𝚝𝚑𝚒𝚛𝚝𝚎𝚎𝚗

418 67 26
                                    


Öfkeyle Yunho'nun odasından çıkan lider, yarım saat sonra bir alt geçitin önündeydi.

Metronun bu tarafı birkaç yıl önce kapatılmıştı.

Alt geçit ise kilitlenmiş ve evsizleri uzak tutmak için birkaç eski tel ve barikat dizilmişti.

Gri saçlı çocuk bu alt geçidin hemen yanında iki kanatlı, sanki bir elektrik sistemini saklıyormuş gibi görünen metal kapakları kaldırdı ve aşağının karanlığına aldırmadan içeri atladı.

Çok kısa bir düşüşten sonra ayakları yerle buluştu ve doğruldu gri saçlı.

İleride yanıp sönen mor ışığı takip edip büyük bir sürgülü kapıyı açtı ve florasanlarla aydınlatılmış iki yöne uzanıp giden koridorda buldu kendini.

Kapının hemen önüne ve yanına konumlanmış dört güvenlik görevlisi silahlarına davranıp gri saçlıyı durdurdu.

"Liderinizi görmek için geldim." diyerek daha bir şey sormalarına izin vermeden yanıtladı kısa çocuk.

Ceketinin belini kaldırıp silahsız olduğunu gösterdi.

Korumalar birbirlerine bakıp kafa salladı ve ikisi gri saçlıyla birlikte güneye inen tünel boyunca ilerledi.

Birkaç dakikalık yürümeden sonra uzun bir avluya çıktılar.

Bunun eskiden bir kontrol noktası olduğu kesin olsa da, artık birkaç odanın birleştiği bir salona dönmüştü.

Tavanı camdan yapıldığı için ışıklandırmaya gerek görülmemişti.

Yanındaki adamlardan biri ortadaki cevizden kapıyı çaldı ve içeriden gelen boğuk sesle odaya adımladı.

Bir dakika bile dolmadan kapı tekrar açıldı ve koruma kenara çekilip geçmesine izin verdi gri saçlının.

Hongjoong odaya adımladı ve gözlerini masa başında ona dikmiş ellerini kavuşturmuş çocuğa doğru yürüdü.

Arkasından kapı kapanırken siyah saçlı konuştu.

"Görüşürüz derken, bu kadar kısa süreden bahsetmiyordum."

İfadesiz yüz ona yaklaşırken dudakları kıvrıldı.

"Herhalde beni özlediğin için gelmedin, Gazeteci?"

Kısa lider masanın önünde durup elindeki mendili alaycı çocuğun önüne bıraktı.

Siyah saçlı mendile şöyle bir göz atıp soran bakışlarını karşısındakine çevirdi.

"Mahkum saldırıya uğradı. Cebinde bunu bulduk." diyerek açıkladı.

Seonghwa ellerini kavuşturup kahverengi gözlere odaklandı.

"Ben öyle bir emir vermedim."

Gri saçlı kollarını kavuşturdu ve gözleriyle masadakini işaret etti.

"Peki bunu nasıl açıklıyorsun?"

Koltuktaki ayağa kalkıp ellerini arkasında birleştirip kısa olana doğru adımladı.

"Benim dövdürttüğümü mü düşünüyorsun? Neden öyle bir şey yapayım?"

"İntikam? Haz? Belki de sadece canın sıkılıyordu. Senin eylemlerin için bir nedene ihtiyacım yok."

Siyah saçlı beyaz, dirseğine katlanmış gömleğinin kollarını düzeltip hemen önünde duraksadı kısa çocuğun.

"Ne dersem diyeyim seni ikna edemem o zaman..."

✞︎ 𝙋𝙤𝙧𝙩 𝙈𝙖𝙛𝙞𝙖 ✞︎ 𝘼𝙩𝙚𝙚𝙯Where stories live. Discover now