0.0

139 24 19
                                    

"Özlem"

Birinin adımı söylediğini duymamla gözlerimi araladım. Her yer karanlıktı. Soğuk, sert bir zeminde yatıyordum. Doğrulmaya çalıştım. Her yerim ağrıyordu. Yere mi düşmüştüm? Ne olmuştu? Sızlayan başımı ovuşturdum. En önemlisi neredeydim ben?

"Kimse yok mu?"

Zar zor çıkan sesimle tekrar seslendim. Cevap yoktu. Yerden destek alarak ayağa kalktım. Zifiri karanlıkta bir şeyler görmeyi umarak gözlerimi daha çok açtım. Ellerimle etrafı yoklayarak ilerlemeye başladım.

Boşluk..

Hissettiğim tek şey buydu. Ardından elim sert bir şeye çarptı. Soğuk bir duvardı. Elimi üzerinde gezdirdim. Tanıdık bir histi. Daha önce gelmiş miydim buraya?

Kafamdaki sorulara bir cevap bulmak adına temkinli adımlarla ilerlemeye devam ettim. Kapalı alanda olduğuma emindim ama içerisi çok soğuktu. Titrek nefesimin karanlıkta süzüldüğünü hissedebiliyordum. Birkaç adım daha attım.

Bir koku geldi burnuma. Keskin bir kokuydu. Bir şey göremeyeceğimi bildiğim halde daha dikkatli bakmaya çalıştım boşluğa. Ne olduğunu anlayamamıştım ama koku artık dayanılmazdı. Midem bulanmaya başladı. Hiçbir şey görememek ve hissedememek beni korkutmaya başlamıştı.

Aniden sessizliği bölen titreşim sesi geldi kulağıma. Telefon sesiydi. Aydınlanan ortamla çığlığı bastım.
Hemen sağ tarafımdaydı. Gözlerimi kapatmak istedim. Ellerim benden habersiz bir çığlık daha basmaya hazırlanan ağzımı kapattı.

Dizlerimin bağı çözülmüştü adeta, yere bıraktım kendimi. Biri kanlar içinde yerde yatıyordu. Ölmüş müydü? Yüzü diğer tarafa bakıyordu. Telefonun yüksek sesi aniden kesildi. Tekrar karanlığa gömüldü ortam.

Telefonu alıp polisi aramalıydım ama yerimden kıpırdayamıyordum. Buz kesmiştim adeta. Asırlar gibi gelen birkaç dakikanın ardından kalkmaya karar verdim. Tam doğrulmuştum ki biraz önce aydınlanan ortamda farkına varmadığım bir şey dank etti. Okuldu. Burası okuduğum liseydi. Pütürlü duvarları, bodrum katında olduğu için penceresiz, havasız ve her daim soğuk olan kantindeydim.

Biri şaka mı yapıyordu yoksa? Ağlamamaya çalışarak telefonun biraz önce bulunduğu yere uzattım elimi. Biraz etrafı yokladıktan sonra elime metal yüzeyi çarptı. Hemen elime aldım. Açılan ekranda duvar kağıdı duraksamama sebep oldu. Ben vardım. Kocaman gülümsüyordum yanımdaki en yakın arkadaşıma sarılmış bir biçimde. Telefon Eda'nındı. Titreyen ellerimi görmezden gelerek flaşı açtım. İçerisi tahmin ettiğim gibi lisenin kantiniydi. Ayağa kalkarak yerde yatan ince, çelimsiz bedene yaklaştım.

Her yer kırmızıydı. Gerçekten kan mıydı emin değildim. Nefes aldıkça midemin bulanmasına sebep oluyordu. Saçları ve kıyafetlerinden kim olduğunu anlamaya çalıştım. Fakat her yeri kıpkırmızıydı. Yüzünün hizasına doğru eğildim. Yüzüne yapışan saçlarını çekmek için elimi uzatmıştım ki boynundan sarkan kolyeyi fark ettim. Birkaç saniye nefes alamadım. Kolyeyi tanımıştım. İncecik zincirleri olan ucunda minik bir kuğu bulunan sahibi gibi narin bir kolyeydi.

Ceren'indi. Onu tanıdığımdan, lisenin ilk gününden beri kolye boynundaydı. Hiç çıkarmamıştı onu. Bunca yıl onu kaybetmemesine, takmaktan bıkmamasına anlam veremezdim. Ona uğur getirdiğini söylerdi hep. Bir hıçkırık kaçtı boğazımdan, gözlerim yaşlarla doldu.

Görmemi bulanıklaştıran yaşları silmekle uğraşmadım. Göreceğimi görmüştüm zaten. O ince narin boynu boydan boya kesilmişti. Koluna dokundum. Buz gibiydi. Kim yapmıştı? Ne yapmalıydım? Neden buradayım? Ağlayarak ayağa kalktım. Hemen rehbere girdim. Son arananlarda kayıtlı olmayan bir numara vardı. Önemsemeyerek çevreye tuttum feneri başka bir şey görmek düşüncesiyle. Masalar ve sandalyeler dışında hiçbir şey yoktu. İçerisi tamamen düzenliydi.

Çaresizce ağlamaya başladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Çaresizce ağlamaya başladım. Polisi aramalıydım. Titreyen ellerimle rakamları tuşlamaya başlamıştım ki telefonun gür zil sesi tekrar içeriye doldu. Kayıtlı olmayan bir numara arıyordu. Ne yapacağımı bilemedim. Ben karar veremeden arama sonlandı. Biraz önceki ekrana geri döndü.

Rakamları yazmıştım ama o yeşil tuşa basmamı engelleyen bir şeyler vardı. Elim gitmiyordu. Kulaklarım uğuldamaya midem tekrar bulanmaya başlamıştı. Buradan gitmeliydim. Hem de hemen. Kararımın değişmesine izin vermeden ezbere bildiğim yolu adımlamaya başladım. Önce merdivenlerden çıktım sonra okuldan. Kaçarcasına koşmaya başladım. Yarını ve ya sonrasını, başıma neler geleceğini düşünmedim. Koştum...



LİSEDE CİNAYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin