'6

4.2K 351 204
                                    


Ona cevap vermek için ağzımı açmıştım ki sahneden gelen yoğun ışık ve çığlık sesleriyle ağzımı geri kapattım. Bana ters bir bakış attıktan sonra önüne döndü. "Sen, sen çok gıcıksın" diye bağırmamla dudağının bir kenarı yukarı doğru kıvrılırken sinirle inledim.

Önümdeki bir kızla erkek kollarını birbirine sarmış sağa sola sallanırken göz devirdim. Soluma dönüp Ceren'e baktım. Genel olarak herkes telefonuyla video çekerken ve şarkıya bağırarak eşlik ederken o sadece hafifçe sallanarak müziği dinliyordu. Huzurlu ve mutlu gözüküyordu, bu hali tatlıydı.

"Kaçmak ne mümkün" sahneye doğru döndüm. Ya şimdi ya da hiçbir zaman. Anlık gelen cesaretle şarkıya bağırarak eşlik etmeye başladım.

"Bulunca beni, görünce belki sevmen mümkün" Ceren'e doğru döndüm. "Benim seni sevdiğim gibi" kafasını çevirip bana baktı.

Ne kadar süre gözlerinin içine baktım bilmiyorum ama şarkı bitmişti. Resmen sadece iki cümleyle içimdeki her şeyi anlatmıştım. O bana düz ifadeyle bakarken gözlerinin içinde bir duygu belirtisi arıyordum. Ama yoktu. Alkış sesleri çoğalırken Ceren önüne döndü.

Kafamı önüme eğip parmaklarımla oynamaya başladım. Onun için hiçbir anlam ifade etmiyordu. Onu seviyordum ve sevdiğim ile kalacaktım. Ne kadar gıcık ve kaba olsada ondan asla vazgeçemeyecektim. Oda asla beni sevemeyecekti.

"Bir şeyler içmeye mi gitsek?" kafamı eğip Ulaş'a baktım. Konser bitmiş ve dışarda boş bir şekilde duruyorduk.

"Olabilir" dedi Beyza dudakları arasındaki sigarayı yakarken.

Duru da "Olur" diyince Ulaş bana baktı.

"Şey, anneme sormam lazım" Ceren içtiği şişeyi ağzından çekip birden öksürmeye başladı.

Arkasına dönüp öksürmeye devam ederken Beyza yavaşça sırtına vurdu. Ulaş ve Duru gülerken ben ne olduğunu anlamamıştım. Ceren yeniden bize doğru dönüp ağzını sildi.

"İçelim" dedi Ceren öksürmeye devam ederken.

Sonrasında boş su şişesini iki eliyle bastırarak küçülttükten sonra çöp kutusuna doğru fırlattı ve garip olan ise bu kadar uzakta olmamıza rağmen girdi. Basketbol takımının kaptanıydı sonuçta kız, ben ne bekliyordum ki?

"Ben annenden izin alırım" diyerek yanımızdan uzaklaştı Duru.

Bir şey dememe fırsat bile vermemişti. Arkasından bakakalmıştım. Neden herkes cümlelerimi ağzıma tıkıyordu? Elimde hissettiğim elle önüme döndüm. Ceren elimdeki su şişesini alıp kapağını açtı. Sağ elimi kesinlikle bir daha asla yıkamayacaktım. Az önce benim içip yarıya getirdiğim suyu tek dikişte bitirdi.

"Sorun değil, içebilirsin" şişeyi ağzından çekip bana baktı. "Bide sorun olsaydı" dedi benimkinden daha ima dolu bir sesle.

"İzin verdi" dedi yanımda duran Duru. "Emin misin?" kafasını salladı.

"Başka annesinden izin alacak yoksa gidelim" diyerek yanımdan geçti Ceren. Komik değildi.

"Burası artı on sekiz değil mi?" dar koridorda önümde yürüyen Ceren birden durup arkasına döndü. Önüme değilde koridordaki eski duvar kağıdına baktığım için ona çarptım ve bir iki adım geriledim.

Sessizce birbirimize baktıktan sonra Ceren "Sen kaç yaşındasın?" diye sordu.

Kafamı belli belirsiz salladım ve "On sekiz" dedim. Gülümsedikten sonra hiçbir şey demeden önüne dönüp yürümeye devam etti. Gülmemek için alt dudağımı ısırıp arkasından yürümeye devam ettim.

Büyük bir kapıdan içeri girdim. Ceren yürümeye devam ederken durup etrafa baktım. Etrafta çok az insan vardı ve karşımdaki sahnede iki kişi oturmuş sohbet ediyordu. Mekanda müzik yoktu, sadece konuşma sesleri vardı. Ve rahatsız edecek derecede değildi. Masalar ve duvarlar eski gözüküyordu. Biri kolumdan tutup beni arkasından sürüklemeye başladı. Kolumu tutan elin sahibi Ceren'di. Gülümseyerek beni arkasından çekmesine izin verdim. Bu kolumu ilk tutuşuydu.

"Şey ben alkolsüz bir şeyler alayım" Ceren kafasını sallayıp "Cengiz alkollü kokteyl bir de" dedi.

Anlamsızca ona bakmamla "Bize ayak uydurmak zorundasın" dedi.

"Öyle bir zorunluluğum yok" gülümsedi. Bir insan bu kadar güzel gülümsememeliydi.

"Var, var" bakışlarımı kaçırdım. Fazla güzeldi ve ben kalp krizi geçirebilirdim.

"Alkollü içecekleri seviyorum zaten, neyse" yalanımı siksinler.

Duru, Beyza ve Ulaş sağımda kendi arasında sohbet ederken biz ikimiz ise susuyorduk. Onların sohbetine katılabilirdim ama Ceren ile susmak daha güzeldi. Önüme bırakılan bardakla kafamı kaldırdım.

"Sen limonata içerken ben neden alkollü kokteyl içiyorum?"

"Ben araba kullanıcam" en azından artık sorularıma cevap veriyordu.

"Ben kullanırım" diyerek içeceklerimizi değişmek için hamle yaptım ki limonatasını eline aldı.

"Her şeyine iddiasına varım ki arabayı çalıştırmayı bile bilmiyorsundur" gözlerimi kısıp gülümsedim.

"Ben önden çekişli otomatik arabayla drift yapmış kızım, neyden bahsediyorsun sen?" kaşlarını yukarı kaldırdı.

"Dönüşte anahtarı sana vermek isterdim amaa" imayla beni süzdü. "Senin kullandığın arabaya binmek intihar olur" göz devirdim.

Önüme dönüp pembe renkteki ne olduğunu bilmediğim sıvıyla dolu bardağı kafama diktim. Büyük bir yudum aldıktan sonra bardağı ağzımdan çektim ve yüzümü ekşittim.

"Acı" ani bir hareketle Ceren'in elindeki bardağı alıp içtim. Limonata, güzel.

Ceren hiçbir şey demeden benim önümdeki bardağı alıp içmeye başladı. "Alkollü içecekleri seviyordun sanki"

"Daha önce hiç içmedim" diye mırıldandım. Elindeki boş bardağı tezgaha bıraktı.

"Annen sana yalan söylemenin kötü bir şey olduğunu öğretmedi mi? Beş yaşında gibi davranmayı da bırakmalısın" tek kaşımı kaldırdım.

"Beş yaş?" kafasını salladı. "Beş yaş" diye tekrar etti.

"Bak bakalım bu beş yaş sana ne yapacak" tezgahın üzerindeki limonata dolu bardağı alıp üzerine boşalttım.

İmkansız |gxg|Where stories live. Discover now