siz: Jimin senin bu Lisa benim barda ağlıyor galiba alsana kızı
götüne kurban: başım bağlı benim taehyung sen gitsene hem Jennie üst komşun değil mi?
öküz: helal len ilk defa mantıklı bişi söyledin
siz: yanına gitsem şişeyi kafamda kırmaz değil mi?
öküz: Jennie'nin arkadaşı yani kırma olasılığı yüzde yetmiş yedi falan neyse haber verdim de sen yine de git
Oturduğum yerden kalkıp avuç içlerimi pantolonuma sildim. En uç masada oturan küçük bedene doğru ilerledikçe yanaklarında kuruyan yaşların yerini yenilerini aldığını daha net görebiliyordum. yuvarlak masada karşısına oturup mavi ışığın aydınlattığı suratını inceledim bir süre.
"sen kimsin?"
nefesini içine çekip olduğu yerde doğruldu.
"Jennie'ye haber verdik, gelir birazdan." hızlıca ayağa kalkıp yürümeye çalıştı
"hayır hayır, beni bu halde görmemeli."
kolundan tutmaya çalışsam da sürekli karşı çıkan bedene göz devirip sıkıca kolunu tuttum.
"sus da yürü"
ağzından mırıltılar eşliğinde kaçan bir kaç küfüre gülümsedim.
"küfürün ağzına hiç yakışmadığının farkında mısın?"
"buna sen mi karar veriyorsun"
üst kattaki tuvalete geldiğimizde kapıyı açıp izin verdim. siyah, deri koltuklara oturmuş telefona bakarken rujunu tazeleyerek tuvaletten çıkıp yanıma oturdu.
"dışarı çıkmak ister misin"
başını sallayıp nefesini dışarı verdi "hiç kardeşin var mı"
olumsuz anlamda mırıltılar çıkardım. gülümsedi, hiç içten olmayan bir şekilde.
"benim vardı." bir süre sessizce oturdu ve tekrar dudaklarını araladı.
"Jennie gelmiştir. kalksam iyi olur"
sallana sallana yürürken kolundan tuttum.
"şurada düşersen sorumlusu ben olmak istemiyorum, bu yüzden bırak da tutayım"
sesini çıkarmadan ilerlerken Taehyung ve Jennie'yi kapıda görmemle rahatladım.