𝚝𝚑𝚒𝚛𝚝𝚢 𝚜𝚒𝚡

274 41 50
                                    

Seonghwa derin bir nefes vererek şehri kuşbakışı gören tepenin üzerindeki iki katlı, ağaçlarla çevrili evin kapısını açtı.

İçeri girdiğinde paltosunu çıkarıp astı ve adımlarını üst kattaki yatak odasına çevirdi.

Ahşap merdivenleri tırmanırken üst katta onu izleyen çocuğu fark edince durup iç çekti.

"Uyuman gerekiyordu, hem o kaburgalarla nasıl ayakta kalabiliyorsun?"

Trabzanlara dayanmış gri saçlı diğerinin merdivenleri tırmanıp yanına gelmesini izlerken soruyu geçiştirdi.

"Karargâh'tan bir haber var mı? Ejder ne dedi? Onları kurtarmaya gidecek mi?"

Siyah saçlı bir kere daha iç çekti.

"Biliyor musun, Gazeteci, mesleğinden ötürü sorularına saygı duyuyorum ama oldukça uzun bir gündü.

Üstelik senin de dinlenmen gerek. Lütfen oturup konuşalım."

Hongjoong kaşlarını çatıp karşısındakinin nazikten çok bıkkın sözlerine kafa salladı.

"Ben gayet iyiyim."

Seonghwa Hongjoong'un omuzlarından tutup onu içeri götürürken homurdandı.

"Sen de benim mesleğime saygı duymalısın."

Kısa olan göz devirerek yatağa oturduktan sonra beklenti ile diğerinin gözlerine baktı.

Siyah saçlı ise onun karşısındaki koltuğa geçip açıklamaya koyuldu.

"Ejder'den yardım istedim. Fakat kesin bir şey söylemedi. Gerçi ben gideceğini düşünüyorum ama..."

Kısa çocuk ellerini saçlarına geçirdi.

"Lanet olsun... Keşke kendim kalkıp o piçleri tek tek evimden atabilseydim.

Peki Yunho ve diğerleri ne durumda, bir gelişme var mı?"

Seonghwa kafasını iki yana salladı.

"Henüz bir şey duymadım."

Gri saçlının stres ile alnını ovuşturduğunu görünce arkasına yaslanıp kafasını geriye attı.

"Sakin ol. Kötü bir şey olsa duyardım."

Bir süre sessizlikten sonra Hongjoong bu kez daha sert bir tonla konuştu.

"Kıyafetlerim nerede?"

Üzerinde sadece ipek ve ona oldukça büyük gelen bir gömlek; siyah ince kumaştan ve gömlek yüzünden neredeyse görünmeyen kısa bir şort vardı.

Seonghwa cebinden metal bir sigara paketi ve çakmak çıkarıp uzun sigarayı yakarken
"Henüz kurumadı." diye mırıldandı.

"Ne demek kurumadı? Buraya geldiğimden beri en az dört kere kurumuş olması lazım." dedi çatık kaşlarla, gri saçlı.

Siyahlı ise sakince salınan dumanları izlerken derin bir sesle konuştu.

"Paltonu suda kaybetmişsin, diğer kıyafetlerin ise leş gibi yosun kokuyordu. Temizlenmesi için gönderdim.

Üstelik o en sevdiğim gömleğim. Biraz teşekkür etmek seni öldürmez."

Sigarayı yanındaki küllüğe bastırmadan önce son bir nefes çekti ve ayağa kalkarak onu izleyen gri saçlıya yaklaştı.

"Hem üzerindeki o şirin şeyleri ölü gibi yatarken sana giydirmek çok zordu.
Çıkartmak her anlamda yazık olur." dedi eğilip dumanı kısa olanın yüzüne üfleyerek.

✞︎ 𝙋𝙤𝙧𝙩 𝙈𝙖𝙛𝙞𝙖 ✞︎ 𝘼𝙩𝙚𝙚𝙯Where stories live. Discover now