19.Bölüm

13K 489 91
                                    

Seher vaktinde yağmaya başlayan fırtınalı yağmur Avjin'i rahatsız uykusundan uyandırmaya yetmişti. Bitmeyen kabusları gündüzleri uyanıkken bitiyordu sadece. Gözlerini karşısında ki boy aynasına çevirdi. Çöken ve yorgun görünen göz altları oldukça kötüydü. Kısa saçları olmadığı kadar kabarmış ve birbirine girmişti. Kendisini böyle yıkılmış görmek Avjin kendine kızdı. Ağbeyinin sözleri aklına geldi. Geldikçe daha çok kendine kızdı ve sol gözünden bir damla göz yaşı akıp boynuna ulaştı. Sinirleri iyice yıpranmışdı. Yataktan kalkar kalkmaz sıcak bir duş alarak odaya gelmişti. Odanın içindeki gardroba yanına giderek kapağını açtı. Üzerine giyebileceği bir elbise arıyordu. Kıyafetlerin Berfin'in olduğunu biliyordu dün Agir Ağa söylemişti. Turuncu düz bir elbiseyi alarak yatağa atarak gardrobun kapağını kapatmıştı. Etiketi bile açılamayan çamaşırlarıda eline alarak odada bir güzel kurulanarak giyinmişti. Uzun turuncu elbisenin çok derin olmayan bacak yırtmaç detayını alırken farketmesede giydiğinde ne kadar zarif olduğunu görmüştü. Makyaj masasına oturarak yorgun yüzünü gizlemek istemişti Agir Ağa'dan. Onu sevindirmek istemiyordu. Acı çektiğini görmek hoşuna gidiyordu Avjin'e göre. Güçlü kapatıcısı göz altına ve üstüne sürerek gözlerinde ki yorgun ifadeyi bitirmişti. Üzerine ince renkli nemlendirci kremi sürmüştü. Gözlerine kalın bir kalem çekerek siyah gözlerini ortaya çıkarmıştı. Uzun kirpiklerine sürdüğü rimeli ayrı bir hava katmıştı. Çöken yanaklarına turuncu allık uygulayıp koyu olan rujların kahverengini dudağına sürerek yorgun yüzünü makyajla gizlemişti.

Odanın penceresini açarak yağan yağmuru dindiren sesiyle birlikte yattığı yatağın çarşafını çıkararak yeni çarsaf takarak toplamıştı. Soğuk esen rüzgâr tenini üşürmüştü. Gardroba yönelerek üzerine kahverengi hırka alarak giymişti. Soğuk olan yerlere basmak malum gününde karnın ağrıyacağı habercisiydi. Hemen ayaklarına bir çorap giyerek terliklerini ayağına geçirmişti. İçinde kopan fırtınaları gizlemek zorundaydı. Kendi evinde değildi artık. Ağlamaması ve güçlü olması gerekiyordu aksi takdirde Agir Ağa'nın yaktığı ateş de yanacaktı.

Aydınlanan havayla birlikte yağmur da durmuştu. Yağmurun serinliği kalmıştı hava da. Avjin yavaş yavaş odadan aşağıya salona inmeye başladı. Agir Ağa'nın nerede olduğu hakkında bir bilgisi olmadığı için onu uyandırmak istemiyordu. Salona indiği sırada onu karşılayan ağır içki kokusu boş olan midesini bulandırmıştı. Hemen pencereye koşarak camları bir güzel açtı. Ağır içki kokusu salonun her yerine sinmiş gibiydi. Arkası döndüğü sırada koltuk da sızıp kalan bir adet Agir Ağa'yı görmüştü. Cam sehpanın üzerinde dibini görmüş bir viski şişesi dururken koltukta sızan Agir Ağa'ya baktı.

Aklına gelen düşünceyle gülümseyerek mutfağı bulmak için yerinden yavaş hareketlerle yürüdü. Agir Ağa'nın uyanmasını istemiyordu. Salonun iki basamaklı merdiveninden çıkarak üstte olan ilk kapıyı açtı. Gülümseyerek mutfağa girdi. Oldukça temiz görünen mutfakta her şey yerli yerindeydi. Bardakların olduğu dolabı açarak büyük bir bardağı eline alarak lavobunun çeşmesini açarak bardağı suyla doldruarak çeşmeyi kapattı. Avjin Kozanovalı'yı nehirde boğmaya çalıştığını unutmayarak elinde ki bardağa bakarak gülümsedi. Agir Ağa'nın oldukça hoşuna gidecekti bu soğuk su. Mutfaktan çıkarak dikkatli bir şekilde elinde ki suyla salona dönen Avjin,hâla uyuyan Agir Ağa'ya baktı. Gülümseyerek elinde ki suyla dolu olan bardağı Agir Ağa'nın yüzüne boca ederek bir adım geriye çekildi.

Agir Ağa soğuk suyun yüzüne çarpmasıyla neye uğradığı şaşırarak yattığı rahatsız koltuktan kalktı. ''Ne oluyor sabah sabah?"

''Her yeri leş gibi içki kokutmuşsun sonra da sızıp kalmışsın.'' Avjin gülerek elinde ki bardağı sehpaya bıraktı.

Agir Ağa gözlerini Avjin'e çevirdi. Oturduğu koltuktan kalkarak ayakta kendisine gülen Avjin'in üzerine yürüdü. ''Burası benim evim ne yapacağımı sana soracak değilim Avjin.''

Vurmayın Yüreğime Pranga Where stories live. Discover now