11 - Davetsiz Misafir

214 28 37
                                    

11- Davetsiz Misafir

Karanlık, eski bir şapeli andıran taş odanın içinde karşı karşıyaydı lord ve yaveri

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Karanlık, eski bir şapeli andıran taş odanın içinde karşı karşıyaydı lord ve yaveri. Oturdukları masanın ardındaki geniş tek kapılı pencereden içeriye süzülen gün ışığı, öyle bir açıyla yayılıyordu ki birbirlerinin yüz ifadelerini tam olarak seçebilmeleri mümkün değildi. Yaver, karşısındaki yaşlı şövalyenin yerine odanın dört bir yanına yayılmış melek biblolarını, uzun şamdanları ve duvarlardan gözlerini üzerine dikmiş portreleri net bir şekilde görebiliyordu. Odanın mimarisi geçmişe sıkışıp kalmış, zamana meydana okuyan bir şekilde birçok medeniyetin izini taşıyordu. Bu izler bir araya geldiğinde, adamın boğazına bir şeyler düğümleniyor, oturduğu küçük koltukta daha da gerilmesine sebep oluyordu.

Taç takma sırasını sabırsızlıkla bekleyen şövalye, içkisine uzanmadan önce sol yüzük parmağındaki kırmızı taşlı yüzüğü istemsizce çevirdi. Casusluk görevini üstlenen genç adam, ellerindeki çatlakları gördüğünde sızlanma isteği duydu içinde. Pütür pütürdü elinin yüzeyi, eğer kalbini görebilseydi mutlaka buna benzerdi. Parmak kemiklerinde noktalar halinde kanlar kurumuştu. Parmak boğumları sarımsı bir beyazlıkta, eklemleri inadına bir pembelikle kızarmıştı. Sanki avucunun içi ve dışı bambaşka insanlara aitti. Bu ellere bakıp ıstırap duymamak mümkün değildi.

Annesi bir keresinde ona dünyaya güzel işler bırakan eller, hep çirkin görünmeye mahkumdur, demişti. Bir insanın elleri ne kadar çatlaksa, ne kadar nasır tutmuşsa, ne kadar örselenmişse ömür törpüsünde; sahibinin ruhu o kadar emek harcamıştır hayat yolunda, derdi. Sanatkarların, zanaatkarların ve çiftçilerin ellerini örnek verirdi ilk önce.

Annesinin aklına kalbi bu kadar karanlık ve ayak izlerine bunca masumun kanı bulaşmış bir insan gelmemişti herhalde.

"Azra, oyuna girdi." dedi genç adam. Limonlu sodasından bir yudum aldı. Bu işi kabul eden kendisiydi, ama hazmedemediği çok şey vardı. Bir sodanın bunları telafi edeceğine inanmak, şimdi çocukça kaçıyordu. Mamafih boğazındaki kuruluğa da yaramamıştı asitli sıvı.

"Girmeyeceğim, demişti." Yaşlı şövalyenin sesi, elleri kadar kuru ve kalbi kadar histen yoksundu.

"İlk ipucunun peşine düştü."

"Düşmeyeceğim, demişti."

Genç adam ne diyeceğini bilemeyerek terleyen avuç içlerini pantolonuna sildi.

"Ailede bazı sorunlar oldu, kararını değiştirmiş olabilir." Karşısındaki adam sessiz kaldığında, hızla ekledi. "Ardan ona yardım ediyor."

"Ardan ona mı yardım ediyor, kendi yolunu mu açıyor?"

Ardan daima ona yardım eder, diye düşündü, ama en azından bunu kendisine saklama sadakatini gösterdi.

"Emin değilim. Her şekilde bu işte birlikteler." İçindeki sıkıntıyı gizlemeye çalışırcasına derin bir nefes aldı. Bu oda, neden bu kadar basıktı? "Adresi arkadaşlara gönderdim. Eğer şanslılarsa, onlardan önce orada olurlar."

MİRASWhere stories live. Discover now