8, dinmiyor bu sevgi

425 66 47
                                    

''SEN DELİRDİN Mİ?'' Jungwoo'nun bağırışı ile başımdaki ağrı artarken yüzümü buruşturdum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

''SEN DELİRDİN Mİ?'' Jungwoo'nun bağırışı ile başımdaki ağrı artarken yüzümü buruşturdum. ''Bi' sus ya.''

''Kızım sen deli misin? Ayna parçalamak da ne demek?''

''Canım sıkılmıştı.'' dedim gülerek ama ciğerlerimden akan kanların dolup taştığını görebiliyor, hissedebiliyordum. Canım yanıyordu ama gülüyordum. Hena sandalyeden kalkmış ve yatağımın dibine gelmişti. O benden daha beter haldeydi, yüzünde tırnak izleri vardı. Sağ elini kaldırıp saçlarıma getirdiğinde gözlerinin dolduğunu farkettim.

''Biliyorum, benim yüzümden oldu ama... Sana sürtük muamelesi yaptı resmen.'' Jungwoo normalde olsa ona kızardı ama kızmadı, ağır ağır başını salladı. ''Doktora gitmek istemediğinden emin misin? Bizim yaptığımız sargıyla olacak iş değil.''

''Evet, daha çok acıtır sonra.''

Daha çok acıtır.

Canımın daha ne kadar yanabileceğini düşünmeye başladım. Kalbim, bedenim, zihnim acıyordu ve elimi hissetmemem lazımdı bunların yanında ama olmuyordu. İtiraz edemedim çünkü ihtiyacım olanı arkadaşlarım veriyorken nankörlük yapamazdım. Onların da canı yanardı belki, bana bir şey olurdu diye. İhtimalini hesaplamaya çalıştım. Kimse benim için üzülmezdi ki.

Birkaç dakika içinde sıcak yatağımdan kalkıp üzerimi giyinmiştim. Üçümüz beraber taksiye bindiğimizde gelmelerini istemedim. Yorulsunlar istemedim ama kafamdaki o ses anında tokadı yapıştırdı bana.

Sadece hastaneye gelecekler ve yanında duracaklar. Sen onun için gece gündüz yarı ölü yatarken o gelmedi ve bunu mu düşünüyorsun?

Dudaklarımı birbirine bastırdım ve başımı iki yana salladım. Sol elimdeki sargı hafiften kanlanmış gibiydi ve bu da demek oluyordu ki tekrar kanamaya başlamıştı. Acıdan yanağımın içini dişlerken taksi durmuştu. Hena koluma girmişti ama onu reddetmiştim. Ayakta durabilmeliydim. Benim gibi olanlar yerdeyken benim ayakta durmam lazımdı çünkü bana elini uzatacak kimse yoktu. Tutacağım el ya da dal olmadığı için mecburen ayakta kalmalıydım. Bacaklarım titrese de dik durup yürümeliydim çünkü annem öyle yapardı.

Pek beklemeden doktor bulduğumuzda ikisi dışarıda bekliyordu. Tanrım, elimi dikiyorlardı resmen! 

Sağ elimle sandalyenin kenarını sıkarken gözlerimi kapattım. Her ne kadar kabul etmek istemesem de bu durumun suçlusu Jaemin'di. Ona olan sevgimdi. Eğer beraber olduğumuzu Zoe'ye söyleseydi, eğer ondan uzaklaşmasaydı Zoe benden bilmeyecekti bunu. Kıskanç birisiydi ve Jaemind de bunu hissediyor olmalıydı. Jaemin daha rahat takılırdı, pek baskı altında kalamazdı ve belki de ondan bu yüzden uzaklaşmıştı. Yadırgamıyordum çünkü anlayabiliyordum. Ama sadece üzülüyordum. Bir umut diye beklerken olmayacağını da hissedebiliyordum. Birini anında bırakamazdınız, benim Jaemin'e yapamadığım gibi. Ayrılmaları kolay olurdu belki ama beni sevmezdi.

Doktor elime temiz bir sargı sararken sesim çıkmıyordu. Sanki bulanık, dalgalı bir suda yüzüyordum ve kimseyi duymuyordum. Elimdeki acıyı da bu yüzden hissetmiyordum belki de. Beşimiz en iyi arkadaşlarken anında dağılmıştık. Tabi ben Jaemin'e ne kadar arkadaş gözüyle bakıyordum orası tartışılırdı. Sadece ne olacağını düşünüyordum. 

Doktora teşekkür edip yanından ayrılırken bir iki ilaç yazmıştı ki biri de kremdi. Minik odadan ayrılıp karşıdaki turkuaz koltuklarda oturan çifte yöneldim. Jungwoo uzanıp sağ elimdeki reçeteye bakarken Hena da ayağa kalkmıştı. ''Bunlar mı alınacak?''

Başımı salladım Jungwoo'ya. ''Evet.''

Geniş koridoru arşınlamaya başladık böylelikle. Ben ortada, Jungwoo sağımda ve Hena da solumdaydı. Danışmanın olduğu yere geldiğimizde Hena konuştu. ''Acıyor mu?'' Başımı iki yana salladım. ''Pek değil.''

Acımaya başlamıştı.

Keşke bu soruyu 3 saniye sonra alsaydım, o zaman acımaya başladığını söylerdim. Jaemin elindeki kağıda baka baka buraya ilerlerken yutkundum. Sanırım ya doktor bakıyordu ya da ilaç alacaktı. Başını kaldırdığı gibi göz göze geldik ve ellerim titremeye başladı. Kalbim o kadar hızlanmaya başladı ki yerin 7 kat altında olsam diye düşündüm. Zoe için gelmişti ve bana bir mesaj bile atmamıştı. Eğer onu sevdiğimi düşünmüyorsa bile şimdi aklında yer edinmişti. Çok daha dikkatli olacaktı.

Jaemin aramızda bir adım kalana kadar bana yaklaştı ve gözlerima baktı. Gözlerimi kaçırmak istesem de yapmadım ve gözlerine baktım. Gözlerinde hiçbir duygu göremiyordum çünkü o aynayı kırmıştım. Evet.

''Eline ne oldu?'' Jaemin merakla sordu ama sadece meraktı bu. Herkesin yapacağı bir şeyi yapmıştı, kim olsa sorardı. Sesinde endişe falan yoktu. ''Sanane?''

Jungwoo sol elini sağ bileğime sarıp beni ondan uzaklaştırırken yutkundum. Jaemin şaşırmış gibiydi, zaten böyle olmasını bekliyordum. ''Ama...'' dedi gözlerime bakarak tekrardan. Sesi titriyor gibiydi ama zihninin bir köşesinde Zoe'nin resmi vardı.

''Ben sana ne yaptım ki--''

''Sorun da bir şey yapmaman zaten Jaemin. Lütfen sevgiline sahip çık çünkü uğraşmak istemiyorum.'' Hena sakin bir sesle zehrini akıttığında başımı eğdim. Kesinlikle şüpheleniyordu bir şeylerden ama beni kırmamak için görmezden geliyordu. Jungwoo ona iyi günler dileyip beni peşinden sürüklerken arkamızda kalmıştı.

Yorulmuştum ve beni asla omzunda dinlendirmeyecekti.  

🌸🌸🌸

Hope NotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin