12

2.8K 340 133
                                    

25 Ağustos 2020 - Busan

"Buyrun Bay Park." Gülümseyip aşina olduğum deri koltuğa yerleştim. Bugün tüm tabularımı bir anda yıktığım gündü... Tekrardan, yeniden başkasına ihtiyaç duyduğum o nadir anlardan birisiydi. Artık kendimi yıprattığımdan olsa gerek fazlasıyla kırgın uyanıyordum sabahları.

"Dakikliğinize hayranım." Önündeki dosyayı açıp inceledi. Jungkook'la ayrıldığımdan beri geldiğim psikolog sayesinde ayakta durabiliyorum. Dozu yüksek olan ilaçlardan bahsetmiyorum bile, ben de herkes gibi derdimi anlatacak birisine ihtiyaç duyuyorum sadece."Sizi dinliyorum."

Ürkek bedenimi deri koltuğa biraz daha yerleştirip rahatlamaya çalıştım. Bu sefer her şeyi kolay kolay anlatacak gibi bir durumda değildim, her an ağlayabilirdim. Her an kırılgan kalbimi köşeye koyup mantıklı bir şekilde düşünmeye çalışabilirdim.

Lakin Jungkook gittiğinden beri mantığımı kullanamaz oldum.

"O gitti Bay Kim, o gitti ve ben darmadağın oldum." Kaşlarını çatıp çekmeceden çıkardığı büyük peçete paketini masaya yerleştirdi. Ne kadar da ileri görüşlüydü, gerçi ben ilaçlarımı kestiğim her tanrı günü ağlıyordum.

Artık alışıyordu, biz doktorlar başkalarının gözlerinden yaşanmışlıklarına kadar hissedebiliyorduk.

Tıpkı şu an Namjoon'un yaptığı gibi.

"Ne zamandır bu durumdasınız?" Gözlüğünün üzerinden yüzümü inceleyip kafasını iki yana salladı. Benden daha iyi bir psikolog olduğunu biliyordum, belki de yaşanmışlıklar bizi böyle olmaya itiriyordur? "Anladığım kadarıyla birkaç gündür ilaçlarınızı düzenli aralıklarla almıyorsunuz." Beni ayıplayan bakışlarını bir an olsun üzerimden çekmiyorken kendimi kötü hissettim.

Belki de bu duruma düşmek benim hatamdı. Kendi kazdığı kuyuya küçük bedenimi zorlanmadan sığdırabilirdim. Eh, onsuz yaşamak isteyen de yoktu zaten.

"Eğer alsaydınız Bay Park, bu şekilde yıpranmış gözükmezdiniz. Bana ilk geldiğiniz gün bir harabeden farkınız yoktu, tam ilaçlarla düzelmeye başladınız şifanızdan vazgeçtiniz."

Aslında beni bu şekilde düzelten şey ilaçlar değildi, Jungkook'tu. Eğer o olmasaydı bir harabeden farksız bedenim çoktan yüksek bir binadan süzülürdü.

"İlaçlar işe yaramıyor Bay Kim, benim onu unutmam gerekiyor." Gülümseyip gözlüğünü çıkarttı. Ne zaman bana nasihat verecek olsa gözlüklerini çıkarırdı ve ben onun nasihatları sayesinde biraz daha iyi hissederdim.

"Ona söylediniz mi?" Hayır anlamında kafamı salladım. Neyden bahsettiğini biliyordum lakin zayıflığımı öylece ortaya dökemezdim ki. "Ona tedavi gördüğünüzü söylemeliydiniz." Bakışları evlilik yüzüğüme kaydığında yüzündeki gülümseme bir anda soldu.

Ona anlatmıştım, benim hakkımda her şeyi biliyordu. İş dışında da tanışıyorduk, o beni benden daha iyi tanıyordu.

"Takmışsınız." Utana sıkıla oturduğum yerde dikleşip yüzüğü çıkarmak için hamle yaptım lakin tch tch sesi yüzünden yapmak üzere olduğum günahtan vazgeçtim. Onu bazen anlayamıyordum, yüzüğü takmamam gerektiğini söylediğini ne çabuk unutmuştu? "Bu güzel bir şey Bay Park, kendinizi keşfetmişsiniz."

Anlamaz gibi suratına baktım. Ben zaten kendimi fazlasıyla biliyordum, yüzük onu özlediğim için parmağımda duruyordu. Elimi ne zaman yıkamaya kalksam ağlıyordum, Jungkook'un dediği gibi baktıkça aklıma doluyordu.

"Ona ihtiyacınız var, kendinizi kandırmayın Bay Park. Buraya geldiğinizden beri onun hakkında konuşuyorsunuz, hiç oğlunuzdan bahsetmiyorsunuz bile."

Yuanfen 'JikookWhere stories live. Discover now