46.bölüm

275 21 1
                                    

"Azra hanımı depoya götürün, Hazar gelirse ikisinide diri diri yakın, gelmezsede orayı yine de ateşe verin gitsin, öldüğüne emin olmadan geri dönmeyin" dedi adamlarına gözlerimin içine bakarak.

Hazar kesinlikle ölmüştü, bunlar yalan söylüyorlardı, Hazar gelmeyeceğine göre ben ölecektim kesin, sanırım yolun sonuna gelmiştim.

Beni bir depoya götürüp bıraktılar ve dışarı çıktılar.

"Allah'ım bana yardım et, öleceksem ölürüm, yaşayacaksam yaşarım, sen bilirsin en iyisini" dedim sesli dua ederek.

Bir saat boyunca gelen giden yoktu ve o an adamlar döktükleri benzinin üstüne çakmağı attılar, ateş anında etrafımı sardı, hatta bütün depoda ne varsa yanmaya başladı.

O an içimden bir şarkı söylemek geldi, ateşler içindeyim ve ben şarkı söylüyorum, o kadar morelim bozuldu yani düşünün.

Yüksek sesle "BU GÜN DAĞLARIN DUMANIIII...ARALANDI HOŞ GELDİN, BUGÜN DAĞLARIN DUMANIIII...ARALANDI HOŞ GELDİN, AH ATEŞLER İÇİNDE KALDIM...YANDIM EFENDİM, SEN BANA YANGIN OL EFENDİMMMM...BEN SANA RÜZGAR...TUTUŞSUN GÜN YANSIN GECELER, ZAMANIMIZ DAR" diye şarkı söyledim. Sonra yanacağımı hissettim, burdanda çıkamıyordum, artık ümidim tükendi "Eșvedu enle ilehe illallah ve eşvedu enle Muhammeden abduhu ve rasuluhu" diye şehadet getirdim ve gözlerimi kapattım ama sonra dumandan etkilenip bayıldım.

Bir kaç dakika sonra tekrar biraz ayıldım, o an birisinin geldiğini hissettim, önce kollarımı çözdü, sonra bacaklarımdaki ipleri, son olarakda beni kucağına aldı, o an gözlerimi zor bir şekilde hafifçe araladım, beni taşıyan kişinin yüzünde maske vardı ve alnında bir beyaz hilal. Gözlerimi kapattım tekrar çünkü gözlerim yanıyordu. O kişi beni bir yere götürüyordu hissediyordum, sonra motor sesi duydum, ve o kişi benimle konuştu "Bana tutun" dediği an ister istemez ona tutundum nerdeyse baygın bir şekilde olduğuma rağmen, sonra beni götürdü, sanırım kurtarmıştı beni o depodan, yada ben ölmüştüm yada hayal görüyordum.

Bir yere varmıştık neresi bilmiyordum, çünkü güçsüz haldeydim, gücüm nerdeyse tamamen tükenmişti, hala baygın gibiydim, resmen uyur gezer halindeydim.

Beni kucaklayıp bir yere götürdü, kapı sesi gelmişti. O an beni bıraktığını hissettim ve birden bire öksürmeye başladım, duman etkilediği için öksürük tutmuştu beni.

"Dur" dedi ve kalkıp gitti. Bir kaç saniye sonra geri döndü ve başımı tutup dudaklarıma bir bardak su dayadı "İç bunu" dedi ve suyu bana içirdi. İçtikten sonra başımı yavaşça bir yastığa koydu, o an kendimden geçtim, uyumuşum.

Yavaş yavaş gözlerimi araladım, sabah ezanını duydum sanırım bir camiye yakındık çünkü ezan sesi oldukça çok sesli geliyordu.

Etrafıma bakındım, burası bir depoya benziyordu, hemde bir alt depoya, bir mahzene. Mahzen olmasına rağmen yerler temizdi, duvarlarda da Osmanlı kılıçları vardı. Bi siyah motor vardı, koltuklar kiramit rengindendi ve deridendi. Bi duvarda koskocaman hilal vardı, diğer duvarda üç hilallı bayrak ve Türk bayrağı. Mahzende aynı zamanda kum torbası ve bar fiks vardı.

Çok şaşırmıştım ama beni böyle yere getiren kişinin kötü biri olduğunu düşünmüyordum, Vatan sevdalısı biri sizce kötü ola bilir mi ? Bence olamaz.

Bi kütüphane vardı, Osmanlı motifliydi, çok beğenmiştim, raflarda din kitapları ve en önemlisi Kuran-i Kerim vardı hemde ay yıldızlı. Çok fazla şaşırmıştım o an.

İçimden "Kim bu adam ?" dedim.

Kanun Kaçağı 1 (Tamamlandı)Where stories live. Discover now