》bu bir rüya olmasın!

1.8K 179 96
                                    

Daha fazla yorum yapmanız mümkün müdür acaba? 😭

×

Söylediğim şeye karşın suratıma avel avel bakarken, kendimi gerçek anlamda ana okulundaki bir çocuğa boya kalemlerinin renklerini öğretiyormuşum gibi hissetmiştim.
Gözleri hâlâ yaslandığım kapıdan ona tek kaşımı kaldırarak baktığım yüzüme bakarken, daha fazla dayanamamış ve onu ittirmiştim.

"Boşversene, ofiste işim kalmamıştı zaten, çıkıyorum ben."
Ses tonumu ayarladıktan sonra konuşmamla hareket etmiş ve ona sırtımı dönerek kapıdan çıkmıştım.
Tam bana hâlâ birşey demediği için kan beynimde toplanacakken, adımı söylemiş ve her zaman olduğu gibi emir vermişti.

"Jimin, içeri gel."

Histerik bir gülüs yollayarak ve sanki bu anı beklemiyormuşum gibi kapının ağzından ona baktım.
"Nedenmiş o?"

"Gelecek misin?"
Elleri cebinde bana bakarken, ayaklarımı yere vura vura bağırmak istiyordum.
Kendisi çok inatçı ve aynı zamanda da göt herifin tekiydi.

Ama bilirsiniz, ben daha inattım.

"Sebebini söylemessen giderim bende."

Peşimden koşturmak gibi bir amacım vardı 5 saniye öncesine kadar, kabul ediyorum.
Ama bu hayvandan üreme herifin de dediğini yaptırmadan ölmeyecek biri olduğunu unutuyordum lanet olsun ki!

Hüzünle kolumdan tutarak içeri çeken eline baktım, ardından ise diretmeye kalmadan sırtımı kapıya yapıştıran O'nun yüzüne.
Bir elini hemen yüzümün yanındaki kapıya yaslamış, diğer eliyle ise kolumdaki yerini korumuştu.
Yüzlerimiz arasındaki boşluğu azaltarak daha da dibime geldiğinde, yüzümün her tarafını uzun uzun incelemiş, ardından ise yönünü kulağıma çevirerek fısıldamıştı.

"Bana ne istediğini söyle Jimin."

Kulağımdan ayrılarak tekrar yüzüme baktığında, hiç düşünmeden iki elimi de karnının biraz üstüne koyarak okşamıştım.
"Seni, Taehyung."

Bakışları gözlerime geldiğinde, kaşları çatılmış ve ardından aramızdaki mesafeyi kapatmıştı. Kafamı hafifçe kaldırarak ben de aynı şekilde ona doğru yaklaştığımda, dudaklarımız temas eder etmez ayrılmak zorunda kalmıştı.

Çünkü beyinciğim ile temas eden kapı âdeta kırılacak gibi çalıyordu!

Kafamı tutarak Taehyung'dan ayrıldığımda, sinirle ona bakıyordum. O ise ellerini iki yana açarak 'ben ne yaptım?' Der gibi suratıma bakıyordu.

Birkaç kez öksürüp kapıyı açtığında, arkada olan bedenimi biraz sola çekerek o tarafa baktım.
Kim olsa beğenirsiniz?

"Ah Jimin burada mıydın?! Nasıl delirdim biliyor musun sen? Telefonun nerede senin? Herkese sordum kimse görmemiş, nefes nefese kaldım.."
Kendini aniden içeri attığında, şaşkınlıkla bakıyordum ona.

"Telefonum.. ceb-"
Elimi arka cebime atarak yokladığımda, orada olmadığını fark ettim. Ama yanıma aldığımdan adım kadar emindim.
Korkuyla Jungkook'a döndüğümde, elindeki telefonumla bana baktığını fark ettim.

"Yerde buldum. Bu zaten aklımı kaçırmama neden oldu! Neyse.. bir su içeyim de öyle gideyim bari."
İlerleyerek Taehyung'un masasının karşısındaki tekli koltuklardan birine oturduğunda, ağzımı açamadan Taehyung da kendi sandalyesine oturuvermişti.
Ama..
Bu haksızlık.

"Bay Kim, şu sipariş telefonunu kullanmamda sakınca var mı?"
Jungkook beyaz rengindeki el telefonunu alarak konuştuğunda, Taehyung yanlızca eliyle 'tabi, buyur' işareti yapmıştı.
Yavaş adımlarımla Jungkook'un karşısındaki tekli deli kortuğa oturduğumda, göz ucumla ona bakmaktan çekinmiyordum. Ne zaman gideceksin Jungkook?

Model | vminWhere stories live. Discover now