'16

3.9K 333 606
                                    


Turan hoca ve Ceren yan yana durmuş maç yapan takımı izliyordu. Bir hoca ve öğrenci gibi değil de iki arkadaş gibi duruyorlardı. Turan hoca konuşurken Ceren sadece kafasını sallıyordu. Maçı izlediğim kadarıyla ise Güneş de baya iyi oynuyordu.

Sonunda Turan hoca düdüğü çaldığında herkes durdu. Turan hoca "Ceren ve Dilan, Güneş ve Özge. Tek pota maç yapıyorsunuz" diyerek topu Ceren'in eline verdi.

Dilan ve Ceren'in aynı takımda olması beni biraz germişti. Ama düşündüğüm gibi olmamıştı. Ceren ve Dilan çok uyumlu oynuyordu. Dilan Ceren'e mükemmel paslar atıyordu. Güneş ise güzel üçlükler atarken Özge Dilan'a genel olarak savunma yapıyordu.

Kısa süren maçın ardından Güneş ve Özge kazanmıştı. Herkes dağılıp soyunma odasına yönelirken sahaya indim.

Ceren yere oturmuş soluklanıyordu, yanına oturdum. "Senin izlediğini bilseydim daha iyi oynardım" demesiyle güldüm.

"Dört kere göz göze gelmeseydik beni fark etmediğine inanabilirdim"

"Ders zili çalmadı mı?" diye sormasıyla "Dersimiz boş" dedim.

Son yılımız olduğu için genel olarak çoğu ders boş geçiyordu. Herkes kendi halinde test çözerken hocalar gerektikçe derslere giriyordu.

Ayağa kalkmasıyla yerden destek alarak ben de kalktım. Kısa süreli bana baktıktan sonra bir şey demeden soyunma odasına yöneldi. Sana da görüşürüz Ceren, sana da.

"Ay buda mı saçını boyatmış?" elimdeki sodadan bir yudum aldım.

Duru ile bahçedeki banklara oturmuştum ve onun insanlar hakkındaki yorumlarını dinliyordum.

"Çok kötü olmamış mı?" hak verircesine kafamı salladım. Esmer tenli olup saçını sarıya boyatmasının hiçbir anlamı yoktu.

Yanımda hissettiğim beden ile soluma döndüm. Dilan'ı görmemle bakışlarımı kaçırdım.

"Biraz konuşabilir miyiz?" diye sormasıyla "Hayır" dedim.

"Kötü bir amacım yok" dedi önüme geçerek.

"Ben sadece" bakışlarını kaçırdı ve ellerini önünde birleştirdi.

"Ben özür dilerim" demesiyle gözlerim şaşkınlıkla açıldı. "O gün sana çok kaba davrandım ve itip seni düşürdüm. Cidden özür dilerim"

Gülümsedim. "Sorun değil. Olur öyle şeyler"

"Görüşürüz o zaman" diye mırıldandıktan sonra yanımızdan ayrıldı.

Arkasından şaşkınca baktım. Hiç ama hiç beklemiyordum.

Duru "Az önce Dilan senden özür mü diledi? Yoksa ben mi yanlış gördüm?" diye sorunca "Biz yanlış gördük galiba Duru" dedim.

"Sinemaya mı gitsek?" Güneş ve Ceren'in ortasında durduğumda Ulaş bu soruyu sormuştu.

İki dakika hocaya soru sormaya gitmiştim ve hemen hepsi bir araya gelmişti. Demek ki bir benim gitmemi bekliyorlardı.

"Çok güzel olur her beraber gidersek" diyen Beyza'ya baktım.

"Cumartesi günü uygundur" Ceren ve yine mükemmel kibar konuşması.

"Bana cumartesi uygun değil ama" dememle hepsi bakışlarını bana çevirdi.

Ceren "Gelmezsin o zaman" dedi, öküzdü.

Ulaş "Şişt, tamam. Pazar günü gideriz o zaman" diyerek olaya noktayı koydu.

Ulaş tam tartışma önleyici arkadaştı, herkese lazım olanından.

"Hangi filmler gösterimde?" diye soran Duru ile Güneş telefonunu çıkardı.

Telefonunu çıkarırken kolu bana çarpmıştı ve ben de az da olsa Ceren'e çarpmıştım. Güneş filmleri sayarken ben gözümün ucuyla Ceren'i izliyordum.

"Pazar günü kesin gidiyoruz o zaman?" diye soran Güneş'e karşılık Ceren hariç herkes onaylayan mırıltılar çıkardı.

"Gözlüklerin güzelmiş" kafamı kaldırıp Güneş'e baktım.

Gözlüğümü düzeltince güldü. Duru ve Güneş bana bir soru çözdürmemişlerdi.

"Teşekkür ederim diye bir kelime var, belki bilmiyorsundur. Biri herhangi bir şeyini beğenince ya da iltifat edince kullanılır" göz devirdim.

"Önceden böyle değildi. Kibardı. Ama son zamanlarda onu tanıyamıyorum" Duru top haline getirdiği kağıdı yüzüme attı.

"O kağıdı götüne sokarım Duru" dememle Güneş güldü.

Sonradan Güneş varken küfür ettiğim aklıma gelince utandığım için kafamı eğip kitaba baktım.

"Ben kantine gidiyorum. Senin ağzına sürmek için acı biber alacağım" diyerek ayağa kalktı Duru.

"Sen bir şey ister misin?" diye Güneş'e sorduğunda Güneş kafasını hayır anlamında salladı.

Duru sınıftan çıkmış Güneş ise önüne dönmüştü. Ben de en sonunda önümdeki soruya odaklanabilmiştim.

"Hey" durup arkama baktım. Güneş bana doğru gelirken "Senin de mi evin bu tarafta?" diye sordu.

"Evet" yanıma yetişmesiyle yürümeye devam ettim.

"Yanında yürüyebilir miyim?" diye sordu.

"Hayır desem yürümeyecek misin?"

"Peki sigara içebilir miyim?"

Çevremde sigara içmeyen tek kişi Duru'ydu. Hastalık gibi tüm on ikinci sınıflar arasında yayılmıştı.

"İçebilirsin" dememle cebinden sigara paketini çıkardı.

Okulda bir arama olsa hepimiz disipline giderdik. Ben de dahil çünkü yanımda gaz biberi taşıyordum, malum ortalık sapık doluydu.

"İstersen bir dal da sana vereyim" demesiyle "İstemiyorum" dedim.

"İstesen de vermeyecektim zaten" anlamsızca ona baktım.

"Zararlı" belli belirsiz kafamı salladım, sanki bana zararlı ona faydalıydı.

"Haklısın zararlı"

"Neden okul değiştin?"

"Değişmese miydim?" göz devirmemle gülerek "Bir kaç olay yaşandı ve ben de orda kalmak istemedim" dedi.

"Nasıl olaylar?" diye sormamla "Kanlı olaylar" dedi.

Gülümseyip bakışlarımı kaçırdım.

"Bir daha espiri yapma" kafasını sallayıp "Tamam" dedi.

İmkansız |gxg|Where stories live. Discover now