𝚏𝚘𝚞𝚛

538 82 48
                                    

Yeşil saçlı çocuk odasının kapısının tıklatılmasıyla elindeki kalemi bıraktı.

"Evet?" diye seslendi dışarıdakine.

Mingi kafasını kapıdan uzatıp içeriye göz attı.

"Yemek yemek ister misin?" dedi masadaki çocuğa.

Sonra da iki elindeki karton kapları gösterdi.

Yunho kalemin kapağını kapatıp geriye yaslanırken mırıldandı.

"Harika olur."

Mingi içeri girip dirseğiyle yavaşça kapıyı kapatırken Yunho da ayağa kalkıp gerindi.

"Offff, Tanrı'm, her tarafım tutuldu sandalyede oturmaktan."

Mingi yeşil saçlının minik çalışma odasının arkasındaki cam kapıyı başıyla işaret etti.

"İstersen balkonda yiyelim. Hava da almış olursun biraz."

Yunho çocuğun elinden kapları birini alırken gülümseyip kafasını salladı.

"İyi fikir, biraz daha burada kalırsam boğulacağım."

Tül perdeleri açıp küçük terasa çıktı iki uzun çocuk.

Burada iki hasırdan yapılma beyaz koltuk ve ona uygun kısa cam bir masa olmasına rağmen ikisi de alçak demirlere yaslanmayı tercih etti.

Yeşil saçlı kartonun kapağını açarken mırıldandı.

"Woo döndü mü?"

Mingi çoktan açtığı kutudan erişte aşırırken kafasını salladı.

"Yarım saat önce geldi ama gelir gelmez odasına gitti. Patron da yemek için fazla meşgul, ben de sana teklif edeyim dedim."

Yunho gülümseyip elindeki çubuklarla erişteyi karıştırıp ilk lokmasını aldı.

"Gerçekten kurtardın beni. Devriye listesi bitmek bilmiyor. Saatlerdir uğraşıyorum resmen."

Mingi bu sözlere sırıtıp yan gözle yanındakine baktı.

"Hala lanet okumadın, çok istikrarlı."

Yeşil saçlı güldü.

"Sabrımın sınırındayım ama idare ediyoruz bakalım."

İkisi bir süre sessizlikte şehrin öğle güneşindeki manzarasını izledi yemek yerken.

Yemeklerini bitirince Yunho yanındakinin elindekini de alıp kapları masaya koydu.

Sonra da demire kollarını yaslayıp iç çekti.

"Bir haber var mı? Yani ceset konusunda?"

Mingi demire sırtını yaslayıp ellerini siyah pantolonunun cebine soktu.

"Henüz net bir şey duymadım. Bu akşam biraz ortalıkta dolaşmam gerekecek sanırım"

Yunho bu sözlerin anlamını biliyordu.

Ne zaman yanındaki kumral böyle belirsiz konuşsa, işin altından istemedikleri kadar pislik çıkardı.

Yunho koyu gri yeleğinin altındaki kravatını gevşetti stresle.

Kumral ise bu hareketi milyonlarca kez yaptığını görmüştü uzun çocuğun.

Gözlerini onunkilere çevirdi.

"Şeytan ve Köpek ile buluştunuz değil mi? O pezevenkler canını mı sıktı?"

✞︎ 𝙋𝙤𝙧𝙩 𝙈𝙖𝙛𝙞𝙖 ✞︎ 𝘼𝙩𝙚𝙚𝙯Onde histórias criam vida. Descubra agora