Bu bölüm Turk_Kenan adlı okuyucuya ithaf edilmiştir.
Eylül
Yukarıda ki karmaşanın sesleri kesildikten kısa bir süre sonra toprağın altında ki kolumu sıkıca kavrayan bir el hissettim. Şuan bunca şeyin ardından normal olan korkuyor olmamdı ancak hiç bir şey hissetmiyordum. Beni yukarı çeken o el bedenimi çıkarmış olsa da o dehşete düşmüş biçare kız hâlâ şeytanları ile birlikte ıssız toprağın altındaydı. Beni çekip çıkardığında solunum sistemime dolan toz nedeni ile o kadar şiddetli öksürüyordum ki her seferinde ciğerlerimden bir parça kopuyor gibiydi. Ben acıdan iki büklüm halde iken doğrulmama yardım edip elleri ile yavaşça gözlerimin üzerindeki toprağı temizledi. Kim olduğunu henüz görememiş olsam da tahmin etmek zor değildi.
Başlangıcı fırtınalı olsa da onunla tanıştığım bu kısa süre içerisinde hakkında öğrendiğim bir şey varsa Ahmet'in etrafına yaydığı tuhaf bir güven hissi oluşu. Yanımda olmasından memnundum. Gözlerimi nihayet açtıktan sonra ilk gördüğüm şey veda ettiğim gökyüzü olmuştu ardından ise Ahmetin bana bakan gözleri. Ellerindeki nezaketin aksine bakışlarında yıkıcı bir öfke gizliydi, yüzündeki rahatlatıcı gülümsemeyi yıkıp geçercesine ruhunun derinliklerinden gelen bir öfke.
" Neden saklıyorsun!" Aklımda beliren soruyu direkt olarak sormuştum. Bir psikolog olarak benzer durumlara şahit olmuştum. Böylesi güçlü bir öfkeyi bastırmak elinde pimi çekilmiş bir bomba tutmaya eşdeğerdir. Bir gün tutmaktan yorulup mandalı bıraktığında patlamanın şiddeti yakınındaki her şeyi silip süpürecektir. "Neyi?" " Ben bir psikoloğum işim insanların zihinlerini görmek, inan bana o bakışların ardındakini görebiliyorum!" Bana cevap vermek yerine ayağa kalktı ve elini uzattı. İçinde bulunduğum çukurdan çıkmama yardım ettikten sonra öylece durup yerdeki çukurlara ve en başta duran isimsiz mezara baktı.
Ahmet
Eylül'ü o mezardan çıkardığımda görmeyi beklediğim tepki bu değil di. Tamamen ifadesiz di, şu anda ince bir çizgide duruyor olmalıydı ancak onun psikolojik dengesi açısından durum ne olursa olsun bunu yapmam gerekiyordu. Sakinleşmesini beklemek onu daha da derinlere sürüklemekten başka bir işe yaramıyordu görünen o ki. Asafın bizim için kazdığı mezarlara ve hayatımın en büyük keşkesi gözlerimin önünde dururken kararımı vermiştim artık her şeyi öğrenmesi gerekiyordu." O ifrit burayı rastgele seçmedi. Bu mezar kardeşine ait ancak onunla beraber hepimiz burada yatıyoruz! Mehmet en saf ve içten olanımızdı ayrıca en cesurumuz! Herkes bana güvenirken o benim yapamadığımı yaptı. Arkadaşını korumak için hayatından vazgeçti!" " Nasıl oldu!" Sorusunu sorarken yumruklarını sıkıyordu ve sesi hafifçe titriyordu. Bu hikayeyi anlatmak istediğimden emin değildim ancak buradan dönüş de yoktu. "Büyü. Mehmet hasta zihinli bir insanın en az ruhu kadar hastalıklı bir büyüsünden Tahsini kurtarmak için hayatından oldu. Büyücü onları çaresiz bırakmıştı Tahsinin kanı harlı bir alevin üstünde kaynarken aynı ateş onu içten içe kavuruyordu ve büyücü onlara tek kurtuluş yolu olarak bir bıçak bıraktı....!" Devam etmek çok zordu, her kelime ağzımdan çıkan her kelime yetersizliğimin ve zayıflığımın hatırası kifayetindeydi. Onun mezarı başında kardeşine ölümünü anlatmak... Bu durumda olmaktansa ait olduğum cehennemin çukurlarında çürümeyi yeğlerdim. " Anlat!" sesinde tezahür eden acısı nedeni ile yüzüne bile bakamıyordum. " oradan sadece birinin çıkmasına izin verecekti ya Tahsin büyü sebebi ile acı içerisinde yavaşça ölecekti yada Mehmet büyünün kaynağı olan ateşi kanı ile söndürerek kan kaybından ölecekti. O Tahsini kurtarmayı seçti!" " Peki ya büyücü!" Sakin bir ses tonu olsa da ondan yükselen karanlık aura kan dondurucuydu ancak beni rahatsız etmiyordu. Aksine çok tanıdıdıktı, o ruh hastası aklıma gelince ben de aynı dürtülerle dolup taşıyordum. " Öldü! Ben öldürdüm!" O zamandan kalan pişamanlık duymadığım nadir anlardan dı. Teslim olduğum ilkel dürtülerin kontrolündeyken bana bakışlarını hatırlıyorum. Yalvaran gözlerinde gördüğüm tek şey sebep olduğu yıkımın gölgeleriydi.
Eylül
Duyduklarım anlaması kolay şeyler değil di, bunca zaman sadece bilimde yanıtları arayan benim için bunlar sadece eğlenceli halk masallarıyken şimdi ise bildiğim her şeye musallat olan en acı gerçeğim olmuştu. Onca güçlüğe göğüs gerip cehennemi görmüş olan bu adam kardeşimin ölümünü anlatırken yüzüme bakmaya bile cesaret edemiyordu. Henüz kendi şeytanları ile yüzleşmekten aciz iken nasıl olurda bu iblislere kafa tutardı. Kendine yüklediği bu ithamlar onu dibe çekerken elinden tutanları da beraberinde götürecekti. Belki haklıydı belki de yaşananlar onun sorumluluğuydu ancak kardeşim gibi beni de sürüklemesine izin vermeyecektim. Eğer hayatından vazgeçecek kadar değer verdiği arkadaşlarının onun liderliğinde yitip gitmesine izin verirsem adını bir daha nasıl anacaktım. " Peki ya büyücü!" Bir yanım onun cehennemde yanıyor olmasını dilerken diğer yanım ise bir yerlerde yaşıyor olmasını umuyordu. Bu sayede onun değersiz yaşamını göğsünden söküp alırken gözlerinin içine bakabilirdim. Bu isteğim sesime de yansımış olacak ki Ahmet'in cesaret edip bana bakan gözlerinde ki şaşkınlığı gördüm. " Öldü, ben öldürdüm!" Ardından kurduğu bu cümlede kişiliği değişmiş gibiydi ses tonu ve duygusuz ifadesi ile karşımda duran kişi az önceki güvensiz adamla aynı olamazdı. Soğuk kanlı bir katilin cümleleriydi dudaklarından dökülenler. Cinayeti itiraf ederken en ufak pişmanlık veya tereddüt belirtisi göstermiyordu.
Ruh hali düşündüğümden de dengesizdi. O farkında olmasa da öldürdüğü kişi hâlâ onunla beraberdi. O kişi her ne kadar hak etmiş olsa da bir hayat almak geri döndürülemez hasarlar bırakır. Bu durum düşündüğümden daha da kötüydü, pusuda yatanlar sadece canavarlar olmayabilirdi. Baktığım o ölü gözler bir katile aitti!
YN: Biraz beklettim, ancak bu bekleyişiniz artık daha fazla sürmeyecek. Gereken sın adımları da hallettim sayılır artık daha sık görüşeceğiz.:)) En geç pazar günine kadar bir bölüm daha gelecek. Bu arada instagramdaki ilk postumu hâlâ görmediyseniz profilimdeki linkten ulaşabilirsiniz, siz bana destek oldukça daha uzun daha sık ve daha iyi bölümlerle hep burada olacağım. Bölüm hakkındaki fikirlerinizi belirtmeden geçmeyiniz. Oy ve yorumlarınız için şimdiden teşekkürler.:))
YOU ARE READING
Davet 3 Topraktan Olanlar
ParanormalSona gelindiğinde, insan en büyük korkusuyla yüzleştiğinde topraktan olan ateşten gelene karşı savaşını kazana bilecekmi!