Bölüm 3

103 62 4
                                    

Sabah kalktığımda Kıllı ile aynı yatakta yatıyorduk. Kaybolduğumdan beri rüyalarımda annemi görüyordum. Onu çok özlemiştim. Anne kelimesi geçince gözlerim Kıllıya kaydı. Annesi öleli beş yıl olmuş ve o annesi öldüğünden beri ne odaya girmiş ne de annesinin sevdiği kıyafetleri giymiş.

Hayatta bir kez daha şanslı olduğumu hissettim. Annemi kaybetsem ne yapardım? Kıllı gibi hayatımda ki şeyleri kısıtlayıp mutlu gibi görünmeye mi çalışırdım? Yoksa içim nasılsa dışımda öyle mi olurdu?

Acımanın ne kadar kötü olduğunu bilirdim. Ona acımıyordum, en azından böyle görünmeliydim. Dün onu çok üzdüğüm için bugün bir şeyler yapmak istiyordum. Dağ başında neler yapabilirdim?

Düşüncelerin arasında karnımın guruldaması sessiz odayı doldururken dün de bir şeyler yemediğimi fark ettim. Elimi karnımdan çekerken Kıllıya kahvaltı hazırlama fikri oldukça iyi geliyordu.

Onu uyandırmadan yataktan kalkıp ayaklarımı yere sallandırdım. Elimi yere doğru uzatıp bir şeyi almaya çalıştım. Yüzüm düşerken Yogimi özlediğimi fark ettim. Yogim yerde yoktu. O şuan yatağımda oturmuş gülüyordu.

Kafamı çevirip Kıllıya baktım, o da aynı yogim gibiydi. Ne olursa olsun gülüyordu. Beni mutlu eden tek sey yogimdi. Gülümsemesi beni de güldürüyordu. Artık Kıllı vardı. Belki Yogim de burada olsa çok daha mutlu olabilirdim.

Boyuma uzun gelen yataktan ses çıkartmadan atladım. Çıplak ayaklarım zeminde az da olsa ses çıkartsa da Kıllı kıpırdamamıştı. Ben olsam şimdiye uyanmış sitem ediyordum.

Evin içi sıcak olduğu için getirdiğim kıyafetlerimle idare edebiliyordum. Kapıyı açıp çıktım, ses çıkmasın diye yavaşça kapatıp mutfağa doğru ilerledim. Amerikan mutfağı çok seviyordum. Harika zevklerle döşenmiş mutfağa bir göz gezdirdikten sonra dolaba yöneldim. İçinde her şekil kahvaltılık, yemekler olsa da gözüm muza ilişmişti. Maymun dediğin muz yer edasıyla dolaptan iki poşet muz çıkarttım.

Tezgahtaki muzları poşetten itinayla çıkartıp dolaptan tabakları almak için parmak uçlarımda yükseldim. Mübarek ben yetişemeyeyim diye ellerinden geldiğince yükseğe koymuşlar. Tabi ikisinde de boy deve kadar olunca böyle oluyordu. Ellerimden destek alarak küçükken yaptığım gibi tezgâha çıkıp istediğim tabakları elime aldım. Tabakları yavaşça bırakıp kendimi aşağıya attım. Halı olduğu için fazla ses çıkmamıştı.

Tezgahta olan muzların kabuğunu soyup bir tabakta birleştirdim. Anaokulunda yaptığımız patates baskıları gelmişti aklıma. Annem bıçakla patateslere şekil verirdi. Aşağı dolaplara yönelerek en uygun bıçağı aldım. Muza nasıl şekil vereceğimi bilmiyorum ama değişik şeyler yapabilirdim. Muzu tezgaha koyup üzerine bıçakla 'kıllı' yazmaya başladım.

Herkesin adını itinayla yazarken ismini bilmediğim adama yabancı yazmıştım. Ona taktığım isim Kıllınınkinden iyiydi. Belki de Kıllı anlasa o da bana kızardı. Gerçi o benden zeki ama neyse.

Düşüncelerimi bırakıp muzlara daldım. Hadi hayırlısı moduyla aklıma gelen saçma şekilleri yapmaya başladım.

**

Üç araba, üç çiçek, üç uğur böceği ve daha çeşitli şeyler yaptım. Hepsi cidden güzel gözüküyorlardı. Her ne kadar sadece muz olsa da şekilli şeyleri yemek benim hoşuma gidiyordu.

Masamı hazırlayıp içeridekileri kaldırmaya gittim. İlk olarak kıllıyı kaldırıp anlaması için elimle yemek yiyoruz hareketlerine benzer şeyler yaptım. Sanki konuşsan da anlayacağım der gibi baktı bana.

Yabancıya geldiğim de uyuma şeklinden vazgeçmek üzereydim. Benden düzgün yattığı çok açıktı. Yorganı sanki hiç bozulmamış gibiydi. Oysa ben de kesinlikle çarşafın çıkması gerekiyordu. Eğer o çarşaf oradan çıkmadıysa o gün cidden rezildi.

GRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin