3. Bölüm

4.3K 221 52
                                    

Bölüm şarkısı: Burak Sevinç - Bul getir

(Bu türküye bayılıyorum. Burak beyciğimin söylediğini de hiçbirisine değişemiyorum. O yüzden bunu koydum. Şarkı önerisi burda da geçerli. Şarkı önerin de dinleyelim ayoll)

Döner kapıdan geçip tüm heybetiyle içeri girdiğinde bütün gözler Berham'a döndü

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Döner kapıdan geçip tüm heybetiyle içeri girdiğinde bütün gözler Berham'a döndü. Mini etekli kadınlar bütün vücutlarını ona sergilercesine duruşlarını değiştirmiş suratlarına seksi olduğunu düşündükleri sırıtışlar yerleştirmişlerdi. Aptal gibi göründüklerinden -en azından Berham için- haberleri bile yoktu. Hepsinin amacı bu yakışıklı adamın altına yatmaktı ama yakışıklı adamın kalbi tek bir kişi için çarpıyordu.

İfadesiz yüzüyle odasına yürüdü. Yanında yürüyen Fırat'a bir kafa işareti yaptı. Fırat ne istediğini anlayarak kahve makinalarının olduğu tarafa yürüdüğünde yanınadaki boşluğu mini etekli, saçları sıkıca topuz yapılmış, topuk sesleri koridoru inleten kadın doldurdu. Seviyordu bu kadını 3 yıldır birlikte çalışıyorlardı. Bir kez bile saygısızlık etmemiş ahlaksızlık yapmamıştı. Her günkü gibi Berham ile birlikte yürürken günlük programını anlatmaya başladı.

"Yarım saat sonra Asım Bey ile toplantınız var. Yaklaşık bir saat sürecek. Ondan sonraki iki saat boşsunuz. Daha sonra Devran Bey gelecek ortaklık sözleşmesini uzatacaksınız. Onun da yaklaşık yarım saat süreceğini tahmin ediyorum. Daha sonra birlikte üretim tesislerini gezeceksiniz."

Berham odasına ulaştığında kafasını salladı ve yanındaki kadınla birlikte içeri girdi. "Tamamdır Tülin hanım. Yarım saat sonraki toplantıya kadar rahatsız edilmek istemiyorum, çok önemli olmadıkça beni rahatsız etmeyin lütfen." Tülin hanım başını sallayarak odadan ayrıldığında çok geçmeden kapısı çalındı ve bir fincan türk kahvesi ve yanında ufak bardak su olan tepsiyi tutan Fırat girdi.  Kısa sürede ulaştığı masaya tepsidekileri bıraktı. Tepsiyi saygıyla tutmaya devam ederken bakışlarını Berham'a çıkardı.

"Başka bir isteğiniz var mıdır ağam?"

Berham masadaki sade türk kahvesinden bir yudum alıp kafasını iki yana salladı. "Yok Fırat başka birşey istemiyorum. Yapacağınız şeyleri Tülin hanıma söyledim ondan öğrenirsin. " Fırat saygı ile başını eğdiğinde geri geri adımladı ve odadan çıktı. Çıktığı anda Berham kendini kasmayı bıraktı ve rahatça koltuğuna yaslandı. Hafif ağrıyan başını parmaklarıyla ovuşturdu. Yaşlanmaya başlıyordu, biryerlerinin ağrıması çok normaldi. Omuzundan başlayan ağrı bunu kanıtlar nitelikte tüm vücuduna yayıldığında oflayarak geriye yaslandı ve zehir gibi kahvesinden bir yudum içti. Gece uyku uyuyamamıştı, üstüne bir de sabah konaktan ve şirketten gelen mesajlarla uğraşmış onlarca telefon görüşmesi yapmıştı. Bir an önce gitsin diye Devran'a umursamaz gözükmüştü ve amacına ulaşmıştı da. O gittikten hemen sonra son birkez sarılıp öpememenin ciğerini nasıl yaktığını farketmişti ama yanında Devran varken konaktakilerle konuşamazdı. Şuan ona öyle ihtiyacı vardı ki. Hiçbirşey yapmasa sadece karşısında oturup ona o güzel gülümsemesini bahşetse bile yeterdi. Ama Devran'ın yokluğu yetmiyormuş gibi bir de Asım şerefsiziyle toplantısı vardı. Sırf babasının dostu diye onunla iş yapmaya devam ediyordu, ama Asım'ın amacı tamamen farklıydı. Oğullarından ya da kızlarından birisini "Denkdar" ailesine vermek ve onlarla hısım olmak istiyordu. Birinci hedef olarak ise kızı Delâl'i, Berham ile evlendirmeyi seçmişti. Bazen "Yeter artık kızlarınız zerre kadar sikimde değil ben bir sarı çocuğa tutuldum" diye haykırası geliyordu Berham'ın. Ama bilirsiniz işte...Elalem..

Kahvesinden bir yudum daha alıp önündeki dosyalara dönmeden hemen önce odasındaki saate baktı. Asım ile görüşmesine daha yirmi dakikası vardı. Birkaç dosyayı inceleyebilirdi. Eline geçen ilk dosyayı açtı bir süre okumaya çalıştı ama gözleri buna engel oluyordu. Daha otuz yaşında bile değildi ki! Sinirle çekmeceyi açıp dört ay önce Devran'ın zoru ile gittiği doktorun verdiği gözlüğü çıkardı ve takıp işini yapmaya başladı. Gerçekten işe yarıyordu.
(Y/n: Gözlük takanların gözü yaşlı :( )

Arada kahvesini yudumlarken dosyaları güzelce inceleyip eksikleri not aldı. Gerekli yerleri imzaladı. Saate tekrar göz attığında toplantıya beş dakika kaldığını gördü ve gözlüğünü çıkartıp eski yerine koydu. Asım kesinlikle çoktan gelmiş, sandalyeye sığmayan koca poposuyla en baş köşeye kurulmuştu. Yüzündeki pis sırıtışı ve odaya dolan ter kokusunu anımsıyordu Berham. Bir insan nasıl bu kadar kötü kokabilirdi? Düşüncesi bile midesini bulandırdı, saate son bir kez göz atıp ayağa kalktı ve hiçbirşey almadan odasından çıktı. Gerekli olan herşeyin Tülin hanım tarafından hazırlandığına emindi. Odasından çıktığında Tülin anında yanına geldi, Asım'ın geldiğini ve onu beklediğini söyledi. Yanında birkaç şey de söylemişti ama Berham umursamamıştı.

Toplantı odasına girdiklerinde tam da görmeyi tahmin ettiği manzara ve kokuyla karşılaşmıştı. Bu adam toplantı odasından çıktıktan sonra oda yarım saat havalandırılıyordu ama onun bile yeterli geldiği meçhuldü. Herşey aynıydı. Bir şey hariç. Asım bu sefer gülümsemiyordu. Aksine yüzü asık kaşları çatılmıştı. Berham kokudan dolayı içine dolan öğürme isteğini bastırıp baş köşedeki yerini aldığında Tülin de hemen çaprazına oturmuştu. Berham nezaketen gülümseyip diğer çaprazındaki Asım'a döndü.

"Bir sorun mu var Ası-"

"Fazla uzatmayacağım Berham. Babanın hatrı için üç yıldır anlaşmamızı bozmadan devam ettim ama daha fazla olmuyor. Birbirimizin kalbini kırmadan bu anlaşmayı bitirelim istiyorum."

Berham bir süre kırışmış yüze boş bakışlar attı. Ciddi miydi bu adam? Resmen kendi isteyipte yapamadığı şeyi yapıyordu. Her ne kadar öyle olsa da dünden hevesli gibi gözükmek istemediği için yüzünde belirmeye çalışan ufak sırıtışı sildi ve üzülmüş bir ifade takındı. Çok üzüldüğünü fakat elinden birşeyler gelmediğini belirten konuşmalarının ardından toplantı bitmiş, Asım gitmişti. Gülerek toplantı odasından çıktıktan sonra bütün gözleri üstünde hissediyordu. Zaten öyleydi de, Koskoca Berham Denkdar gülüyordu. Şirketin yarısından fazlası Berham'ı bir robot gibi gördüğü için bu gelişme onları fazlasıyla şaşırtmıştı. Gülümsemesini silmeden odasına girdiğinde diğerlerinin girmesine izin vermeden kapıyı kilitleyip misafirleri için olan deri koltuğa bıraktı kendini. Hemen cebindeki telefonuna uzanıp Devran'ın numarasını buldu ve üstüne tıkladı. Bu güzel haberi onunla paylaşmak, eğer işi yoksa daha fazla görüşmek için erken gelmesini istemek istiyordu. Telefon açıldığında karşısından gelen ses gülümsemesini daha da büyüttü.

"Ne var Berham?" Tersler gibi konuşmuştu. Sabahki olaydan olduğu apaçık ortadaydı. "Gülüm.." dedi. "Şimdi biz bu ortaklık anlaşmasını yenileyeceğiz ya?"

"Eee..?"

"Diyorum ki.."

"Çabuk söyle Berham söylemiyorsan kapatıyorum işim var"

"Diyorum ki sen biraz erken gelsen de biraz hasret gidersek?"

Karşı taraftaki sesler kesilince Berham olacaklara kendini hazırladı ve telefonu kulağından uzaklaştırdı. Beklediği gibi de oldu.

"ULAN OROSPU! SABAH SİKİNDE BİLE DEĞİLDİM NE ÖZLEMİNDEN BAHSEDİYORSUN!"

Berham gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıp telefonu geri kulağına tuttu.

"Çok özür dilerim yavrum. Çok haklısın. Gel hadi ayaklarına kapanayım affettireyim kendimi."

Nasılsa geleceğini biliyordu. Ama Devran'ı şımartmayı çok fazla seviyordu. Şımartılmayı en çok hak eden oydu.

"İyi tamam" dedi Devran. Sesinden hala tripli olduğu belliydi. " En geç yarım saate ordayım. Ben gelene kadar kendini affettirme yöntemleri düşün"

"Emredersin birtanem."

Ve telefon yüzüne kapandı. Ne yani, bir görüşürüzü bile çok mu görmüştü? Bu çocuk intikam almasını cidden iyi biliyordu.

...

Geçiş bölümü olsun. Daha da uzatırdım ama uykum var.

Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfenn.

Sizi seviyorum muah😘

-Şeyma

MARDİN'Lİ- GayWhere stories live. Discover now