41. Bölüm

1K 90 1
                                    

   Tam uykuya dalacakken odanın kapısı açıldı. Sırtım kapıya dönük olduğu için geleni göremiyordum. Ateş olduğunu düşünerek, "Gider misin?" diye mırıldandım. "Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var." Ses gelmeyince ses tonumu biraz sertleştirdim: "Ateş, lütfen beni kendimle baş başa bırak."
   "Eskiden yalnız kalmaya ihtiyacın olduğunda kollarıma koşardın. 'Anne ben tek başıma düşünmekten korkuyorum, yardım et,' derdin."
   Beklediğim sesten daha farklı bir ses duyunca doğruldum. Annem kapının önünde durmuş beni izliyordu. Konuşurken de sanki gözünün önünde o an canlanmış gibi buruklaşmıştı.
   "Sayende çok yalnız kaldım ve artık korkmuyorum," dedim sertçe. "İçin rahat gidebilirsin."
   Bana doğru bir adım attı. "Gidemem."
   "Neden?" dedim sert bir ses tonuyla. "Amacın ne? Bana acı çektirmek için mi gözümün önünde duruyorsun?"
   "Asla öyle bir amacım yok. Benim tek isteğim senin bana nefret dolu bakışlar atmaman."
   "Boynuna atlamayacağım."
   Nefesini bırakırken, "Öyle bir şey istemiyorum senden," diye mırıldandı. "Sadece benden nefret etme, bana böyle bakma."
   Güçsüz bir ses tonuyla, "İstesem de sana tekrar sevgiyle bakamam," dedim. "Sana her baktığımda on dört yaşıma tekrar dönüyorum. Beni bırakıp gittiğin o anı defalarca kez yaşıyorum."
   Yanıma gelip yatağa oturdu. Elimi avucuna hapsederken bakışlarımızı birleştirdi. "Asya, istediğini biliyorum. Aynı şekilde istersen başarabileceğini de... Sen hâlâ çocuksun, bir tanem. Benim gözümde çocuk değilsin; içinde çocuksun. Senin içindeki yarası açık on dört yaşındaki Asya'nın merheme ihtiyacı var ve o merhem sadece bende var." Yanaklarımı okşadı. "Gel kır şu inadını. Bana sevgiyle sarıl ve anne de. Sırf bunları yapman için canımı veririm, Asya'm."
   İstemsizce gözlerimden yaşlar akarken hıçkırdım. "Korkuyorum."
   "Korkuyor musun?" diye sordu şaşkınca.
   "Yaşadığım acıları tekrar yasamaktan korkuyorum. Bana aşıladığın güvensizlik duygusu yüzünden bu hissi bir tek sende değil; herkeste yaşıyorum ben. Âşık olduğum adamdan tut, seni affedersem sana kadar... İnsanlara tedbirle yaklaşıyorum, fazla bağlanmamaya çalışıyorum. Çünkü giderlerse birden yere çakılıyorum ve toparlanamıyorum."
   "Kendi adıma sana söz veriyorum ki seni asla bırakmayacağım. En zor anında bile yanında kimse olmazsa ben orada olacağım. Seni seviyorum, kızım. Artık bana takındığın şu gardını indir lütfen..."
   Bir şey söylemeden hıçkırıklarımın arasından başımı göğsüne koydum. Ona sarılırken, "Ben de..." diye mırıldandım. "Ben de seni seviyorum, anne."

   Ağabeyimden aldığım kırmızı kaplı dosyayla birlikte Ateş'in odasının kapısını çaldım. İçeriden gelen, "Gir!" komutuyla kapıyı araladım.
   Elimdeki dosyayı göstererek, "Bunu incelemek istemişsin..." dedim. "...istemişsiniz yani..."
   Başını kaldırmadan, "Getir," dedi.
   Elimdeki dosyayı masasına bırakıp doğruldum. "Başka bir şey var mı?"
   İlgilendiği kâğıt yığınından bir kâğıdı çıkarıp bana uzattı. "Bunu-" Bakışlarımızın birleşmesiyle şaşkınlıktan lafı yarım kalmıştı. Bunu görünce planımın takır takır işlediğini fark ederek sırıttım.
   "Bu dudağındaki boya ne, Asya?"
   Onu kışkırtacağını bilerek kırmızı ruj sürmüştüm. "Oyuna renk gelmeli diye düşündüm."
   "Sil şunu!"
   "Ne o?" diye sordum kaşlarımı kaldırarak. "Seni tahrik mi ettim yoksa?"
   "Hayır!" Sinirle soludu. "Beni sınama, sil şu dudağındaki s*ktiğimin boyasını!"
   Omzumu silkerek, "Ben yakıştığını düşünüyorum," dedim. "Hem siz bana şu an karışamazsınız. Asistanınızım ya hani..."
   "Asistanlarımın rujuna karışmadığımı da nereden çıkardın?"
   Kaşlarım çatılırken, "Ne diyorsun sen?" dedim. "Sana ne a-asistanlarının rujundan? Git, çok istiyorsan karının rujuna karış!"
   Sırıtma sırası ona geçmişti. "Eğer o dudağındaki renkten kurtulma, olacaklardan sorumlu değilim!"
   "Onları yaptıktan sonra da güzel bir sofra hazırlarsın artık... Asistanlık yasalarına aykırı davranmamalısın bence."
   Ayağa kalkıp karşıma geldi. "S*kerim asistanlık yasalarını!" Cümlesi biter bitmez dudaklarını dudağıma bastırdı. Öpüşüne memnuniyetle karşılık verirken kollarımı boynuna sardım. Ellerini belime koyup beni kendine çekti.
   Bir süre bu konumda kaldıktan sonra nefes almak için ayrıldım. Dudaklarımızın arasında milimler varken gülümsedim. "Kaybettin."
   "Başından beri kazanamayacağımın bilincindeyim."
   "O iddialı laflar?"
   "Damarıma bastın, küçük kız. Yapacak başka bir şey bırakmadın bana..."
   "Ee?" dedim keyifle. "Yemek tariflerin hazır mı?"
   "Sana bunu ödeteceğim."
   Dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildim. "Heyecanla bekliyorum, kocacığım."

ATEŞLE OYNAMA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin