Herkese selam, bu bölümü aslında dün atacaktım ama Wattpad arızalıymış, saatlerce denesem de bir türlü paylaşılmadı. Kısmet bugüneymiş, severek yazdığım bir bölüm oldu, umarım siz de okurken seversiniz. Konuya çok derin bir şekilde girmek istemiyorum ama dün bölümü paylaşamamam da bile beni suçlayanlarınız oldu. Başka yazarlarla kıyaslayanlarınız oldu. Yapmayın. Aileniz sizleri başka ailelerin çocuklarıyla kıyasladığında mutlu olmadığınızı biliyorum. Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyleri sizler de bizlere yapmayın. Nefret dolu bir kesim var, onlara ağzımla kuş tutsam da yaranamam, orası ayrı ama siz onlardan olmayın. Kötülük kimseye bir şey kazandırmıyor. Ben buraya hayatın stresinden, gerçeğin kirinden bir nebze kurtulmak için, nefes alabilmek için geliyorum. Lütfen yormayın. Desteğinizden başka bir çıkarım yok.Oy ve yorumlarınızı ihmal etmeyin lütfen, her bir oy ve yorumunuz bana motivasyon oluyor. 🤍
Twitter'da #EmanetAşk hashtagiyle görüşlerinizi tweet atabilirsiniz. Hepsini tek tek okuyorum.
Twitter ve Instagram/sumeyyelkoc
🐚
EMANET AŞK
9
"Sonbahar Akşamında Sen Canımı Yaktığında"
# Çağan Şengül - 22
# Gökhan Türkmen - İhtimaller Perisiİnsan acı çekmeye başladığında dünyadaki tüm renklere kör, tüm gülüşlere sağır kesiliyordu.
İlk acımı dünyaya gözlerimi araladığım bir gece vaktinde, ikinci acımı beş yaşımdayken babamla yediğim o son akşam yemeğinde tattım. En son penceremin önünde kalbime hançerler saplanır gibi hissettiğimde, hiç sönmemeyecek bir ateşin içine atıldım.
Yandım, yandım ve yandım...
Ben hayata bir sıfır yenik başlayanlardandım; nasıl başlarsan öyle devam ediyordu, hayat hiçbir zaman yüzüne tam anlamıyla gülmüyordu.
Yaşamayan bilemiyordu, acını hafife alıyor ve hatta alay ediyordu. Aslında acımı hafife alan kimseyi affetmemem gerekiyordu. Doğruydu; artık kimse kimse için ölmüyordu bu zamanda, birini unutmak çok uzun zaman almıyordu eskisi gibi ve kalpteki boşluğu doldurmak çetrefilli olmuyordu zannedildiği kadar.
Sevginin kıymet görmediği zamanlardaydık.
Lakin benim içimde iliğimi sömüren, kalbimi yangın yerine çeviren öyle bir his vardı ki yaşarken ölüyordum da kimse görmüyordu. Söyleyemediğim sözler kanatıyordu dudaklarımı, lal dillerim acıyordu. Sevda öyle bir hastalıktı ki nefesini kesiyor, bir kaşık suda boğuluyormuşsun gibi çaresiz bırakıyordu.
Şifan yalnızca senin elindeydi, söküp atabilsen o hissi kalbinden, her şey düzelecekti.
İş, söküp atabilmekteydi.
Şayet bileklerime dolanan ipleri, onun bakışları kördüğüm etmeseydi.
Rutin hayatıma dönmüştüm, günlerden pazartesiydi ve ilk okul günümdü. Irmak'la birlikte Düşler Sokağı'nda takılıyorduk, burası kampüse yakın olduğu için ders arası boşluklarında sıklıkla geldiğimiz tatlı bir kahveciydi. Yaklaşık bir saattir Ceza Usul Hukuku'nda öğrendiklerimizin üzerinden geçerken ikinci kahvemizi içiyorduk ve beynimiz tam anlamıyla patlamak üzereydi.
"Yeter, sıkıldım ben." Irmak önümdeki kitaba uzanıp kapağını birden kapattığında geriye çekilip sırtımı sandalyeye yasladım. "Daha fazla çalışmayalım."

YOU ARE READING
EMANET AŞK (KİTAP)
Teen FictionŞarkılar yalan söylüyormuş Baran, kimse kimseyi öldürmüyormuş sevdadan... Şayet öyle olsaydı, girmez miydim benim için kazdığın mezara? Düşmez miydim o dipsiz çukurlara, karanlık kör kuyulara... Şiirler de yalan söylüyormuş Baran, düşülmüyormuş öy...