24, nefes almak

380 58 92
                                    

Jeno'yla buluşmamızın üzerinden henüz 12 saat geçmişken Jaemin'in arayıp bize geleceğini söylemesi biraz garipti

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

Jeno'yla buluşmamızın üzerinden henüz 12 saat geçmişken Jaemin'in arayıp bize geleceğini söylemesi biraz garipti.

Yani... En son sarılmıştık ve karşımda benim için hıçkıra hıçkıra ağlamıştı. Daha da görüşmemiştik o zamandan sonra. Yaklaşık olarak 3 gün falan ediyordu. Ivy ile pek fazla ilgilenemiyordum, bu yüzden Jaemin'i Ivy ile karşılayacaktık. Sanırım mutlu olurdu çünkü son 3 gündür hiçbir sorunum yoktu. Hatta 10 gündür çok iyiydim. Hatta Hena güzelleştiğimi bile söylemişti ama inanmamıştım. Son zamanlarda yüzüme tonla şey sürdüğüm için inanasım gelmemişti. Yani kısacası aklımda dönen ama asla ihtimal vermediğim şeye inanmamakta ısrarcıydım. Bu kadar iyi olmamın tek bir sebebi vardı ve gerçekleşmesinden garip bir şekilde korkuyordum.

Jaemin geldiğinde Hena sanki bu anı beklemiş gibi bizi kapıda yakalamış ve sırf inandırıcı olsun diye yeni sürdüğü ojelerine üflemeye başlamıştı. ''Özür dilerim, size katılmak isterdim ama Jungwoo bekliyor.'' Yanağıma bir öpücük kondurup bizi yalnız bıraktığında amacını daha yeni kavramıştım ama her şey için çok geçti. Eğer yanında kötü duruma düşersem daha kötü hissedeceğini biliyordum.

İkimiz de salona geçerken ses etmedik. Jaemin sürekli gülüp duruyordu ve bu beni korkutuyordu. Delirmiş olabilir miydi?

Uzun zamandır varlığını çokça belli eden ciğerlerime derince bir nefes çekerken Jaemin de sağ çaprazımdaki koltuğa oturmuştu. ''Kahve,'' demişti sırıtırken. ''Kahve var mı?''

''Var.'' demiştim kaşlarımı çatarken. ''Sabahtan beri gülüyorsun salak salak, ne oluyor sana?'' diyerek yerimde doğrulmuştum. Göz devirip beni kahve yapmaya yollarken sinirliydim. Sanki Jaemin gitmiş, başka biri gelmişti onun yerine. 3 günde iyileşmişti sanki. Kediyi de onun yanına bırakmıştım, mutfakta tektim. Sinirime hâkim olamadan kahvesine şekeri boşaltırken pişman değildim.

Kahvesini önüne koyup yerime otururken kediyi kucağıma aldım tekrar. O ise bana bakıp ayağa kalkmıştı kahvesine dokunmadan. Başımı kaldırıp ona baktığımda elini uzattı. ''Ne?'' dedim kabaca. Kediyi koltuğa bırakıp ellerini tuttuğumda içimdeki saçma hisse engel olamadım. Ne yapmak istiyordu tam olarak?

Elini belime koyduğunda gözlerimi olabildiğine açtım, dudaklarımı birbirine bastırdım. O ise bir kolunu da sırtıma sardı, bedenlerimiz birbirine değerken konuşmamakta ısrarcı gibiydi. ''Hey,'' dedim yutkunarak. ''Ne oluyor?''

''Anlamaya çalışıyorum.''

''Neyi?''

''Hislerimi.'' Başını eğip omzuma koyarken ellerim titremeye başlamıştı. Ne olduğu hakkında bir fikrim yoktu, tek bildiğim şey kalbimin çok hızlı atmasıydı. Eğer onun kalbi de benimki kadar hızlı atmasaydı her şeyi boş verebilirdim.

''Jaemin?'' İki elimi de omuzlarına koyarak onu geri ittiğimde gözlerini yüzümde gezdirdi. ''İyi misin?'' diye sordu, oysaki benim ona sormam gerekirdi bu soruyu. Yutkunarak sağ elini kaldırıp yanağıma koyduğunda ilk defa nefes alabildiğimi fark etmiştim. ''Jiseul...'' dedi iç çekerek.
''Bana rahatça nefes alabildiğini söyle. Tek duymak istediğim bu.''

''Ne demeye çalışıyorsun?'' İstediğim bu değildi, sert bir ton istememiştim ama engel olamamıştım kendime. Dizlerim titremeye başlamıştı ve aklımdan geçen tek şey ihtimallerin, bir ihtimalin olasılığıydı.

''Bana inanmanı istiyorum.'' Gözleri suçlulukla bakıyordu. Peki neden öyle bakıyordu? Na Jaemin neden suçlu gibi davranıyordu? ''Seni—'' dediği anda geri çekildim. Bedenimi ondan en uzak yere iterken dolan gözlerime bastırdım avuç içlerimi. ''Yalan söyleme.'' Dedim hıçkırarak. ''Beni sevmiyorsun sen! Sadece kendini kandırıyorsun!''

''Eğer sevmeseydim şu an burada olur muydun?'' diyerek yapıştırdı cevabı hırsla. Gözlerimi açıp yüzüne baktım yutkunarak. ''2 haftadır çok iyisin ve bunun başka bir nedeni var mı sence? Sana hayatını veriyorum işte, neden beni geri itiyorsun?'' Hıçkırmaya devam ederken bana bir adım daha yaklaştı. ''Seni seviyorum.''

''Ölmek istemiyorum.''

''Ölmeyeceksin.'' dedi aramızdaki mesafeyi kapatıp kollarını tekrar bana sararken. Ölmeyecektim. Tüm vaktim onunla geçirebilecektim. Kanlar içinde, tek başıma ölmeyecektim. Yaşayacaktım ve bunu bana bahşeden Na Jaemin'di. Beni öldürecek olan şimdi beni yaşatıyordu. Parmak ucuma çıkıp kollarımı boynuna sardım ağırlığımı vermeden. Başını tekrar boynuma gömerken derin bir nefes aldım ama ağlamayı bırakamıyordum.

İlk defa  nefes aldım.

🌸🌸🌸

Hope NotWo Geschichten leben. Entdecke jetzt