17. BÖLÜM

67 14 14
                                    


Selamm!
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Ve bölümü beklemişsinizdir..
Çok beklemeden bölüme geçelim.
Yıldızımı parlatın olur mu :) ❤️?

- - - - - - - - -

Şimdi daha iyi anlıyorum ki, nefes almak değilmiş, yaşamak.
Ateşlerde yanmak gibi bir şey seni severken sensiz olmak..
Kalbim, senin adın ile atarken, atmasın diye avucunun içine alıp sıkmaya çalışmak.. Yüreğinin yangınına katlanmak...Her defasında ismini anmamak için yutkunmak...

Çalan kapının sesini duyunca, Başımdaki hafif ağrıyla yattığım yataktan yavaşca doğruldum. Gece biraz geç uyuduğum için ağrıyor olmalıydı. Her zaman olan şeylerdi..Kapıyı açmak için gittim.
+Kim o?
-Oda servisi.
Kapıyı açtım.
+Bana bir kahvaltı getirin lütfen.
-Tamam efendim. Temizliğiniz?
+Bugün çıkacağım yemeğimi yedikten sonra, ben çıkınca gelip yaparsın.
-Peki efendim.
Çalışan kız bir kaç adım ile kapımın önünden uzaklaştı.
Yaklaşık bir haftadır otelde kalıyordum. 1 hafta içinde Trabzon'a yerleşmiştim. İşimi de evimi de ayarladım. Bugünse çıkacaktım otelden.. Evime geçecektim. Yeni hayatıma burada başlayacaktım. Güzel bir havası vardı Trabzonun. Ayrı bir atmosferi.. Nefes alınca Huzur doluyordu insanın içine.. Oksijeni iliklerini kadar hissettiriyordu.. Galiba burada en çok sevdiğim şey de, sabahları kalkıp manzarayı Karadenizi'n güzel Deniz'ini , yeşilini izlemek olacaktı. Şimdiden taht kurmuştu bile gönlümde...

Yatağa tekrar yatıp, 1 haftadır kapalı olan telefonumu açıp açmamak konusunda oldukça kararsızdım. Mektubu bırakmış olsam da hepsine beni çok merak ettiklerinden emindim.. Babamı çok merak ediyordum. Nasıldı? Ne yapıyordu? Üzülmüş müydü? Buda sorumu kahrolduğundan emindim. Son kararımı telefonu açmak yönünde verdim. 1 hafta sonunda dönmeyeceğimi anlamış olmaları lazımdı..
Komidinin üzerinden aldım. Beni çok dehşet bir manzaranın beklediğini biliyordum..
Telefonu açtıktan sonra beliren ekranda, mesajlar da arama bilgileri de yağmaya başladı.. Onca mesajın içinde, onca arayan kişinin içinde dikkatimi çeken tek bir isim vardı ; Gökhan.
500 arama ve 2808 mesaj ile rekor kırmış olma ihtimali yüksekti.
Mesajlarını teker teker okudum.
Neredesin? Neden gittin? Seni Çok Seviyorum! Lütfen geri dön!
Hep aynı şeyler yazıyordu.
Gitmiştim oradan, onun için gitmiştim, babamdan vazgeçmiştim. Açıklamıştım da kendimi.. Ama bu açıklama sanırım ikimize de yetmemişti.. Bende onsuzluğu kabullenememiştim. Kabulleneceğimi de, sanmıyordum..
En son yazdığı mesajı gözyaşlarım ile beraber okudum.
Kalbim, acımıştı.
"Bugün bir hafta oldu, yoksun. Nereye gittin? Neden gittin?Nerdesin? Ben hala bu soruların cevaplarını veremiyorum kendime..Gittiğin günden beri sadece kitap okuyorum. Sadece şiir okuyorum. Sadece kapıya bakan pencerenin önünde gelmeyeceğini bile bile bekliyorum.. O mektup, çok şey ifade etsede benim için. Bana yaşattığın bu sensizliğin sebebini bulamıyorum...
Ayza, ben seni kalbime verdiğin acıyla da, bana verdiğin yaralarla da çok seviyorum. Ve her zaman çok seveceğim.. Katlanarak artacak bu sevgi. Lütfen ikimize de daha fazla acı verme, dön..
Affet beni, affedelim biz bizii.. Yeniden dönelim, yeniden yaratalım ruhumuzu..Gelmeni her gün bekleyeceğim. Seni Seviyorum 🖤"

Yüzüme akan son damlayı da sildim. İçimden özür dilerim demelerini sayamazdım. Binlerce kez özür dilemiştim çünkü.
O bir Hata yapmıştı o yüzden bu haldeydik.. Hatasının bedeli belkide bu denli ağır değildi, bende hatalıydım..Ona karşı içimdeki öfkeyi, kırgınlığı yenememiştim. Ve herşeyi bırakmak uğruna, gelmiştim..
Ama içimdeki bir his bunun ikimize de daha iyi geleceğini, yormayacağını söylüyordu..
Benim de dinlenmeye, kafamı dinlemeye ihtiyacım vardı.
Belki birbirimizden ayrı kalırsak, kıymetimizi daha iyi anlardık. Birdaha asla büyük hatalar yapmazdık..

AYZA Where stories live. Discover now