Ateş, mezarlardan uzaklaştı içinde bulduğu güç kırıntısına tutunarak. Yalnız kalabilmek istiyordu. Ve düşünmek. Olanları ve olacakları.
Ancak Esila'nın yalnız kalmasına müsaade edeceği yoktu. Berk ve Miradan uzakta başka mezarların yanında durdu Ateş. Esilayı dinlemek için değil dilindeki zehri akıtmak için."Sen farklısın sanmıştım. Yalan söylemezsin sanmıştım."
Başını iki yana olumsuzca salladı adam. Arkasını döndü. Bir acıya daha ev sahipliği yapmıştı ruhu. Ağır adımlarla yürürken kızın cılız olduğu kadar güçlü sesini duydu. Acılarına tutunan bir kız vardı arkasında. Yalancı olduğu kadar yaralı. Işığına muhtaç. Geri adım atmadı fakat yürümeye devam da edemedi. Çünkü kızın söyledikleri yüreğinde bir ağırlığa sebep olmuştu. Çünkü kızın söyledikleri ona çok tanıdık gelmişti.
"Ben de seni öyle sanmıştım. Beni bırakıp gitmezsin sanmıştım. "
Sesini kalan son gücüyle yükseltti. Bir daha da gücünü o kadar toparlayamadı.
"İnsanlar aldatıcıdır, Ateş Deniz. Yalan söylerler. "
Sesi gitgide kısılıyordu ama duymuştu Ateş. Ve hak vermişti kıza. İnsanlar yalan söylerlerdi. Çıkarları doğrultusunda hareket ederlerdi ve bazen diğer insanları geç kendilerini de kendi hislerini de düşünmezlerdi. Ateş de öyle yaptı ve gitti.
Ateş'in gidişini izledi Esila. Aklına Güneş'in satırları gelmişti istemsizce.
"Ben Güneş adına rağmen karanlıkta kalan." diye fısıldadı anımsarcasına. Devam etti, sanki yarım bırakılan bir cümleyi tamamlıyormış gibiydi.
"Ve ben de Esila, Gece. Adının hakkını verebilmek için ışıklarından olan. "
Hayatından kayan tüm yıldızları düşündü. Sonrasındaysa kendine gelene kadar içinde tekrarlayıp durduğu tek bir cümle vardı.
Herkes gider mi?
Çömeldiği yerden kalktığında karşısındaki iki mezar onu bir kez daha bozguna uğrattı.
Güneş Göksoy ve Bulut Göksoy
Mezarların ikisi de birilerinin sonu olmuştu.
Bulut GÖKSOY
DT/ÖT: 19.05.1995/13.12.2016Güneş GÖKSOY
DT/ÖT: 24.11.2000/13.12.2016Güneş'in musalla taşında 'Bu ilk ölüşüm değildi.' yazıyordu. Esila bu iki mezara daha fazla bakmak istemedi. Bu yüzden ayağa kalktı. Fakat dayanamamış son kez mezarlara bakmak istemişti.
Aile mezarlarının yanında bir mezar daha vardı. Fakat bu farklı bir soyadını taşıyordu.
Can Deniz PAYAS
DT/ÖT: 18.08.1999/13.12.2017***
MaziAğladı. Ağladı. Sadece ağladı. Denizin mavisinin karşısında göğün acımasızlığının altında ağladı sadece. Sabahın beşi miydi? Yoksa akrep altıya mı vurmuştu? Yelkovan neredeydi? Saat kaçtı? Sabah, öğle veyahut akşam mıydı neydi?
Gece yarasıydı. Her yer aydınlıktı. Gündüz gibiydi fakat değildi işte. Güneş'i az önce gitmişti.
Gitme diyememişti. Ona onu koruyacağına, bir daha üzülmeyeceğine dair sözler verememişti. Tutamazdı ki. Peşinden de gidemedi, ne diyecekti?
Güneş, ölüme gidiyordu. Can Deniz' in elinden hiçbir şey gelmiyordu. Ağlamaya devam etti.
Güneş, birini daha karanlıkta bırakıyordu. Kendini karanlıktan çıkaramayan Güneş, herkesi karanlığa mahkum bıraktı. Kendisine yapılanın daha fenasını onu sevenlere yapıyordu. Güneş, karanlığın kendisi olmuştu.
Ve gidiyordu. Işığını tam anlamıyla söndürmeye. Yıllar sonra gerçekleşecek ölümlerin sebebi olmaya. Birilerini hayata küstürmeye. Güneş gidiyordu. Tüm ışıkları yanına alarak.
"Ve hatıralar için çare yok, yüzün bir melodi gibi
Aklımdan çıkmayacak.""Ama keşke ölmüş olsaydım."
"Güneş'in batmadığı şehirde..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şinigami : Ölüm Tanrısı
Mystery / Thriller' Herkes, herkese ihanet edebilir. ' Ölümün kucakladığı çocuklar büyüttüm avuç içlerimde. Hepsi kanımdı, hepsi bendi. Kızıldandı bedenleri, siyahın karasına bulanmışlardı. Ölü doğan çocuklardı onlar. İçime gömdüm fakat ben öldüm. Ölümüm gebe bırak...