14

2.9K 336 81
                                    

13 Ekim 2020 - Busan

"Bu da sonuncuydu." Bedenini benim gibi geniş koltuğa atıp soluklandı. 5. süsten sonra vazgeçmiş olsam da o bütün süsleri geri asmakta ısrarcı davrandı. "Şimdi daha güzel oldu." Kafamla onaylayıp gözlerimi yavaşça kapattım. En azından özlem gideremez miydik?

Onu tam tamına iki aydır görmüyordum, beni hiç mi özlemedi?

"Neden geldin?" Oturduğu yerde dikleşip bana baksa da istifimi bozmadan tavana bakmaya devam ettim. Bugün benim en mutlu günümdü.

"Çünkü sen de aynısını yapardın." Yapardım, onun için özel bir doğum günü bile hazırlardım. Sorumluluk sahibi bir birey olduğum için değil onu fazlasıyla sevdiğim için. "Kar yağıyor, ilk kara yetişmek isterdim."

"Geç kaldın." Dedim isteksiz sesimle. Onunla ilk karda sevişme gibi bir hayalim vardı ne kadar aptalım öyle değil mi? Bu mükemmel doğa olayını aşkımın içine katıp imkansızı istedim. Bizim şu an el ele tutuşmamız bile bana imkansız gelirken sevişmek biraz hatta baya baya fazlaydı.

"Geç kaldım." Beni onaylayan sözlerinden sonra kalkıp yanıma oturdu. Yan gözle bakış atsam da gözlerine ilişemedim. "O halde son karda beraber oluruz?" Gülümsedim,  onca ağlamanın ardından ruhuma iyi gelen bir gülümsemeydi. Bunun farkındalığıyla boynuma doğru yanaşıp küçük bir öpücük bıraktı lakin salyasını dahi hissettim.

İtiraz etmedim, edemezdim.

Geri çekilip sol elini belimin diğer yanına yerleştirdi. Çenemden üst dudağıma kadar vişne kokulu nemlendiricisini hissettim. Göz göze geldiğimizde kafamı düz tutmaya çalıştım lakin hareket dahi edemedim.

Üzerimde olan göğüsü beni engelleyen bir diğer etmendi, şikayetçi de değildim. Ben yüz verdikçe daha fazlasını istedi.

"Yüzüğüm nerede?" Gülümseyip ensesinden tuttum ve dudaklarını dudaklarıma daha çok bastırdım. Özlemim o kadar büyüktü ki sadece öpüşerek sönecek bir şey değildi bu.

Sabah kadar sevişmeliydik ya da günlerce.

İnlemelerim odanın içinde yankılanırken iki elini de belime koyup beni bir çırpıda kaldırdı. Ne olduğunu anlamadan ayaklarım yerden kesildi, ne öpüşmeyi bıraktı ne de bedenimi. Ezbere bildiği yatak odasına gidip bir çiçekmişim gibi nazikçe yatağa yatırdı.

Bir süre soyunmasını bekledim, sevişirken kendim soyunmayı sevmezdim. Bunu çok iyi biliyordu. Yüzüne yerleştirdiği munzur ifadeyle gömleğimin düğmelerini tek tek açıp üzerime oturdu.

Gecenin ahenkine karışan inleme seslerimiz, çıplak bedenlerimizin çarpışmayla birlikte çıkardığı melodi öylesine güzeldi ki ağladım. Biz sevişeli aylar oluyordu bu süre zarfında yeni eklediği dövmeleri ve vücudunun sertliğini daha iyi fark ediyordum. "Jungkook." İnce belimden kavrayıp üzerine çıkmamı sağladığında terli saçlarını geriye tarayıp penisinin üzerine oturdum.

Pantolonumu ve iç çamaşırımı ne ara çıkardığını dahi bilmiyordum. Ona kendimi öyle çok kaptırdım ki dışarıda şiddetle yağan güzel karla yarışmak istedim. Gözlerinin içine bakıp karanlıkta dudaklarını aradım.

Eğilip dudaklarını dişlemeye başladığımda daha çok hızlandı. Canım acımıyordu, öyle çok zevk aldım ki içime girdiği her dakika ondan ayrı kaldığım gün için lanet ettim.

Bu benim aldığım en güzel hediyeydi.

"İyi ki doğdun." Dedi nefes nefese. Anlaşılan tek yorulan taraf ben değildim. Gerçi yorulsam da sorun değildi, elimde olsa bir tutkalla onu kendime yapıştırırdım. Kollarını soğuk havaya rağmen terleyen sırtıma sarıp göğsüne düşmemi sağladı.

Yuanfen 'JikookOnde histórias criam vida. Descubra agora