Küçük Balık

10.8K 761 85
                                    

"...Lütfen Allah'ım sen günah yazma." Dedi. Boynundan astığı Haçı ellerinden serbest bıraktı. Onun yerine büyük kalın mumu alarak sanki bir Hristiyanmış gibi dua etmeye devam etti. Yanına gelen pederi fark ettiğinde pederin sakince dizlerinin üzerine çöküp dua etmesini izlemeye başladı. "Keşke aynı tarafa çalışsaydık. Yazık olacak, çok zeki bir adamsın oysa ki." Mumu şamdana bırakıp ayağa kalktı.

- Gibt es ein Problem, Vater?
(Bir sorun mu var peder?)

- Ja. Der Abt wird zur Kirche kommen, aber wir haben den Spion noch nicht unter uns gefunden.
(Evet. Başrahip kiliseye gelecek ama aramızdaki casusu henüz bulamadık.)

Kadın bir an pedere acıdı. Bu meslekte bir insana bu kadar güvenmek kendi sonunu getirmekten başka bir işe yaramaz diye düşündü

- Ich hoffe, dass er eines Tages erwischt wird. Mach dir keine Sorgen
(Umarım bir gün yakalanır. Üzülmeyin.)

Pederin bir an yüzü değişerek gülmeye başladı. Sahte Rahibe bunun anlamını gayetde iyi biliyordu. Bu peder kesinlikle tekrardan şeytani bir şey karıştırıyordu. Bir şey diyerek kendini tehlikeye atmak istemedi. Nasıl olsa az sonra söyleyecekti ne olduğunu.

- Nonne. Ich denke, dass er diesmal erwischt wird, denn einer von ihnen, unser Bruder, sagte, die Maus hätte ein kleines Muttermal auf dem Rücken.
(Rahibe. Bu sefer yakalanacağını düşünüyorum çünkü onlardan biri olan kardeşimiz farenin sırtında küçük bir doğum lekesi olduğunu söyledi.)

Sinirlendiğini hisseti. "Bu sefer kim acaba?" Dedi içinden. Nasıl olurda sırtındaki lekeyi bilebilirdi?

Konuşmayı bölen şey Katolik cemaatten bir kaç kişinin yanlarına gelmesiydi.

"Umarım, Peder bu bilgiyi başka bir yerde daha söylemez. Muhakkak sırtımdaki lekeyi gören bir Rahibe çıkabilir." Dediği gibi de oldu. İspiyoncu bir Rahibe -ki bu aynı odayı paylaştığı kişiydi- çoktan lekenin sahibini burada ki kiliseden sorumlu Rahibe söylemişti.

Rahip'in planı ise basitti:

" Küçük balık her zaman büyük balığa götürür."

************************************

Beş dakika oturduğum yerde kendime gelmeye çalışırken kapıyı açıp biri beni dışarı çıkardı. Tabi ki Seraydı. Bana sarıldı ve:

- İyimisin? Diye fısıldadı.

Belli ki o da korkuyordu ama bana belli etmemeye çalışıyordu. Bende onu rahatlatmak amacıyla gülümseyerek:

- Bu oku atan ne kadar beceriksiz. Hareket etmediğim halde vuramadı.
Diye kahkaha patlatmaya başladım.

Seranın ilk dakikalarda ki değişimini açıklıyorum. İlkin ne dediğimi anlamak için biraz beklemesi gerekti. Herhalde "doğru mu duyuyorum?" Diye kendiyle hesaplaştı. Sonra fener görmüş tavşan gibi kaldı. Daha sonra tek kaşını kaldırdı. En sonunda ise arkasını dönerek ne ara geldiğini anlamadığım bir elinde ok ve diğer elinde yay olan adama bağırarak:

ZAMAN İPLİĞİWhere stories live. Discover now