0.8: dreams turn into nightmares, sleeping can't protect me anymore

234 51 71
                                    

'' Kaderin, insanların hayatlarını canı istediği gibi şekillendirdiğini söyleyenler vardır. ''

-Varolma Anları, Virginia Woolf

...

Her şey kayboldu.

Ailem, arkadaşlarım... ve sonunda zamanın kendisi. Neredeyim, ne yapıyorum, hangi gündeyiz? Bilmiyorum. Ev, park, market? Yemek yap, kardeşine bak, ders çalışıyormuş taklidi yap? Sabah, öğle, akşam; pazartesi, çarşamba ya da pazar? Artık önemi yok. Ne yaptığımın, ne halde olduğumun hiçbir önemi yok.

Uyuyamıyorum.

Ya da çok uyuyorum.

Ama şu vakitlerde, daha çok uyuyamıyordum çünkü rüyalarım kabuslara dönüşmüştü ve uyumak, artık beni kurtaramıyordu gerçeklikten.

Yaz tatili boyunca evde sıkışıp kalmıştım. Bazen babamın günlerce eve uğramadığı oluyordu çünkü hep işi vardı, bu yüzden tek gördüğüm annem ve kardeşimin yüzleriydi. Hayatım bir cehenneme dönmüştü ve bunun da havanın sıcak olmasıyla alakası yoktu.

Apartmanımızda işlenen cinayetten önce günde bir kedi gibi on altı saat kadar uyuduğum oluyordu. Annem beni umursamadığı için yataktan kalkıp kalkmamam ya da yemek yiyip yememem önemsizleşmişti. Günlerce yatağımdan tuvalete gitmek ya da gece bastırdığında da muftağa gidip ağzıma bir şeyler atmak dışında hiç çıkmadığım olmuştu. Zamanımı pikemin altında, şarja takılı telefonumdan Molang* izleyerek geçiriyordum. Hayatım sadece bundan ibaretti.

Ama o cinayetten sonra, uyku yanıma hiç uğramayan eski bir dosta dönüşmüştü. Zihnim adeta üçe bölünmüş haldeydi. Bir kısım, ne yaparsam yapayım o kadını kurtaramayacağımı söylüyordu. Diğer kısım, bütün suçu anne ve babama yüklemekle meşguldü. Ama doğru olan ve bunu düşündüğüm her saniye aklımı oynatacak kadar büyük krizlere sebebiyet veren ise zihnimin üçüncü kısmının dedikleriydi: Sen o kadını, ebeyeveynlerin karşı çıksa da çıkmasalar da kurtarabilirdin. Bahaneler üretmeyi kes.

Annem bu aralar ne kadar iyi bir ebeveyn olduğuna takmıştı. Yani iyi olup olmadığına değil, süper iyi olduğuna. Aklına böyle bir düşünce çöreklenmişti ve bunu dile getirmekten de çekinmiyordu. Babam eve nadiren uğradığı için de ortamdaki hedef azaldığından, benimle daha fazla uğraşmaya başlamıştı. Günün bir yarısı boyunca iki çocuğuna mükemmel annelik yaptığını iddia ediyor, diğer yarısında da oturuşumdan kalkışıma kadar her şeye karışıyordu. Hatta dün, su içerken çok ses çıkarttığımı söyleyip bana ayağındaki terliği bile fırlatmaya kalkışacak kadar kafayı yemişti.

Ama su içişim ya da bunun doğurabileceği sonuçlar en çok önem verdiklerim listesinde bir hayli geri sıralardaydı. O cinayetten sonra evden çıkamaz hale gelmiştim çünkü babam eve gelmiyordu ve annemle kardeşime ortaklaşa bakmak zorundaydık. İşleri daha büyük bir çıkmaza sokan ise sadece... uyuyamıyor oluşumdu.

Gece saatlerce yatağımda dönüp duruyordum ki bu dünyadaki en sinir bozucu eylemlerden birisiydi. Sonra o kadar fazla şey düşünmeye başlıyordum ki uyumam imkansızlaşıyordu. Ardından çok büyük bir daraltı basıyordu vücudumu ve yataktan kalkıp dakikalarca odamda dört dönüyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Ama bu durumu çözmek için çok uğraşmıştım.

İlk önce hava sıcak olduğu için uyuyamadığımı düşündüm. Kumbaramı kırdım ve eve bir vantilatör aldım. Bütün gece karşısına geçip soğuktan titremeye başlayana kadar yere uzanıp olduğum yerde bekledim -belki uyku bastırır diye. Ama hiçbir şey olmadı. Ertesi gün marketten kendime onlarca meyveli yoğurt aldım ve süt ürünleri uykumu getirir diye yiyebildiğim kadar yoğurt yedim. Kendimde fark ettiğim bir şey varsa her şeyi uçlarda yaşadığımdı, ortam yoktu ve bir şeyleri abartmaya belki de tanıdığım herkesten çok daha fazla meyilliydim. Uyumaya o kadar çok takmıştım ki gece gece yirmiden fazla meyveli yoğurt yeyince odanın ortasına kusuverdim. Sonra da gece boyunca annemden bunu saklamak için büyük bir temizlik operasyonuna giriştim.

to my youth // choi beomgyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin