•Kinda bitchy•

1.5K 80 44
                                    

"Seni özleyeceğim,sevgilim."

Harry,Lose'yi sıkıca kollarının arasına aldı. Ama bana bakıyordu,gözlerini kırpmadan.
Dudaklarımı birbirine bastırdım.

Ağlamak için doğru bir zaman değil. Ağlamak için doğru bir zaman değil. Ağlamamam gerekiyor. Sikeyim,ağlıyorum.

"Lose,"

Adını seslendiğimde ondan ayrılıp bana döndü.

"Lavaboyu kullanmam gerekiyor. Kendimi iyi hissetmiyorum."

Lose ıslak gözlerini kuruladıktan sonra başını salladı.

"Bir sorun olursa bana çağır,seni burada bekleyeceğiz."

Başımı salladım. Koşar adımlarla Lavaboya yürüdüm. Boş olduğunu gördüğümde rahat bir nefes aldım, kendimi daha fazla tutmamıştım.
Kabinlerden birine girip klozetin üzerine oturdum. Biri bir gün bir klozet kapağının üzerinde ağlayacağımı söylese muhtemelen gülerdim.

"Lens?"

Sesini duyduğumda kalbim hızlandı. Ona kızamıyordum bile. Bunun sorumlusu o değildi ki? Hiçbir şey yokken ablasının sevgilisini ayartmaya çalışan bendim,sadece reddedilemez olduğumu kanıtlamak için. Eh, kanıtlamıştım da gerçi. Sadece beklediğimden biraz farklı olmuştu.

"Harry?"

Ayakkabıları kapının altında belirdi. Dudağımı ısladım. Başımı kapıya yasladım ve gözlerimi yumdum.

"Lensey..."

İsmimin yavaşça dudaklarından dökülüşünü dinledim. Baştan aşağıya titriyordum. Ve ağlamayı kesemiyordum. Tanrım,ses tonu... beni öldürecekti.

"Lütfen ağlama,Lensey."

Dişlerimi sıktım.

"Ağlamıyorum."

Gözlerimi kuruladım. Ama hemen ardından dökülen göz yaşları pek bir şeyi değiştirmemişti.

"Geri geleceğim,elimden geldiğince çabuk."

Kapının kilidini açtım. Yavaşça araladı,suratı görüş açıma girdiğinde ağlamam şiddetlendi.

"Seni düşüneceğim. Yolda ve otelde. Sabahları koşuya çıktığımda. Kahvaltı yaparken. Çalışırken. Akşam yemeğinde. Uyumadan önce ve uyandıktan sonra. Seni düşüneceğim, Lens."

Başımı salladım. Kollarımı boynuna doladım ve dudaklarımı dudaklarına bastırdım.

"Bana söz ver,"

Merakla söyleyeceğim şeyi beklerken belimdeki kollarını daha çok sıkılaştırdı.

"Ne için?"

Gözlerini izlerken bir süre konuşmayı unutmuştum bile. Yeşilin en sevdiğim renk olacağı aklıma gelmezdi.

"16 yaşında kimseyle konuşmayacaksın."

O gülmeye başladığında ben de güldüm. En azından mutlu ayrılmasını istiyordum. Sikeyim, ne oluyor bana? Kendimi bile tanıyamıyordum.

"Tamam,söz veriyorum. Hayatımdaki tek 16 yaş sen olacaksın. Hep 16 yaşında kalacaksın. Tamam mı? Seni seviyorum."

Gülümserken başımı salladım.

"Uçak kalkmak üzere. Şimdi oradakileri oyalamalısın ki gizlice kaçtığım uçağa geri binebileyim."

Yaptığı şeye inanamayıp bir kahkaha attım.

"Sen iyice yoldan çıktın,Styles."

Omuz silkti.

"Kendine iyi bak,tamam mı? Ve kimseyle yatma."

Göz devirdim.

"Denerim."

Dudakları yana kıvrıldı. Son bir öpücükten sonra bana sıkıca sarılıp dışarı çıktı. Burada durup biraz daha ağlamak istiyordum. Ama sırası değildi. Gidip Lose ve Noah'ı oyalamam gerekiyordu.

"Hey,işte burdasınız."

Noah endişeli gözlerle beni süzerken Lose ağlıyordu. Onun adına üzülüyordum.

"İyi misin?"

Başımı salladım.

"Hey,yapma Lose. Yakında dönecek."

Yanaklarını kurularken başını salladı.

"Evet,biliyorum. Sadece duygusal bir dönemdeyim."

Ona sıkıca sarılırken kendimi suçlu hissediyordum. Ve kötü,ve suçlu.

"Hadi,gidelim."

Yol boyunca kimse kimseyle konuşmadı. Başını Noah'ın omzuna uzattım ve o saçlarımı okşarken Harry'i düşündüm,döndüğünde her şey mükemmel olacaktı.

Tanrı aşkına,bu pozisyonda böyle bir şey düşünüyor olmam biraz sürtükçe görünüyordu.

...

Selam! Bayadır bölüm atmıyorum hiçbir şeye,bunu uzatmaya çalıştım ama pek beceremedim. Ama diğer bölüm çok güzel olacak. Yaaaanii her şey bok gibi olmadan önce birkaç bölüm çok güzel olucak söqööqöaşqşsşşaşs

16 Years Old // Harry StylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin