17.bölüm

18 8 0
                                    


"Herkes insan olsa mesela"

///////////// ////////////// /////////////

Bu sabah nasıl giyinip okula geldiğimi hatırlayamıyorum bile. Uykusuz kaldığım için heryerim ağrıyordu resmen. Ve aklım hep Berna'daydı. Berna Gökhan ve Zoran bugün okula gelmemişlerdi, sanırım dünki şeylerden dolayı. Sesiz sakin geçen tüm derslerde kapanan gözlerimi ayakta tutarak hocaları dinlemeye çalıştım.

Hiç konuşmadan öylece sıramda bekledim. Arada bir Beste ile görüştüğümde tek sorduğu soru, bu halimin ne olduğuydu, kısaca uykusuzluktan diye geciştiriyordum.

Aslında bir bakımdan öyleydi. Tüm ders boyunca, hocaları dinlemeye çalışarak gereken notları deftere geçirdim. Tabi ne kadar becerebildiğim tartışmaya açık.

Zil çaldığında telefonumu elime alarak Berna'yı aramıştım. Sesi iyi geliyordu kısa bir konuşmadan sonra telefonu kapatım. Berna'nın dünki yüzü aklıma geldikçe, kendimi berbat hisediyordum.

Hayatımızda gurur duyacagımız hic birşey yoksa, utanç duyacağımız hiç bir şeyde olmamalı bence.

İcımizde ki çocuğun hayallerinin ucu bucagı yokken. Yaşadıklarımız sanki bizi hayattan, yaşamdan koparıyor gibi. Yabancılaşıyoruz dünyada ki herşeyden. Insanın insana verdigi yaralar, hayatan kopmasına el veriyor. Keşke kendimizi insan oğlundan koruyabilmemiz için bir şey icat edilse. Ne güzel olur ama!

(*Ya da daha basıdi var, insan olsa herkes mesla.. Sizin hayatınızda, en çok katkısı olan kendinizi üzmeyin!*)

Okuldan ayrıldıktan sonra evde bir kaç saatliğine uyumuştum. Ardından cafeye gitmek için hazırlandım. Pulsarı yanıma alarak durağa gitmek için bekledim. O an, Zoran'ın arabasını gördüm yol üstünde.

Beni görmüş müdür acaba? Beni görmesini istediğimden değil, sadece burda olduğumu farketseydi napıcagını merak etim. Bugün napmıştı acaba?
Biraz yana mı kaysam nee?
Evet gördü! Dıreksiyonu hareket etirip, arabayı önüme çekti.

"Atla, Kadir abilerin mekanına gidicem." Diye emretti kısaca, Bu ne biçim bir şey ya! Kömüş, öküz, kaba nolucak.

Benim orda çalıştığımı biliyordu. Kadir abi ile araları çok iyiydi. Her kafeteryaya gelişinde aralarında derin bir sohpet oluşurdu.

"Gerek yok!" Kısa bir cevap ile gözlerimi yola cevirdim.
Belki hoşuma gitmemeli, ama beni almadan gitmemesi hoşuma gitti birazcık.

Yola baktığımda otobusün içinde sıkışa sıkışa, üst üste duran insanları gördüm. Bu ne yaa!

"Geliyor musun?" Diye sorusunu tane tane sıralayınca, boğazımı temizledim. Aslında onunla gitmek istiyordum ama hemen kabul eden biri olmak istemiyordum. Soruyu tekrarlaması için gözlerine cevirdim bakışlarımı.

"Soruyu tekrarlamamı bekliyorsan, daha çok beklersin." Zoran'ın sinirleri yedi katına çıkmıştı. Nasıl anladı ya. Onunla gitmek istediğimi, çok mu beli etim acaba?

Cevap vermeden kapıyı açarak yanına geçtim. Araba çalıştığında yoldan bakışlarını çevirmeden konuşmaya başladı.

"Beste ile aranız iyi sanırim. Kesin benim hakımda kötü şeyler söylemiştir." Dediğinde bakışlarımı yüzünden çevirerek cama yöneldim.

"Birinin senin hakında bir şey soylemesine gerek yok. Senin yanında olmak ateşe bulanmak gibi!" Dedim. Bakışları bir müddet üstümde dolaştığını hisedebiliyordum. Yutkundu ve beklemedigim bir şekilde hafifçe güldü.

Ay Kızım🌙Where stories live. Discover now