10. bölüm

276 16 0
                                    

Sessiz geçen sabah kahvaltısından sonra masayı toplamış ve işe gitmiştim. Her zamanki gibi Yoongi'ye programını okudum ve ofisime gittim. Bir kaç dosya inceledikten sonra bilgisayarımı açıp ev bakmaya başladım. Evler güzeldi ama fiyatları dudak uçuklatıyordu.

Sonunda gözüm bir eve takıldığında fiyatına baktım. Diğerlerine göre çokta yüksek değildi. Para toplayıp bu evi almam lazımdı.

SJ: Bir dakika yaa.. ben niye diğer evimi satmıyorum ki? Üstüne de para koyub daha çabuk alabilirim.. Niye bunu daha önce düşünmedim ki?

YG: Kendi kendine mi konuşuyorsun sen?

Bir anda gözlerim içeri giren Yoongi'ye takıldı.

YG: Ne düşünüyordun?

SJ: Busandaki evimi satmaya karar verdim. Bir az da para biriktirip ev alacağım.

Gelip yanımda durdu ve bilgisayara baktı.

YG: Niye kendini yoruyorsun ki? Senin için ayırdığım evim var. Orada yaşa işte... Busandaki evin kalsın. Dinlenmek istediğinde oraya gidersin.

SJ: Hayır, Yoongi. Bunu kabul edemem..

YG: Niye istemiyorsun, anlamıyorum.

SJ: Borçlu kalmak istemiyorum.

YG: Borç? Arkadaşlar arasında borç olmaz, Soo Jong.

SJ: Yine de teşekkürler..

YG: Tamam.. öğlen oldu, birlikte yemek yiyelim diye gelmiştim. Hyuna aradı. O da gelecekmiş.

SJ: İyi olur. Canını okuyacağım.

YG: Niye ki?

SJ: Boşver, Yoon Yoon..

YG: Yah! Kaç kere bana öyle seslenme dedim?

SJ: Ne var ya? Tatlı değil mi?

YG: Değil.

SJ: Bence çok tatlı. Özellikle de şu tombul yanakların..

Parmağımla yanaklarını sıkarken kapı açılmıştı. Gelen Hyuna'ydı ve bizi görünce yüzü düşmüştü. Tabi ya.. Yoongi'den hoşlanıyordu ve bizi böyle görünce de kötü olmuştu.

YG: Hyuna, al şu kızı başımdan. Sinir ediyor beni.

SJ: Ne? Tatlı değil mi Hyuna?

YG: Neyse, yemeğe gidelim.

Üçümüz de şirketten çıkıp Yoongi'nin arabasına oturduk. Ben arka koltuğa koltuğa geçtiğimde, Hyuna öne geçmiş ve bana dönüp gülümsemişti.

Bir restoranta gelip masaya oturmuş ve yemek eşliğinde sohbet ediyorduk. Daha doğrusu onlar atışıyor, bense, onları izliyordum. Ara sıra ben de konuşuyordum ama izlemek daha eğlenceliydi.

Yoongi hesabı ödemek masadan kalktı.

Hy: Dün bensiz idare edebildin mi?

SJ: Dünü hatırlatma. Sinirlerim bozuluyor. Neymiş efendim? Niye mor gömlek giyiniyormuşum? Mor renge nefret ediyormuş. Değiştirmediğimde de soğuk suyu üstüme döktü.

Hy: Bazen, düşünüyorum biz nasıl aynı anne babadan çıktık diye. Eskiden en sevdiğim elbisem mor olduğu için makasla kesmişti.

SJ: Çok garip biri cidden..
Ama o değilde, buna baksana..

Sırıtarak telefonumu elime aldım ve bugün çektiğim fotoğraflarını gösterdiğimde kahkahayı basmıştık.

Hy: Sen.. sen ne zaman çektin bunu? Ayy şu surata baksana? Bu nasıl bir pozisyon böyle...?

Tekrar kahkaha atmıştı.

SJ: Bu sabah çektim ve maalesef yakalandım..

Hy: Ne? Yakalandın ve hala sağsın, üstelik fotoğraflar da hala telefonda? Bir şey söylemedi mi?

SJ: Silmemi söyledi. Ben de kaçtım.

Hy: Oppa'mı tanıyorsam, peşine düşmüştür. O asla pes etmez.

SJ: Aynen, peşime düştü.

Hy: Peki nasıl oldu da silmedin?

Üstüme düştü. Şaşkınlığından unuttu herhalde de, ben bunu nasıl söyleyeceğim?

SJ: Şeyy...

YG: Hadi kızlar, gidelim. İşlerim var.

Tam zamanında geldin, Yoongi..

SJ: Evet, kalkalım.

Kalkıp restoransan çıktık. Yoongi Hyuna'yı işe bırakmış ve ikimiz de şirkete gitmiştik.

ASİ PLATONİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin