Bölüm 28

48 8 0
                                    




Eve geldiğimde kendimi bitkin hissediyordum. Osman hocanın ölümü beni derinden yaralamıştı. Eşimden boşanıyordum, en yakın arkadaşımla görüşemiyor ve yardımıma ihtiyacı olan bir çocuğa yardım edemiyordum. Elimden hiç bir şey gelmiyordu. Onurla boşanma sürecim bitene kadar mesafe koyma karar vermiştim. Onun yanında kendimi mutlu ve huzurlu hissediyordum ama yasal olarak hala evli bir kadındım. Bunları artık biriyle paylaşmam lazımdı. Berrin'i böyle günlerde çok özlüyordum benim için her zaman iyi bir akıl hocası olmuştu.

            Kafamı dağıtmak için elime kitabımı aldım ve okumaya başladım. Kafamı kaldırdığımda küçük kız çocuğu bana gülümsüyordu. Acaba Berrin haklı mıydı? Sıkıntılarım üstü üste geldikçe bu çocuk bana daha çok yaklaşıyordu. Aklımdan Zeynep geçti. O çocuğu çok özlüyordum. Bir şekilde onunla konuşmalıydım.

             Bir fincan tuz isteme bahanesiyle yukarıya çıkmayı düşündüm kapıyı Zeynep açarsa şanslıydım ama Kübra Hanım açarsa tuzu isteyip geri dönecektim. Yukarı çıktım  kapıyı çaldığımda Kübra hanım açtı. Yüzü çok solgundu belli ki perişan haldeydi. Tam tuzu isteyecekken beni içeri davet etti. Yaptığı bu davete kendi de şaşırmış gibi bir hali vardı.

            "Kübra Hanım ben..."

             "Zeynep'i görmeye geldiğini biliyorum Füsun Hanım." dedi.

             "Bakın o gün orada ne olduğunu bilmem lazım. Kızım o günden beri hiç konuşmadı gitmediğimiz doktor kalmadı. Perişan haldeyiz. Lütfen bana yardım edin."

             Ne diyeceğimi bilemiyordum. "Kübra Hanım o gün ora olanları bende sizin kadar öğrenmek istiyorum. Zeynep'le konuşmama izin verir misiniz belki benimle konuşur" dedim. Kabul etti ve beni Zeynep'in odasına götürdü.

             İçeri girdiğimizde Zeynep pencereden dışarıya bakıyordu. Beni gördüğüne şaşırmıştı. "Zeynep'im merhaba seninle konuşmaya geldim" dedim. Kübra Hanım benden bir medet bekliyordu ama bu onun yanında yapabileceğim bir iş değildi.

             "Bize biraz izin verir misiniz?" dedim bu fikirden hoşlanmadığı çok belliydi. Sonuçta Zeynep'le son yalnız kaldığımda neler olduğunu görmüştük. Ona hak veriyordum ama onun yanında konuşamazdım. Tereddütlü olarak kabul etti baka bir şansı yoktu. Bizi dinlemediğinden emin olduktan sonra Zeynep'le konuşmaya başladım.

            "Zeynep, orada neler olduğunu bana anlatman lazım bu benim için çok önemli" dedim.  Zeynep hayır anlamında kafasını iki yana salladı.

            "Zeynep seni yargılamıyorum ama ne olduğunu gerçekten öğrenmem lazım sana soru sorsam evet ve ya hayır anlamında kafanı sallayabilir misin? Diye sordum. Evet, anlamında kafasını salladı. Lafı çok uzatmayacaktım orada neler olduğunu az çok tahmin edebiliyordum.

            "Zeynep odada senin yaşlarında bir kız çocuğu mu vardı?"

            Bunu söylememle Zeynep şaşkın ve korkmuş ifadeyle kafasını evet anlamında salladı.

            "Sana zarar verecek bir şey yaptı mı?"

             Bu sefer hayır anlamında kafasını salladı.

            "konuşmamanı o mu istiyor?"

             Kafasını tekrar salladı bunun anlamı evetti.

             "Zeynep sana hiç bir şey yapamaz artık lütfen korkma güvendesin. Annen ya da ben sana zarar vermesine asla izin vermeyiz"

            Zeynep bu sefer hıçkırıklarla ağlamaya başladı. "Tamam" dedi "Konuşacağım." bana güvendiği için sevinmiştim Kübra hanımı çağırdım.

            "annenin de duyması gerek Zeynep"

             Zeynep, Kübra Hanıma sarıldı. Kübra Hanım teşekkür eden gözlerle bana bakıyordu. Zeynep su içti ve karşımıza oturdu

            "o gün Leo'yla oyun oynuyorduk birden Leo'nun topu yere düştü. Topu almak için eğildiğimde ayaklarını gördüm. Ne yapacağımı bilemedim. Önce gerçek biri sandım. Belki uzaktan gelen bir akraba ama yüzüne baktığımda öyle olmadığını anladım" ağlaması daha çok şiddetleniyor hıçkırmaktan konuşamıyordu. "Leo kapının yanındaki masanın altına saklandı. Ben kaçamadım gözleri kapkaraydı yüzü bembeyaz görünüyordu. Çok korkunçtu anne" diye Kübra Hanım'a tekrar sarıldı.

            "O benim annem diyordu neden bahsettiğini anlamadım. Füsun benim annem bir daha buraya gelme dedi. Çığlık atmaya başladım. Sessiz olmamı istedi o ara sen kapıyı açmaya çalışıyordun. Eğer burada olanları birine anlatırsam ve herhangi bir şekilde konuşup tek bir ses bile çıkarırsam  Leo'yu öldüreceğini söyledi." bana bakarak "ve seni" dedi.

            Yerimden kalkıp eve koşmaya başladım. Leo evde yalnızdı Kübra Hanım ve Zeynep'te arkamdan geldi. Ellerim titreyerek anahtarı buldum ve kapıyı açtım. Beni her zaman kapıda karşılayan köpeğim bu sefer yoktu. Çıldırmak üzereydim salona baktım. Yatak odasına, banyoya, balkona hiç bir yerde yoktu. Bakmadığım tek bir oda kalmıştı pembe oda. Karşılaşacağım manzaradan korkarak yürümeye başladım. Gözümden yaşlar süzülüyordu. Kübra Hanım ve Zeynep hemen arkamda birbirlerine sarılmış halde bana bakıyorlardı. Aralık kapıyı itip içeri girdim.        

             Leo yerde yatıyordu ama nefes almıyordu. Yanına gittim, dokunduğumda hala sıcaktı sol kulağından kan gelmişti. Kafamı kaldırıp baktığımda aynı kandan duvarda da olduğunu gördüm. Biricik oğlum ölmüştü. Artık yoktu. Kübra Hanıma ve Zeynep'e baktım ikisinin de gözlerinden ince ince yaşlar süzülüyordu. Oğluma sarıldım ağlamaya devam ettim.

            Kübra Hanım beni evden çıkarıp kendi evine aldı. Sakinleşmem için bir bardak su getirdi. Kendimi durduramıyordum. Kaan'ı aramayı teklif etti. Boşanma sürecinde olduğumuzu aramamasının daha iyi olacağını söyledim. Kendisinin de boşandığını Zeynep'i büyütürken ne zorluklar çektiğinden bahsedip duruyordu. Onu duyabilecek durumda değildim. "Kübra Hanım her şey için teşekkür ederim ama gidip Leo'yu gömmem lazım"

            "Bunu tek başına yapmak zorunda değilsin sana minnet borcum var bende sana yardım etmek istiyorum" dedi.

            "Teşekkür ederim ama Zeynep'i yalnız bırakmayın yeterince şeye tanıklık etti zaten" dedim.

             Telefonu elime alıp Onur'u aradım. İlk çalışında açtı. Olanları anlattım yarım saat içinde yanıma geldi. Eve birlikte girdiğimizde Leo'nun cansız bedeni soğumuş, kaskatı kesilmişti. Gözleri açıktı. Geniş bir havluya sardım ve aşağı indik. Oturduğum yerin karşısında geniş bir bahçe vardı. En uygun yer orası gibi görünüyordu. Onur bunu yalnız yapmak istediğini benim görmemem gerektiğini söyledi. Oğlumu yalnız bırakmak istemiyordum onu nasıl toprağın altına koyacaktım. Orada nasıl bırakıp gidecektim. Ne kadar ısrar ettiysem de Onur buna izin vermedi. Leo'ya veda edip arkamı döndüm.

            Eve girdiğimde çok büyük bir boşluk vardı. Artık beni kapıda karşılayan kimse yoktu. Gözlerim devamlı Leo'yu arıyor, her an bir yerden çıkacakmış geliyordu. Onur bütün desteğini esirgememişti. Yapabileceği her şeyi yapmıştı zaten bir anda Leo'nun oyuncaklarını, yatağını, mama kaplarını toplamaya başladı.

             "Onur bırak onları" dedim.

             "Füsun bunları görmek daha çok acıtacak lütfen izin ver sana yardım edeyim" dedi.

             Bir anda hiç burada yaşamamış gibi her şeyin yok olmasını istemiyordum. Onura desteği için minnettardım ama bu kadar müdahale etmesine içten içe sinir oluyordum. Leo ile yaşayan bendim evimin her köşesinde ayrı bir anıyı onunla ben yaşadım. İstediğim tek şey yalnız kalmaktı.

SES (RAFLARDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin