru yürümeye başladım.
"Merhaba efendim."
"Merhabalar leydim, nereye gitmeyi arzu edersiniz?"
"Bay Davies'ın malikânesi, lütfen"
"Bavullarınızı yerleştirmeme izin verin lütfen leydim."

Orta yaşlardaki bu kısa boylu adam bavulları yanıma yerleştirirken ben de dışarıyı rahatça görebileceğim bir biçimde oturdum. Londra'da sık sık yağmur yağardı dolayısıyla üstü kapalı bir arabaydı bu. Tekerleklerin yoldaki çakıl taşlarına değerek çıkkarttığı ses, bir iki tane zarif hanımefendinin güzel kahkahası, minik çocukların tatlı çekişmesi... Hepsini nadir bir melodiymişçesine dinliyordum. Bu kadar özlemiş olmam beni bile şaşırtmıştı fakat kendimi her ayrıntıya dikkat etmekten alıkoyamıyordum. Araba düzgün yoldan ayrılıp, daha engebeli bir yola girdiğinde midemdekilerin orada kalması için epey bir çaba harcadım.

Arabacı, arabayı durdurduğunda annemin 2 yıl önce çalışmaya başladığı devasa malikânenin önündeydik. Arabacı bavullarımı indirdi ve benimle giriş kapısına kadar geldi.
"Borcumu öğrenebilir miyim bayım ? "
"20 sterlin leydim."
Cebimden 25 sterlin uzatıp verdim. 5 sterlin bahşiş niyetine vermiştim. Teşekkür bağabında şapkasını çıkardı ve gülümseyerek uzaklaştı. Karşımdaki büyük kapının tokmağını kaldırıp iki kez vurdum. Çok geçmeden evdeki görevli kızlardan biri kapıyı açtı. Giyimi bir görevliye göre çok iyiydi ve yüzü son derece hoştu. Benden çok da büyük olmasa gerekti.
"Buyrun, hanımefendi."

"Ben Bayan Ava için gelmiştim."
Annemin ismini söylememle yüzünde samimi bir tebessüm oluştu. Girişteki uşaklardan birine bavullarımı götürmesini söyledi.
"Sanırım sen Lily olmalısın."
"Ah evet aslında adım Lisa, annem Lily der sadece."

İlgisini pek çekmemiş gibiydi. Merdivenlere doğru yöneldi.Birlikte alt kata indik. Anladığım kadarıyla burası görevlilerin kaldığı kattı. Pek çok oda bulunuyordu ve o kadar da bakımlı değildi. Koridorun en sonundaki odanın önünde durduk. Görevli kız kapıyı tıklattı ve içeriden annemin yumuşak sesi duyuldu.

Mendacious | JenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin