4. GÜN

54.7K 1.1K 255
                                    

"Buyrun kim için gelmiştiniz?", resepsiyondaki sarışın kadın gülümseyerek konuştuğunda, ben de gülümsedim. İnsana pozitif enerji veren bir yapısı vardı ve bu yüzden resepsiyonda çalıştığını anlamıştım. Atlas belli ki çalışanlarını
da titizlikle seçiyordu. "Deniz Özdoğan için gelmiştim.", dedim. Resepsiyondaki sarışın kız hemen bir kaç numaraya basıp, bir yeri aradı. Sanırım Deniz'e haber verecekti. "Kim geldi diyelim?", kulağındaki telefonu biraz uzaklaştırdığı sırada konuşmuştu, "Asya Özdoğan.", dedim gülümseyerek.

Bakışlarımı sarışın kızdan çekip etrafta dolaştırdım. Oldukça temiz ve lüks bir girişi vardı. Zaten binanın dışından bile böyle olacağı tahmin edebiliyordum. Girişte bir hareketlenme olduğunda merak ederek oraya baktım. Etrafta bir kaç uzun topuklu kadın girişe doğru koşturuyordu. Camlı kapının önünde gördüğüm kişiyle yüzümdeki gülümseme arttı. Bizim Fırtına yine bir kaç kişiye esip gürlüyordu. Belli ki yolunda gitmeyen şeyler vardı. Keyfim oldukça artmıştı. Resepsiyondaki kız öksürüp konuştuğunda bakışlarımı ona çevirdim. "Asya hanım, Ablanız yarım saat önce Uğur beyle çıkmışlar.", tahmin etmeliydim. Elimdeki çikolata kutusuyla aldığı terfiyi kutlamak için sürpriz yapacaktım ama o nişanlısıyla kutlamaya çıkmıştı belli ki. "Tamam teşekkür ederim." dedim gülümseyerek. Yapacak bir şey yoktu daha sonra evine gider kutlardım.

Arkamı döndüğümde gördüğüm bedenle yerimden sıçradım. Elimdeki kutu düşmüştü. Attığım çığlık yüzünden herkes dönüp bize bakıyordu. Atlas elleri cebinde tek kaşını havaya kaldırmış hiç istifini bozmadan bana bakmaya devam ediyordu. Elimi ağzıma götürüp çenemi kaldırdım. "Sorunlu musun sen ya? Beyinsiz!", söylene söylene yere düşürdüğüm kutudan saçılanları toplamaya çalışıyordum. Tüm çikolatalar etrafa dağılmıştı. Hemen yanımıza sarışın kadın gelmiş beni durdurmuştu. "Ben toplarım efendim lütfen izin verin.", "Gerek yok, ben düşürdüm toplarım." desem de Atlas kolumu tutmuş asansöre doğru çekiştiriyordu. "Ya bıraksana kolumu. Nereye götürüyorsun?", diye konuşuyordum ama asla kaale bile almıyordu. Bindiğimiz asansörün kapısı kapandığında durdurma düğmesine bastı ve yüzüme doğru eğilip sinirli bakışlarıyla konuştu, "Senin burada ne işin var?", aslında dünkü Şah çekmemden sonra kızgın olmasını normal karşılıyordum.

Kolumu ellerinden çekip kaşlarımı çattım. "Sana ne!", Atlas parmağını kaldırıp bana doğru salladığında dişleri arasından tıslayarak konuşuyordu. "Beni tehdit etmeye geldiysen boşuna uğraşma güzelim, tehditlerine karnım tok.", ilk önce dediği şeyden bir gram bir şey bile anlamamıştım. Sonra düşündüğümde bu fırtınanın nedenini anladım. Dün hakkında bildiklerim yüzünden tehdit edeceğimi sanıyordu salak. Dudaklarımdan çıkan kahkahaya engel olamadım.

Attığım kahkahalara daha çok sinirlenen Atlas boynumdan tutup arkamdaki asansörün duvarına doğru yapıştırdı. Canım acımamıştı ama bu hareketi yüzünden sinirlenmiştim. "Sen neye gülüyorsun?", yüzüme doğru eğilip sert ses tonuyla fısıldadığında onun bu dikkatsizliğini fırsat bilerek, erkekliğine dizimi geçirmiştim. Acıyla inlerken iki büklüm olmuştu. "Seni tehdit etmek isteseydim çoktan ederdim. Ben temiz savaşarım, tehditlerle bir yere gelecek olsaydım şirketim Türkiye'nin bir numarası olurdu." dedim. Halen iki büklüm bir halde inliyordu. Ensesinden tutup kafasını kaldırdım. "Bu arada siyah kuşağım ve boksta bir sürü birinciliğim var. Bir dahakine bir kadınla nasıl konuşulması gerektiğini anlarsın.", dedim. Atlas birden kollarımı tutup arkama doğru çevirmişti. Sırtım göğüsüne yapışmış bir haldeydi.

Asansörün aynasından gözlerimin içine bakıp kulağıma doğru fısıldadı. "Sende bir dahakine rakibini küçük görme.", dedi. Ensemdeki tüyler nefesi yüzünden harekete geçmişlerdi. Boynuma değen nefesi ise gıdıklıyordu. "Şimdi söyle burada ne işin var?", "Seni tavlamaya geldim.", dedim gülerek. Bu cümlem onunda komiğine gitmiş olacak ki kahkaha atmıştı. Tek eliyle arkamda kavradığı bileklerim acımaya başlamıştı. Ayağına bastığım topuklu ayakkabılarımla birlikte yüzüne dönüp ellerimi kurtardığım sırada beni aynaya doğru yaslamış bileklerimi de elleriyle aynaya doğru bastırıyordu. Gözlerimizle birbirimize meydan okuyorduk. Dün gece yaptığım gibi dudaklarıma doğru yaklaşıp konuştu, "O bir kere olurdu güzelim." Bu sefer onu alt edememiş olmamdan bahsediyordu. "Beni tavlamak o kadar basit olmasa gerek.", dedi. "Çok zor olamaz, tüm erkekler aynısınız." dedim. Gülümsedi. "Rakibini küçük görmemelisin demiştim." dedi. Dudaklarına doğru yaklaşıp, dilimle dudaklarını yaladım. Geri çekildiğimde bunu beklemediği belli olan bakışları vardı. Yüzündeki bakış görülmeye değerdi. Adem elmasının hareketlenmesinden yutkunduğunu görebiliyordum. Bakışları dudaklarımdaydı. Kendi dudağımı da yaladığım zaman dudaklarıma yapışmıştı. İstediğimi almanın zaferiyle, ona karşılık verdim.

ATLAS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin