10. BÖLÜM

89 19 2
                                    


Hani bazen birini çok seversin, çok güvenirsin, sırtını yaslayacak tek dağ gibi görürsün, hayatında olmasından deli gibi mutluluk duyarsın, onunla ağlamak istersin,onunla gülmek istersin, hayatının her alanına alırsın en sonunda. Gece'n Günü'n, Güneş'in, Ay'ın, Nefes'in, Tek sığınağın. Kısacası Her Şeyin olur kısa bir zamanda. Ama sonra kuru bir fırtına, o dağı alır senden götürür. Şaşırırsın yönünü, ne yapacağını bilemezsin. Gidene üzülürsün, fırtına koparana da kin tutarsın.
Ama aslında bilmezsin ki o dağın başından beri sağlam olmadığını, bilemezsinki dağın fırtına geleceğini bile bile sustuğunu, bilemezsin ki senin canın cayır cayır yanarken onun sadece kendini düşündüğünü, ve bilemezsin ki aşık olduğun o dağın seni kurtarmak için tek bir adım atmayacağını...Bu defa fırtına koparan değil de, dağın kendisine kin beslersin içten içe..İçindeki o aşkta, nefretle beraber çürür gider...

                    **********
Önce siyah paltosu ile kapıda duran anneme şaşkın şaşkın baktım. Çünkü annem 3 yıllık İstanbul serüvenimde ilk defa evime ayak basmıştı. Gökhan da karşıda durmuş benden daha şaşkın ve (anlam veremediğim ) korkulu gözleriyle bana yanii kapıya bakıyordu. Annem bana döndü.
*Anneni içeriye almayacak mısın Ayzacığım?
+Yok anne, dalmışım geç tabi..
Gökhan ortadan kaybolmuştu, herhalde salonu toplamak için girmişti. Anneme döndüm.
+Sen git otur Anne salonda, geliyorum hemen.
-Kim bu, erkek arkadaşın mı?
+Anne, geç lütfen.
Diyerek çemkirdim, sanki her zaman sorar gibi pişkince sorması beni gerçekten uyuz ediyordu.
Birden içeriden annemin sesini duydum.
*Ooo Gökhan Bey, Ne işin var burada?
Gökhan mı? diye duraksadım annemin paltosunu asarken.
Aklımda ki türlü sorular ile içeriye gittim. Annemle Gökhan yan yana oturmuşlardı..
+Anne sen Gökhan'ı nereden tanıyorsun?dedim. Çünkü aralarında ki münasebet ilk görüşe göre çok fazlaydı.
*Ah, anlaşılan benim saf kızımın hiç bir şeyden haberi yok.. Gökhancım sen başla istersen, senden duysun gerçekleri..
Gökhan'ın korku dolu gözlerinden Artık endişede vardı. Ki benim de içimi büyük bir merak sarmıştı. Gökhan bana ne anlatacaktı? Ne olabilirdi ki?
-Aslı Hanım, lütfen bunları bugün konuşmayalım. Doğru değil, lütfen.
*Öylemi? Senin şimdiye kadar bunu yapmaman doğru değil. Sen bilirsin, istersen tüm sahtekarlığını benden duysun, benim kızım sonuçta.
Ne sahtekarlığı ne diyordu annem?
Sahtekarlık diyince artık gerçekten sinirlenmiştim. Hem konuşuyorlar, hemde konuya dahil etmiyorlardı. Merakım sinirlenmeme de sebep olmuştu.
Bağırıp, konuşmalarını kestim.

+Bana hemen burada ne olduğunu anlatın. Hemen!!
Gökhan, sanki mağlup olmuşcasına oturduğu yerden ayağa kalktı yanıma doğru yürümeye başladı. Aramızda iki santimlik mesafe kalacak kadar durdu ve ellerime uzanıp, tuttu.
-Sana şimdi bazı şeyler, daha doğrusu çok önce anlatmam gereken şeyler var. Anlatacağım, ama ne olursa olsun benim sevgimden şüphe etme tamam mı? Ben seni kandırmadım, çok seviyorum seni gerçekten çok seviyorum..
+Gökhan, ne kandırması biliyorum ben zaten sevdiğini bak lütfen doğru dürüst anlatırmısın şu olayı, sinirleniyorum.
-Tamamm.. diyerek başladı
Kafasını eğdi..
-Ben aslında seninle tesadüfen tanışmadım. Seni işe almamda tesadüf değildi. İşe almak için seni seçmemde tesadüf değildi.
Ayza ben, annenle bir anlaşma yaptım. Annen bana bazı dönemlerde çok yardımcı olmuştu. Benden seni arayıp işe alıp bir arkadaşlık ilişkisi kurup seni onların  yanına götürmemi istedi. Bende hayır diyemedim.
Bana bunun karşılığında... (Duraksadı..) Çok iyi bir şirketle ortaklık teklif etti. Bende kabul ettim..Yani aslında biz seninle tesadüf değiliz... Gözünden akan bir damla yaş ile kafasını tekrar yere eğdi.
"Dünyan başına yıkılır" diye bir tabir var. Birde "Kafamdan aşağı kaynar sular döküldü" tabiri...Peki kalbine sancı girmesinin Bir tabiri var mı? Canına, yüreğine ani bir sıcaklık yangın düşmesine bir tabir var mı? Bilmiyordum, ama hissediyordum...
Ben tam şuan onları yaşıyordum işte. Gökhan.. Nasıl olur? Kafamı o kadar soru işareti kaplamıştı ki.. Gökhan'a o kadar şaşkın bakıyordum ki, bunca şeye rağmen karşımda bunları Bana söylemesi canımı yakmıştı evet ama bir o kadar çok da  sinirlendirmişti beni.. Resmen Benim üzerimden para kazanmıştı, beni kandırmak için elinden geleni yapmıştı. Tesadüf değil, tesadüf değil.. Tabi ya nerden bilecekti başka tüm hobilerimi, fobilerimi.. Nasıl anlamamıştım? Kafamda kurduğum düşüncelerle Gökhan'a baktım. Gözyaşlarım benden izinsiz akıyorlardı zaten.
+Kafanı kaldır! Kafanı kaldır bana bak Gökhan!!! (Kafasını kaldırdı) bak gözlerimin içine ve bana doğru söyle annemin anlaşması için mi benimle beraberdin? Evet ya da hayır! Bana türlü masallarını düzmeden doğru söyle.. Hı?
-Ayza ben seni gerçekten çok seviyorum. Ben sana gerçekten aşığım çok hemde bunun anlaşma ile ilgisi yok ki..
+Gökhan soruma cevap ver, anlaşma için mi beraberdik?
Pes edercesine omuzlarını indirdi, kafasınıda.
-Evet. (dedi)
Vurabileceğim en sert tokatı yüzünde bitirdim...
+Batsın senin aşkın da, arkadaşlığın da, sevgililiğinde, anlaşman da.. Nasıl yaptın bunu bana? Nasıl bakabildin bunca zaman gözlerimin içine, nasıl elimi tutabildin, nasıl dokunabildin bana? Hiç mi utanmadın? Hiç mi bana gerçeği söyleme gereği duymadın? Hiç mi vicdanın sızlamadı senin?
-Ayza ben seni çok sevdim, bu ilişki benim için kağıt üzerinde değil di ki. Annen için.
+Gökhan kes sesini! Bana seni seviyorum deme! Annem annem annem o yapar anladın mı? Ben ondan her şeyi beklerim. Ben yanına gideyim, türlü türlü davetlerde yanında olayım, istediği bir sosyete erkeği ile evleneyim, annem bunlar için türlü insan bulur harcama yapar. Ben biliyorum bunu, ben annemden bekliyorum da zaten.
Ama sen? Benim için buradaki soru işareti sen! Sen nasıl yaptın?
Bu mu senin aşkın? Bu mu senin benim aylarca peşimde koşup benim sevgimi kazanmaya çalışman? Ha dur ama onlarda bu oyunun içine giriyor değil mi? Muhteşem bir oyuncuymuşsun, tebrik ediyorum seni..
Gökhanın yanından adım adım uzaklaştım. Gözyaşlarım akıp gidiyordu, canım yanıyordu çünkü..
+Nasıl yaptınız ya? Ha? Nasıl yaptınız? Nasıl kıyabildiniz bana? Yazıklar olsun. Size de size verdiğim değere de..
Sonra sadece Gökhan'a döndüm.
Kafası eğik, ağlıyordu. Gözleri kırmızı kesilmişti.

+Gözlerime bak, bak gözlerime!
(kafasını kaldırıp gözlerime baktı) son bakışın bu tamam mı? Artık Ayza yok! Artık Ay Işığı yok! Artık aşk yok! Sevgi yok! Gökhan yok! Ayza yok! Sen yoksun! Biz diye bir şey yok!
(Elinden çekip mutfağa doğru sürükledim, beni ilk öptüğü yere...)
Her şey bitti! Her şeyi başladığı yerde bitiriyorum! Benim için artık yoksun Gökhan Deniz. Şimdi defol git evimden. Defol..

Bitti dediğimde gözlerindeki korkuyu sadece ben görmüştüm..
Konuşmaya başladı.
-Ayza, bak lütfen dinle beni. Ben seni çok seviyorum gerçekten. Bunun anlaşma ile alakası yok. Lütfen yapma bunu bana bize lütfen.
+Hala biz ben diye seviyorum aşığım diye bağırıp durma. Defol git burdan. Yoksa polis çağıracağım. Git Gökhan. Git!
Askıdan montunu alıp kapıyı çekti, çıktı.. Gitsin..Birdaha da dönmesin..dedim içimden. Yaşadığım şokla gözlerim kırmızı kesilmişti. Salona doğru gözyaşlarımla beraber yürüdüm.
Koltuğa oturdum. Bu enkazın asıl temelini atan'a yani anneme baktım. Oturmuş rahatça telefonu ile oynuyordu. Umrunda bile değildim, değildik. Yarattığı enkazı düzeltme çabası içinde bile değildi. Rahat ve sakin..
Ona baktığımı görünce,gülümsedi.
*Ee gitti mi seninki?
Artık tüm öfkemi kusma zamanı dedim kendime. Sanki olayla hiç bir ilgisi yokmuş gibi bu soruyu bana sordu.
+Gitti Anne, mutlumusun? Sahi ya sen nasıl benim karşımda  oturmuş böyle konuşabiliyorsun? Sen nasıl başka birinin benim özel hayatıma bu denli sokulmasına vesile olursun? Yetmedi mi ya? Yetmedi mi sana? Canımı bu kadar yaktığın, hayatımı mahvettiğin. Gaddar kalbin, gaddar kurallarınla insanlığı unutmuşsun sen. Zenginlik sosyete hırsından gözün kendi öz kızını bile görmüyor. Böyle iğrenç şeylere sokabiliyorsun hemde para karşılığında..(Duraksadım gözyaşlarımı silip..) Ben gerçekten büyüdüğümde bana küçüklüğümdeki gibi olmazsın, davranmazsın, en yakın arkadaşım olursun sandım.. Küçükken dokunamadığın kalbime belki bu yaşlarımda dokunursun sandım.. Bakıyorum da sendeki hırs gitgide büyümüş ve içinden çıkılamaz bir hal almış anne...üzülüyorum sana. Odama çıkan merdivenlerin önüne gelince son kez arkamı döndüm.
+Ve üzüldüğüm bir şey daha var anne.. Keşke dışarıya ayıracağın vakiti, bana annelik yapmaya, saçlarımı örmeye ayırsaydın. Keşke...
Ben gözyaşlarına boğulmuştum. Onu da aşağıda öyle bıraktığımdan emindim. O kadar acıyordu ki kalbim. Annem bana bunu nasıl yapmıştı? Gökhan bana bunu nasıl yapmıştı? Sevgisi yalan mıydı? Yoksa dediği gibi gerçek miydi? Bugün neden bu kadar iğrenç bitmişti? Kafamda türlü soru işaretleri ile yatağıma uzandım. Komidinin üzerinde duran telefonu elime aldım.
Tam ; 67 cevapsız arama, 121 whatsaap, 185 SmS bildirimi vardı ve gelmeye de devam ediyordu.. Gökhandan. Aldırış etmeden telefonu kapatıp yerine geri koydum.
Ben bu gece, bir kez daha kimseye güvenmemem gerektiğini öğrenmiştim.
Ben bu gece, bir insana fazla değer vermemem gerektiğini öğrenmiştim.
Ben bu geceden sonra artık yoluma Gökhansız devam edecektim. Ve ondan önce nasılsam? Şimdi de öyle olacaktım.. Bu belki de zor olacaktı evet ama..Yapacaktım.
Ondan bir gün nefret edecektim!!!

AYZA Where stories live. Discover now