Park Chaeyoung bu sıkıntılı ruh halinden kurtulmanın tek yolunun intihar etmek olduğunu düşünmüştü. Bu düşüncesini gerçekleştiremeyince arkadaşlarının zoruyla bir psikoloğa gitme kararı aldı.
Psikoloğunun lisedeki platonik aşkı Park Jimin olacağı ak...
Göz devirip hırkamı giydim.Jimin sırıtarak bana bakıyordu ve şu an ağzına bir tane çakmamak için kendimi zor tutuyordum.
"E hadi yürü!"
"Kızınca çok tatlı oluyorsun biliyor musun?"
Bunu söylerken ayrıca yüzüme doğru eğilmişti ve nefesini hissediyordum. Hızla geri çekildim ve panikle dışarı çıkmaya çalışırken sehpaya bacağımı çarptım.Aish!Tam bir rezillik!
"İyi misin?!"
"İyiyim ya bir şey yok."
"Emin misin?"
"Eminim ama artık gidebilir miyiz nereye gideceksek?"
"Tamam gidelim.Ama benden tutunarak yürü hadi."
"Tamam."
Yavaşça elimi omzuna koydum Jimin de elini belime doladı.Diğer eliyle de ofisinin kapısını açtı ve yavaş yavaş merdivenleri indik.
Jimin'e o gün yalnız kaldıktan sonra daha çok güvenmeye başlamıştım. Benim zor anımda beni bırakmamış ben ne kadar ters davransam da yine de benim kalbimi kırmamıştı.O gerçekten iyi bir insan.
Arabaya bindik ve Jimin sürmeye başladı.
"Nereye gideceğiz?"
"Sürpriz olsun."
"Ama-"
"Sürpriz dedim bitti Chae. Sabret biraz."
"Peki."
Yaklaşık yirmi dakika sonra hala yola devam ediyorduk ve ben gerçekten çok sıkılmıştım.
"Ya ne zaman bitecek bu yol?"
"Az kaldı Chaeng.On dakika daha dayan."
"Of tamam ama güzel bir yere gitmezsek görürsün sen. Akşam oldu zaten.Kızlar merak edecek."
"Güzel bir yere gidiyoruz ve asıl güzel zamanını görmek için akşam olması gerekir.Ayrıca benimle olduğundan kızların haberi var yani telaş yapma."
Küçük bir kahkaha attı.Gülünce gözleri kısılıp kayboluyordu ve aşırı şirin oluyordu.Tam yanaklarını sıkmalık duruyordu.
"Geldik!"
"Şükürler-"
Gördüğüm manzarayla nefesim kesilirken kitlenmiş şekilde beni getirdiği yere bakıyordum.
Burası gerçekten rüya gibi bir yerdi.Tam şehrin üstünde tüm Seul'u manzara edinmiş tahtadan yapılmış ve ledlerle süslenmiş bir teras kafeydi beni getirdiği yer.Ayrıca hafif bir müzik ortama ayrı bir hava veriyordu.Ilık bahar rüzgarı yüzüme vurup saçlarımı hafif hafif dans ettiriyordu.Ama ben hala kitlenmiş şekilde manzaraya bakıyordum. Sonunda ağzımdan iki çift laf çıktı.
"Jimin burası çok güzel..."
"Hadi gidelim."
Bunu söyleyip elimi tutup kafeye ilerledi.Bense şimdi şu anki manzaradan daha güzel olan Jimin'in yan silüetini karış karış inceliyordum.Bu çocuk cidden mükemmel.
Manzaranın en net gözüktüğü köşeye oturduk.Gelen garsona çay ve kek siparişi verip sessizce manzarayı izlemeye devam ettik.Yani en azından ben ettim çünkü kafamı çevirdiğimde Jimin'in güzel gözleriyle bana baktığını farkettim.
Güzel gözleri gözlerimin en derinlerine dalarken ben onun kahvelerinde kaybolmuştum bile...
Bu büyülü anı bozan siparişlerimizi getiren garson oldu.Biz de teşekkür edip konuşmaya başladık.
"Jimin beni buraya getirdiğin için çok teşekkür ederim.Burası mükemmel bir yer."
"Beğenmene sevindim.Ama bir şey sormak istiyorum."
"Tabi sor."
"Chae seanslar işe yarıyor mu? Daha iyi misin?"
"Dürüst olmak gerekirse şu bir aylık süreçte tüm hayatımda olduğumdan daha mutlu hissediyorum. Bana çok yardımcı oluyorsun Jimin."
"Çok mutlu oldum Chae. Bu benim için çok kutsal."
"Sen mükemmel bir insansın Jimin.Keşke hayat karşıma hep senin gibi insanları çıkarsaydı..."
🌻🌙💫 Tam 500 kelime...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.