34. BÖLÜM

1.8K 177 136
                                    

"Sana gerçekten inanamıyorum Acwell! Artık hayret sınırlarımı öyle zorluyorsun ki... Seninle bugüne dek paylaştığım tüm sırlarımı, her geçen gün bir bir ifşa ediyorsun. Nasıl yaparsın bana bunu ya?!" "Çocuğun üstüne daha fazla gitme Alex. Anlatması için ben zorladım. Onun bir suçu yok yani. İlla çatacak  birini arıyorsan ben buradayım." "Vay be! Şu işe bak sen. İki gün önce birbirinin boğazına yapışan, küfürler yağdıran, yumruk savuran ikili siz değil miydiniz pardon? Bu, aramızdan su sızmaz, biz birbirimizin arkasını sonuna kadar kollarız havaları ne şimdi? Hayır, birlik olup bana mı gard alıyorsunuz anlamadım ki. Eğer öyleyse açıkça söyleyin de bileyim, bende tavrımı ona göre belirlerim bundan sonra." "Ama ben sana dedim Alex, unuttun mu? Bizim dilimiz bu. Böyle anlaşıyoruz biz. Dövüşsek de, atışsak da, sonsuza kadar kardeşiz. Öyle değil mi dostum?" Boris onu başıyla onayladı. Bense öldürücü bakışlarımı üzerine sabitledim. Gerçekten kızmıştım. Son zamanlarda aramızda filizlenen şey, sanki Acwell'de ters tepmiş gibiydi. Tamamen taraflı bir duruş sergilediğini hissetmeye başlamıştım. Zamanında, ona anlattığım ve aramızda kalmasını istediğim bir çok şeyi, kayıp prenses olduğumu öğrendiğinden beri Boris'le paylaşmaktan hiç çekinmiyordu. Tıpkı bugün, Kör Koy'da olanları ve daha da fazlasını Boris'e anlatmış olduğu gibi. 

"Peki biz neyiz Acwell..? Tamam, belki üçümüzün de artık gizlisi saklısı kalmadı, her şey açığa çıktı, ortak bir şeyler paylaşıyoruz anlıyorum. Ama keşke arada, bazı şeyleri ağabeyime bizzat benim anlatmama da fırsat tanısan." Belki haddinden fazla dokunaklı ve üzgün bir tondan söylemiştim bu sözleri. Ama gerçekten kırılmıştım ve artık bu kırgınlığımı algılayabilmesini istiyordum. Onun değeri benim gözümde belliyken, ben onun için her geçen gün değersizleşiyor muydum merak ediyordum. Kısa bir an, insanı girdap gibi içine çeken mavi gözlerinde takılı kaldım. Söylediklerim onu etkilemiş olmalıydı ki, neşeli hali gitmiş, yerini üzüntülü bir ifade almıştı. Bana doğru bir adım attığında arkamı dönerek, yarım kalan işlerimi tamamlamak üzere sarayın kapısına doğru yöneldim.

ACWELL'İN AĞZINDAN   

"Peki biz neyiz Acwell?" Kulaklarımda, ilk duyduğum andan itibaren, durmaksızın yankılanan bu soruya eşlik eden hayal kırıklığı dolu bakışları, yüreğimi paramparça etmişti sanki. Onu, henüz yeni kazandığım bu zamanda, istemeden de olsa şımarıklık mı ediyordum acaba? Yoksa son günlerde bende, içine düştüğümüz bu karmaşanın bir parçası olmuş, sürüklenip gidiyor muydum? Amacım asla bu olmasa da, asla ondan uzaklaşmak istemesem de, öyle mi davranıyordum? Onun sorusu, benim aklımda, bir cevap yerine, bir çok yeni sorunun doğmasına sebep olmuştu. Ben, Boris'le olan dostluğumdan bahsederken, ona olan aşkımı unutmuş gibi davranmıştım. Bugüne kadar bana bahşedilen en büyük şansımı, bir hiç uğruna kaybedemezdim. Kendimi affettirmek için onunla konuşmam gerekiyordu. Bu yüzden, o, saraya doğru yürümeye başlar başlamaz, bende peşinden gitmek üzere bir adım attım fakat Boris, kolumdan tutup beni durdurdu. Onun varlığını bile tamamen unutmuştum aslında. Şuan tek düşündüğüm Alexandra'nın yanına gitmekti. "Dostum bıraksana." Boris şüpheci gözlerle beni süzdü. "Neden?" "Alex'e söylemem gereken bir şey var, bırak da gideyim." "Ben sorayım aynı soruyu, sende cevabını Alex yerine bana ver. Bakalım ben onaylayacak mıyım?" Anlamamış gibi suratına baktım. "Ne sorusu?" Gözlerini kıstı ve aynı şüpheci tavrı takınmaya devam ederek sordu. "Peki siz tam olarak nesiniz gerçekten?"

Aslına bakılırsa, böyle bir soru beklemiyordum. Boris zaten bizim aramızdaki ilişkinin arkadaşlıktan fazlası olduğunun farkındaydı. En azından ben; onların kardeş olduğundan bihaberken, Alexandra'ya olan ilgimi açıkça belirtmesem de, en yakın arkadaşım ve aynı zamanda bir erkek olarak Boris, bunu hissediyor olmalıydı. Kaldı ki hep beraber Terriah'ın ininden döndüğümüz sırada bize yaptığı imalardan, onun bir şeyler bildiğini anlamak gayet mümkündü. Öyleyse neden şimdi böyle bir soru sorma ihtiyacı hissetmişti? 

KAYIP PRENSESWhere stories live. Discover now