Strategy and The Traitor

3.6K 335 109
                                    

Anemos'un kraliyet ailesi, ülkenin asil ailelerinin büyükleri ve ileri derece eğitim almışlarıyla toplantıdayken; İgnis ordusu Anemos'a doğru ilerlemeye devam ediyordu.

"Majestelerinin fikrinden başka çaremiz yok."

"Koskoca Anemos'un sonu geliyor."

"Başka yolu yok mu, kurtulamaz mıyız?"

"En azından Yüce Megalos bitmesin."

Toplantı odasında herkesi bir ümitsizlik kaplamıştı. Haklılardı bu umutsuz hallerinde. Orduları kalabalıktı fakat güçsüzdü. Nero'nun Düşüşü'nden beri talim etseler de İgnis'in kana susamış askerleri kadar güçlü olamayacaklarını herkes biliyordu.

Düşmanlarının kralı genç ve güçlüydü, onun tek dezavantajı babasının erken göçüp onu yeterince eğitememiş olmasıydı. Kendi kralları ise yaşlıydı artık. Kralın bir varisi de yoktu, "Hava'nın Gücü"ne sahip yaşayan diğer kişi kralın kız kardeşi Jiwoo'ydu fakat onun dahil olduğu plan savaşması uğruna heba edilemezdi.

Hava'ya hükmedebilen bir kişi daha vardı: Jiwoo'nun yalnızca birkaç hafta önce doğan bebeği, Prenses Dahyun. Kral Kim Seokjin'in planı doğrultusunda bütün Megalos'a Jiwoo'nun bebeğinin ölü doğduğu ilan edilmiş, Kentro'da bir cenaze töreni bile düzenlenmişti. Çünkü kral, ülkesini ve hayatını kaybedeceğini kabullense de onun en önemli görevi Anemos insanının Hava üstündeki hakimiyetini devam ettirmesiydi. Bu yüzden bebek Dahyun, süt annesiyle birlikte kaçak yollarla şimdilerde İgnis hakimiyetinde olan Nero'ya gönderilmişti. Orası en az dikkat çekecek ve bir daha insanlarının zarar görmeyeceğinden emin olunabilen tek yerdi.

"Yeter artık." Kral, toplantı başladığından beri ilk kez konuşmuştu. "Şu üstünüzdeki umutsuzluktan derhal kurtulun, ben daha ölmedim. O eğitimsiz çocuğun hakkından hala gelebilirim." Halkının asıl endişesinin bu olduğunu biliyordu. Krallarının artık iş görmeyeceğini düşünüyor ve Jiwoo savaşmayacağı için endişe duyuyorlardı. Jiwoo, Anemos Sarayı dışındaki herkese göre yas tutan bir anne olduğu için ülkenin en güneyindeki ormanlık alandaki av köşküne gönderilmişti. Veya diğerlerinin bildiği şekilde, inzivaya çekilmişti. Kral savaşı kaybetmemeyi bir yandan da kardeşi için istiyordu, kazanırlarsa kardeşi ölmez ve bebeğine kavuşurdu. Ama kaybederlerse herkes acı verse de biliyorlardı, kralın soyundan kimse diri bırakılmayacaktı.

Seokjin gayet farkındaydı, Taehyung Youngbae'yi ve Namjoon'u yenmişti. Su'ya hükmü olan iki kişiyi tek başına yenmişti, Seokjin onun için kesinlikle daha kolay bir hedefti. Her ne kadar Nero'nun ordusu şu anki Anemos ordusuna göre daha az askerden oluşsa da işin aslı, böyle savaşlar krallar arasında dönerdi. "Ateş'in suyu yenmesi, Hava'yı yenmesinden daha kolaydır. Öğretmediler mi size? Ateş, kuru ve sıcaktan oluşur, Su ise ıslak ve soğuktan. Ne kadar farklıysanız birbirinize o kadar kolay olursunuz." Bütün ciddiyetiyle bu temel mektep bilgilerini yıllarca tahsil görmüş adamlara anlatıyordu. "Peki Hava? O ıslaktan ve Ateş gibi sıcaktan olur. Anladınız mı beni? Bütün gücümüzle savaştığımızda galip gelebiliriz!" Yumruğunu masaya vurdu yaşlansa da karizmasından bir zerre dahi kaybetmemiş adam.

Masadaki herkes suspus olmuş, kralı dinliyorlardı. Kral Seokjin haklıydı, her zaman güçlü bir insandı. O daha bir prensken bütün ülke konuşurdu, genç yaşına rağmen sahip olduğu üstün gücü. Talimlerde babası insafsızca onun üstüne gider, o ise her şeye rağmen babasını yenerdi. Kralları güçlüydü, evet. Fakat Kral Kim Taehyung? O güçlü değil miydi? Onun da çok güçlü olduğundan şüphe yoktu. Maalesef herkes biliyordu ki iki kralın gücü eşitse bile galip gelen Taehyung olacaktı. Güçler söz konusu olduğunda genç olmak avantajlıydı.

"Savaş planımız hazır mı?" Kral umutsuzluğu bir kenara bırakıp önemli olan konular hakkında konuşmaya devam etmişti. Diğerlerinin ne kadar umutsuz olduklarını daha fazla dinlemek istemiyordu. Önüne getirilen harita ve planları inceledi teker teker. "Daha çok okçu olmalı. İgnis'in askerleri yakın mesafede şüphesiz bizim askerlerimizden iyidir. Ama okçular-" Durakladı Seokjin, şimdiye kadar hesaba hiç katmadığı bir şeyi hatırlamış ve en çok güvendiği okçularına olan güveni zayıflamıştı. "Jimin, doğrudan saraya girmişti, öyle değil mi?" O hain askerin adını anmayı yasaklayan kişi olsa da şimdi söylemek zorunda kalan da oydu.

aqua et igni | taekookWhere stories live. Discover now