BÖLÜM 2

810 65 148
                                    

Ben geldim ve bölümü size bırakarak geri gidiyorum. Yıldızcığı doldurmayı ve yorumlarda kendinizi belli etmeyi unutmayın.

İYİ OKUMALAR

Sessizlik. Benim için hiçbir şey ifade etmeyen bir kelime. Aynı zamanda da birçok şeyi ifade eden bir kelime. Böylesine bir zıtlık mümkün olabilir miydi peki? Herhangi bir şeyin senin için hem hiçbir şey ifade etmemesi hem de çoğu şeyini ifade etmesi gerçekten mümkün olabilir miydi? Bence olabilirdi.

Mesela babam. O adamın bende artık gram değeri yoktu. Bana babamı sorsalar hiç şüphesiz onlara benim için hiçbir şey ifade etmediğini dile getirebilirdim. Ama aynı zamanda da tüm kinimi kazanacak kadar çok şey ifade ettiğini de dile getirebilirdim. Tüm nefretimin tek sebebi olduğunu, hayatımın içine sıçtığını da söyleyebilirdim. Hayallerimin katili olduğunu; çocukluğumu, gençliğimi acımasızca elimden aldığını da söyleyebilirdim.

Ama bence ben en çok hiçbir şey söylemezdim. Evet doğru duydunuz hiçbir şey söylemezdim. Benim dilim lal olmaya alışkındı bunları dile getirmemeyi sorun etmezdim. Zaten olmuş bitmiş bir şeyi dile getirsem ne değişebilirdi ki? Geçmişe dönerek tüm her şeyi düzeltebilirler miydi? Hiç sanmıyordum. O yüzden olmuş bitmiş şeyleri sürekli dile getirip bir şeylerin değişmeyeceğini bile bile kendimi konuşarak yoracağıma geleceğim için hiç durmadan konuşup yorulabilirdim. İstediğim şeyler adına mücadeleler verebilirdim.

Aldığı cevapla hiçbir tepki vermeden gözlerimin ta içine bakmayı sürdüren Ares de sessizliğini koruyacağını açıkça belli etmişti. Buna şaşırmadım. Zaten böylesine rezalet bir duruma nasıl bir yorum yapabilirdi ki? Böyle bir duruma ne denirdi? Ben söyleyeyim. Koca bir hiç.

Aramızda gözlerini kaçıran taraf ben olurken başıma gelebilecek ihtimalleri düşünmeye başladım. Büyük ihtimal yokluğum çoktan fark edilmiş üstüne üstlük bana karşı duyulan öfke ve nefret büyüdükçe büyümüştü. Bunun yanı sıra yokluğumun çokta önemsendiğini düşünmüyordum. Ama yine de bir etrafı yoklamak işime gelirdi. En azından hayatımın ilerleyen vakitlerinde neler yapacağımın bir planını yapardım.

Bunun içinde telefonuma ihtiyacım vardı. Hatırladığım kadarıyla en son kazağımın cebindeydi ama kazağım üstümde değildi ki. Bu durumu Ares'e sormaya karar verdim ve böylelikle onu da girdiği bu düşünce kuyusundan çıkarmış olabilecektim.

"Şey Ares... O gece üstümde olan kazağım nerede biliyor musun?" dedim biraz çekingen bir biçimde.

"O kazak giyilecek durumda değil." dedi tok bir sesle.

Ben sana bunu mu sordum diyerek terslemek istesem de kendimi tuttum. "Giymek için değil. Cebinde telefonumun olması lazım ona ulaşmam gerek." dedim sakinliği benliğimde tutarak.

Bir süre sessiz kalıp dediğim şeyi düşünen Ares neyse ki beni çok bekletmedi. "Çöpe atarken cebinde bir şey yoktu."

Ah mükemmel! Gerçekten çok şanslıydım. Acaba yere düştüğümde cebimden fırlamış mıydı? Bu ihtimal duble mükemmeldi. Sıkıntıyla elimi anlıma kapatırken derince ofladım. Canım gittikçe sıkılıyordu.

"Belki arabada düşmüştür bakarız."

Olabilir miydi ki? Neden olmasın diye içten içe söylendim. Benim için yeterli bir umuttu bu. Yani şimdilik. Bir hevesle Ares'e dönerken mesanem de hissettiğim sızıyla yüzümü buruşturmadan edemedim. Bu sırada büyük bir dikkatle yüzümü inceleyen Ares neler olduğunu kavramaya çalışıyormuş gibi bana bakıyordu.

LÂL -EHVENİŞER-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin