Don't cry.

1.6K 148 220
                                    

Chuuya evine zar zor vardığında ağzını elleriyle kapadığını fark etti. Hayır tabii ki de ağlamayacaktı, o herkesin korktuğu korkusuz,duygusuz,mafya yöneticisi Chuuya Nakahara'ydı. O ağlamazdı. artık 15 yaşında bir çocuk değildi, gerçi hoş, o zamanlar bile asla ağlama hakkı olmamıştı. 

Okula gitmesi gereken zamanlarda, liseye gidip saçma salak ergenlik dönemleri geçirmesi gereken zamanlarda onun ellerinde binlerce kişinin kanı vardı, isimlerini, yüzlerini bile bilmediği veya hatırlayamadığı. Ağlamaları, gülmeleri, saçma saçma şeyler yapmaları, normal,herkes gibi bir çocuk olmaları gereken tüm o zamanda bütün japonya'nın onlardan korktuğu katillerdi  Dazai'yla ikisi.Chuuya en yakın dostunu kayıp ettiğinde,onun terk etmesini izlerken bile ağlama lüksüne sahip olamamıştı. Ki bunu en çok o gün, o an istemişti. Bu hayatı hiç bir zaman o  istememişti, ağlamak,gülmek,okula itmek,normal olmak istemişti o. Daha da korkuncu Chuuya hiç bir şey hissetmiyordu. Chuuya öldürdüğü kimseye karşı hiç bir şey hissetmiyordu. Bu onun için normaldi. Onun gerçekliği buydu, o bununla büyümüş ve yaşamıştı. Düşünüyordu şimdi, acaba Dazai ile normal şartlarda karşılaşsalar ne olurdu? 2 normal insan gibi okula gitseydiler, anneleri onları azarlayana kadar yaramazlık yapsalar? Okuldan sonra takılsalar veya normal çocuklar ne yapıyorsa onu işte. Şimdi üniversiteden mezun olsalar ve normal işleri olsa? Hayatları çok daha iyi olur muydu? Neden bunları düşünüyordu ki?

 Chuuya artık içini yiyip bitiren bu boşluğu doldurmakta zorlanıyordu. Arkadaşlarının ihanetine uğramıştı, onu terk ettiklerine şahit olmuştu, öldüklerini bile görmüştü fakat neden? Neden hiç biri Dazai kadar acıtmamıştı onun canını? O her zaman herkese her an mesafeli durmuştu çünkü. Onlar her an ölebilir, her an ihanet edebilirdi. Bu Chuuya'nın değiştiremeyeceği bir şeydi. Bu yüzden hepsine onlardan vaz geçebileceği kadar mesafeli durmuştu fakat, fakat nasıl? Dazai için bu duvarlar nasıl inmişti? Chuuya'nın önünde ki o kapıyı kimse açamazken Dazai bunu nasıl yapmıştı? Chuuya ''Gerçek bir aptalım'' Diye düşündü. ''Ona güvenebileceğimi sanmıştım.'' Terk edileceğini hiç beklemeden güvenmişti Chuuya ona. O gün Chuuya 'mafya ağlamaz' kuralını kendi için yıkacaktı. Hep başkaları için içinde tuttuğu bütün her şeyi bu gün tutmasına gerek yoktu. Bu gün ağlayacak ve geçmişin sonunda içinden akıp gitmesine izin verecekti. Sonunda özgür olacaktı. İçinde ki öfke, keder, hayal kırıklığı, her şey beklediğinden sert dışarı çıkıyordu. Chuuya sonunda bir şeyler hissetmek istiyordu. Adeta kendinden geçer gibi masanın üstünde ki her şeyi yere ittiriyor,bulduğu her şeyi tekmeliyor, bağırıyor, bir yandanda ağlıyordu. Chuuya bu gün bütün geçmişinden kurtuluyordu. 

Her şey bittiğinde,yorgunluktan hissizce fakat son derece rahatlamış şekilde yatağında uzanıyordu. Gözleri şişmiş, etrafa attığı bütün cam eşyalar kırılmış, bir kaçı vücuduna batmıştı ve kanıyordu fakat o bunu umursamayacak kadar rahatlamış hissediyordu. ''Sonunda'' Diye düşündü ''sonunda delirdin Nakahara.'' Bu düşünce istemsizce sırıtmasına sebep olmuştu. Artık yapması gereken tek bir şey vardı, yataktan doğruldu ve cam kesikleri yüzünden acıyan kollarına aldırış etmeden duvardan destek alarak yürümeye başladı. O kadar yorgundu ki her an yere yığılabilirdi fakat zorlada olsa oturma odasına vardı. Dağıttığı eşyalar arasından üstünde mavi bir kurdele olan kutuyu buldu 

''Gözlerinle aynı renk.''

''kurdelesi yani.''

Dazai bu kutuyu ve içinde ki şarabı bunları diyerek 17. yaş gününde Chuuya'ya vermişti, gerçi içindeki şarabı çoktan içmişti bile. Bu kutuya Dazai ile olan fotoğraflarını koymuştu. İçinden ilk karşılaştıkları güne ait atari salonunda çekilmiş ve özenle çerçeveletilmiş fotoğrafı çıkardı. Fotoğrafın çerçevesi kutuyu yere fırlattığı için kırılmıştı gerçi fakat umrunda değildi. Fotoğrafı kırık çerçevesi ile aldı ve var gücüyle camdan fırlattı. Bu en sevdiği fotoğraflarıydı. Diğerlerini ise saklayacaktı. Dazai'ın ihanetini unutmamak ve bir daha kimseye o kadar güvenmemek için. 


Dazai sabah ki olaydan ötürü gerçekten huzursuz hissetmiş, yürüyüşe çıkmıştı. Ve ayaklarının onu fark etmeden Chuuya'nın evine getirdiğini fark etmesi bir kaç dakikasını almıştı. Cebinde ki anahtarlğı çıkardı, 3 anahtar vardı. Kendi evinin anahtarı, ofisin anahtarı ve son olarak, Chuuya'nın evinin anahtarı.. ''Acaba kilit hala aynı mı?'' Diye düşündü. Ne de olsa bir zamanlar aralarında senin ya da benim yoktu. Güzel zamanlardı, Dazai her şeyi mahvedene kadar.Sokağa ve önünde durduğu apartmanlara boş boş bakmaya başladı,  tam o sırada yerde ki çerçeve gözüne çarptı, yaklaştı, ve yaklaştıkça çerçevenin içinde ki resim ona tanıdık gelmeye başladı. Eğilerek fotoğrafı dikkatlice kırılmış çerçeveden çıkardı. Bu kesinlikle ikisiydi. 15 yaşlarında ilk kez karşılaştıkları o gün, atari salonundan resimleri. Chuuya o fotoğrafda kazanacağından çok emin gülümsüyordu, Dazai ise alaycı bir şekilde dil çıkarmıştı. Gerisini sanırım herkes biliyordu gerçi değil mi? Chuuya kaybetmiş ve adeta kendinden geçmişti. Dazai onun bu sinirli hallerini son derece komik bulmuş, onu daha da çok sinirlendirmek için elinden geleni yapmıştı. Onu koyunlara bile ispiyonlamıştı hatta, Chuuya'nın delirdiğini ve sinirden şiştiğini görmek ona acayip zevk verirdi her zaman. Tam anılarında kaybolduğu sırada, kafasını yukarı kaldırmış ve Chuuya'nın penceresini açık görmüştü. Hiç şüphesi yoktu artık, bunu dışarı o fırlatmıştı. Dazai, buruk bir şekilde gülümsedi ve ''Hak ettim, değil mi?'' Diye mırıldandı.

Y/N: Evet hak ettin oç. Çocuğumu bu kadar üzme hakkını sana kim verdi? Düzgün arkadaş olmayı beceremiyorsan olma,göt.

Sanırım artık eve dönmeliydi, Chuuya'yı çok kızdırmıştı fakat bu, onu kızdırmayı sevdiği türden değildi. Dostunu kaybetmiş ve diğerini terk etmişti. Ölmeyi hak etmiyordu bile. Fakat yine de Dazai fotoğrafı aldı. Arkasın dönüp eve giderken bilmediği tek şey ise Chuuya'nn gizlice onu camdan izlediğiydi. Ve ikisinin de bilmediği şey ise ikisinin de o an aynı şeyi düşünüyor olmalarıydı.

''Bu adil değil.''

Fakat ikisi de asla neyin adil olmadığını bilmiyordu. Bir daha elde edemeyecekleri şeyleri istemeleri mi, bu hayatı onların seçmeyiş oluşu mu yoksa birbirlerine karşı bu tutumları mı?

Sonunda kimse ağlamamıştı. İkisi de biliyordu artık bir şeyleri değiştiremezler, kadere karşı açtıkları hiç bir savaşı kazanamazlardı. 

İkisi de bu düşüncelere daldıkları sırada onları yaşadıkları hayal dünyasından çekip çıkaran şey Dazai'ın bir anda vurulması olmuştu. 

Ve yere düşmeden önce silikçe bir tanıdık bir haykırış duydu Dazai..

''DAZAI!''

Hate Me (soukoku)Where stories live. Discover now