Gözleriyle bana ilham olan Dominic Sherwood...
∆∆∆∆∆∆∆∆
Ruelle - The Other Side ∆ 'Kitap Müziği'
∆∆∆∆∆∆∆∆
MASMAVİ BUZU ÇATLATAN
KAHVERENGİ LEKE
O hayata karşı tek başına mücadele etmeyi anne ve babasının vefatından sonra ö...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Kalbim fısıldamıştı kulağıma. "Gider mi insan çok seviyorken?" Bir süre boş duvara boş boş baktıktan sonra bende cevaplamıştım. "Ben ondan gidebilecek kadar çok seviyorum onu."
Sanki geçmeyecek gibiydi ama bu hayatta geçmeyen acı yoktu ki. Her şey geçiyordu. Her acı son buluyordu. Fakat bunu yediremiyordum. Aldatılmak çok üzücü bir şeydi. Kimse aldatılmayı hak etmezdi ki. Her insan değerliydi ve bir insanı aldatmak çok aşağılıkça bir davranıştı.
Sürekli neden diye sorarken buluyordum kendimi. Saatlerce ağlamış ve düşünmüştüm. En sonunda Duman'ın kolları arasında uyuyakalmıştım. Beni bir an bile yalnız bırakmamıştı. Konuşmuştuk. Anlatmıştım hissettiğim acıyı. Dertleşmiştik. Aslında ben hep dert anlatan taraftım.
Savaş'ın aramaları ve mesajları artık fazlaca sıkıntı vermeye başladığında Duman telefonumu sessize almıştı. Tabi Savaş hiç durur mu? En sonunda kapıya dayanmıştı. Duman onun içeri girmesine engel olmuştu. Küfürler bağırışlar havada uçuşmuştu.
Öğlen olduğunda uyanmıştım anca. Gözlerim şişmişti. O kadar ağlamama rağmen sanki içimde tonlarca daha gözyaşı vardı. Yemek yemek istemiyordum. Gülmek istemiyordum. Aklıma aniden ve sürekli onunla olan bir anı geliyordu ve ben gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Ağlamak rahatlatıyordu ve ben bu acının son bulmasını istiyordum. Acı son bulsun ve ben her sabah yaptığım gibi kahvaltımı edip işime gideyim istiyordum.
Duman dakikalarca yemek için beni ikna etmeye çalışmıştı. En sonunda bir sandviç yemeyi başarmıştım. Saatlerdir yanımda olan Duman'da perişan bir hale gelmişti. Bence evine gitmeliydi. Onunda hayatı vardı ve hep benim ağlamamı duymak zorunda değildi. Belki de ben biraz tek başıma düşünüp kendimi toparlamalıydım.
Ona seslendiğimde bana bakmıştı. Kahvesini masaya bırakmıştı, sonuna geldiği sigarasını ise küllüğe bastırıp söndürmüştü. Mutfaktaydık. Oturuyorduk.