16.Bölüm|Ev

633 86 161
                                    

Home is not a place...
It's a feeling.

Lilith

Gülümseyerek karşımdaki ufak bedeni izlemeye devam ederken garip ve biraz da tanıdık bir his tüm bedenime yayılmaya başladı. Hızlı bir şekilde sağa ve sola salladığım elim önce yavaşladı ve en sonunda havada öylece asılı kaldı.

Neydi bu his?
Dudaklarımdaki gülümseme de havadaki elim gibi donup kalırken yutkundum.
Aslında sormam gereken ne olduğu değil bunu neden şimdi ve burada hissettiğimdi.

Hani bazen yabancı bir yere giderdiniz ama oradaki tek bir tanıdıklık sizi kendisine çekerdi ya... Bazen çekmekle kalmaz anılara boğardı. Lei'ye bakan gözlerim donup kalırken bu garip duygu biraz daha yoğunlaştı. Derin bir nefes aldım ve dudaklarımda yer edinmiş tebessümü sildim. Şimdi yerinde daha şaşkın bir ifade olduğuna emindim.

"Yürüyebilir misin?" Sağ tarafımdan gelen sesle birlikte korkuyla yerimde sıçradım. Jimin sakin bir ses tonuyla "Sadece benim." dedi. Arabadan inmiş ve benim olduğum tarafın kapısını açmış, biraz da öne doğru eğilmişti. Muhtemelen hala yürümekte zorlandığım için bana yardım etmek istiyordu. Başımı sakince salladım ve bana doğru uzattığı eline baktım.

"Sana yardım edeyim." Dedi. Bir nevi benden izin alıyor gibiydi. Belli ki öylece bana dokunmak yanlış gelmişti. Dudaklarıma yeniden yerleştirdiğim gülümsememle birlikte başımı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım.

"Önce şundan kurtulalım o zaman." Üzerime doğru biraz daha eğildiğinde kendimi geriye doğru çekmeyi denedim ama belim ve göğsümden geçen kemer buna engel olmuştu. Adının emniyet kemeri olduğunu öğrenmiştim. Bu olası bir araba kazasında hayatımı kurtaracakmış. Yani öyle olmasını umuyordum. En azından hastaneden çıkarken Taehyung böyle söylemiş ve aynı Jimin'in şimdi çıkarmaya çalıştığı gibi dikkatle takmıştı.

"Sakin ol. Sadece onu çıkartacağım." Gözlerimi birkaç defa kırpıştırdım. Neden bu kadar gerildiğimi bilmiyordum. Sadece tüm bu olanlar ve her ne kadar vakit geçirmiş olsak bile yabancı oluşu biraz garip hissettirmişti işte. "Oldu." dedi gözlerimin tam içine bakarken. "Kalkabilirsin değil mi?" Başımı belli belirsiz salladım ve geri çekilen bedenini fırsat bilerek derin bir nefes aldım. Şimdi daha rahattım.

Bacaklarımdan birisini dışarı çıkarmamın ardından bir süre bekledim. Sorun yoktu.
'Sorun yok.' diye kendi kendime tekrar ettim. Sadece alışma süreci. Diğer ayağımı da dışarı attım ve hala oturur şekilde bekledim.

"Nuna!" Diye bağırarak yanıma koşan minik bedenle birlikte tüm gerginliğim yok olurken yeniden o tanıdık hisle sarmalandım. Koyu kahve tonlarındaki irisleri evimdeymişim gibi hissettiriyordu. "Seni özledim." dedi, heyecanla yerinde sallanırken. Aramızda belli bir mesafe bırakmıştı.

Dudaklarımdaki gerginlik daha çok artarken, ona gözlerime kadar ulaşan bir gülümseme sundum ve beni duyacağını bilerek 'Ben de seni özledim, küçük denizyıldızım.' dedim. Ona bu şekilde seslenmek hoşuma gitmişti ve her seferinde babası gibi gülerken kaybolan gözlerinden onun da hoşuna gittiğini anlamıştım. Ona böyle seslenmemi seviyordu.

"Nuna iyi ki geldin." Yerinde sallanmayı bırakmış hızla aramızdaki küçük mesafeyi de kapatarak kucağıma tırmanmıştı. Kollarımı küçük bedenine doladığımda güçsüz bacaklarımın ikimizi birden taşımayacağını bildiğim için oturmaya devam ettim. Umarım Jimin bize kızmazdı.

"Neden daha erken gelmedin?" Bacaklarını belimin iki yanından geçirmiş, yüz yüze bakabileceğiniz bir şekilde kucağıma yerleşmişti. 'Taehyung daha önce çıkmamı istemedi.' dediğimde Jimin "En erken..." diyerek konuşmaya başladı ancak Lei'nin "Kaplan hyung mu?" diye sevinçle bağırması sözlerinin havada asılı kalmasına neden oldu.

Caligo メ JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin