AKŞAM YEMEĞİ

376 21 10
                                    

Bu bölümden itibaren 1. kişi ağzıyla da yazmaya başlayacağım.

2 Hafta Sonra/ Akşam Saatleri

Kovuk'ta bir hareketlilik hakimdi. Molly Weasley etrafta gergince ve acelece dolanıyor, yemeklerde onun peşinden uçuşuyordu. Bu gece cidden çok misafir vardı. Neredeyse Yoldaşlık'ın tamamı buradaydı. İtiraf ediyordu Ginny ve Ron'un yardımlarını izliyordu fakat onlar şimdi Hogwarts'taydı. Bu da onun gergin olan sinirlerini iyice geriyordu. Gergin olmasının diğer bir sebebiyse bu gecenin onun çok özel olmasıydı. Büyük oğlu Bill ve Tonks'u tanıştıracaktı. Bu ikisi için de daha hayırlıydı. Hem Bill o sümük gibi yapışkan kız, Fleur'dan, kurtulacaktı, hem de Tonks - artık kimse- o hayırsız aşkını unutup onu yeryüzündeki en mutlu kadın yapabilecek olan Bill ile mutlu olabilecekti. Sadece düşüncesi bile onu motive edebiliyordu. Ancak bir yardım hiç de fena olmazdı.
" Charlie, Bill! Gelin de bana yardım edin biraz! Fred, George! Neredesiniz? Ah, Merlin! Bu geceyi sağ salim atlatalım, başka birşey istemiyorum." o esnada kapı çaldı.
Molly hemen ellerini mutfak öldüğüne kurulayarak kapının karşısına geçti.
" Kimsiniz?" dışardan homurtulu bir ses
" Benim, Moody! Yanımda Kingsley de var."
" Kanıtlayın. "
" Geçen yaz senin için Grimmuld Meydanı 12 Numara'da ki evde duran çalışma masasını kontrol etmiştim. Böcürtlüydü, hani."
" Ah, evet." hemen kapıyı açtı.
" Hoşgeldiniz. "
Moody
" Hoşbulduk. " dedi, her zamanki homurtuyla. Kingsley de her zaman ki nazik sesiyle
" Hoşbulduk, Molly. Nasılsınız?"
" Ah, Kingsley. Çok iyiyiz, yani sayılır. Fakat bu gece istediğim gibi geçerse muhteşem olacağım. Sen nasılsın?"
" Ben de iyiyim. Davetin için teşekkür ederim, tekrar. "
" Ah, rica ederim. Sonuçta sen de bu ailenin bir dostusun, değil mi? Zaten ne kadar kalabalık o kadar iyi. Sen geç içeri. Çocuklar ve Arthur orada. Diğerleri de birazdan gelir. "
" Hı hı." Kingsley oturma odasına geçti. Molly tam işlerinin başına geri dönüyordu ki kapı tekrar çaldı ve o da geri döndü
" Kim o?"
" Remus. Remus Lupin. Sen tatlı yapmak için benim çikolatalarımı kullanmıştın. "
Molly o anıyla tekrar kıpkırmızı olurken
" Ah, evet, şeyy... Hoşgeldin, Remus. " deyip, kapıyı açtı. Remus görmeyeli daha da sararmıştı
" Ah, Merlin! Remus, sen iyi misin?"
" Evet evet, umm şeyy... Bilirsin yeraltında yaşamak ister istemez böyle şeylere neden olabiliyor. "
" Oh, pekii. Sen, içeriye geç. "
Remus başıyla onaylayıp oturma odasına doğru yol aldı. O içeriye girince Arthur hemen ayağa fırlayıp o tipik abi tavırlarıyla elini sıkıp
" Remus, hoşgeldin! "
" Hoşbulduk, Arthur. "
" Tanıştırayım, bunlar büyük oğullarım Bill ve Charlie. " iki kızıl genç hemen ayağa kalkıp kahverengi saçlının elini sıktı
" Memnun oldum, ben de Remus Lupin. "
Bill güler yüzle
" Biz de öyle, Remus. "
tanışma faslı bittikten sonra oturdular. Bir süre sonra Dumbledore da gelmişti. Molly odaya girip, saate bakarken söyleniyordu
" Ah, Merlin! Nerede kaldı bu kız?"
Charlie
" Hangi, kız?"
" Tonks. Belki tanırsın. Aynı dönemdeydiniz sonuçta. "
" Hıhı. Evet, hatırladım. Hufflepuff'lıydı değil mi?"
" Sanırım... " lafı kapının çalınmasıyla bölündü. Hemen koşar adım kapıya gitti. Bir süre sonra Molly'nin sevinç çığlıkları duyuldu
" Tonks! Hoşgeldin, sonunda gelebildin!"

Remus'tan

Bu akşam Molly'de farklı birşey var. Sürekli Bill'e, ona çaktırmadan bakıyor, gülümsemesine engel olamıyor. Ayrıca sürekli saate bakıp, zaten dolu olan sofrayı daha da dolduruyor. Özel biri mi gelecek? Ya da bugün önemli birşey mi var? Bir süre sonra sonunda ağzındaki baklayı çıkardı.
Merlin, Tonks da mı gelecekti?! Nedenini bilmediğim şekilde hem bu haber karşısında çok mutluyum, hem de rahatsız. Onu en son 2 ay önce, St Mungos'ta görmüştüm. Daha da görüşmemiştik. Hoş, görüşsek ne olacaktı ki? Muhtemelen benden nefret ediyordur. Onu yargılamıyorum. Açıkçası ben de kendimden nefret ediyorum.
Molly'nin hoşgeldin çığlıklarıyla kalp atışlarım birden bire hızlandı ve hava birdenbire fazla ısındı. En sıcak temmuz akşamından bile daha sıcak... Onlar ard arda odaya girerken gözlerim ilk özlemini duyduğum mor saçları ve grimsi mavi gözleri aradı. Ama hayır! Kahverengiydi. O güzel sardunya ve sütlü hindistan cevizli şampuan kokan mor saçları da, bakınca uçsuz bucaksız okyanusları andıran gözleri de kahverengiydi. İnsanın içini karartan, bomboş bir kahve... Biliyorum, kahverengi benim genelde ilk tercihim olmuştur ama bu öyle bir kahverengi değildi. Ayrıca o çok... Zayıflamıştı ve solmuştu. Cidden, 100 yıl yeraltında kalmış gibiydi. Neden böyleydi? Sonra aklıma birden birşey geldi: Tabi ya, o mutsuzdu! Ama neden? Bunu hatırlamam da ne yazık ki pek uzun sürmedi. Sanırım bana kırgındı. Bir anda kendimden utandım ve gözlerimi yerdeki eski kilime çevirdim. Ah, yüce Merlin! Şuanda buarada, onun karşısında olmamak için nelerimi vermezdim.
Onu çok özlemiştim. Hem de çok. O, her gece rüyalarımı süslüyordu. Belki de bu yüzden o Fenrir ve arkadaşlarına katlanıyorum. Ona aşığım. Deliler gibi, sırılsıklam aşığım. Keşke tüm bu korku ve endişeleri bir kenera bırakıp, ömrümün sonuna kadar onu izleyebilseydim. Ama yapamam. Içimde bulunduğum bu cehenneme bir de onu sürükleyemem.

Tonks 'tan

Geç kalmıştım, her zaman ki gibi. Doğrusunu isterseniz unutmuştum. Eve geldiğimde aklımda olan tek düşünce Ay'a sarılıp uyumaktı fakat tatlı kediciğim sağ olsun bana hatırlatıcımı getirmişti. Ve şimdi buradayım. Kovuk'un bahçesinde. Derin bir nefes alıp kapıyı tıklattım. Açıkçası biraz tedirgindim. Çok geçmeden Molly'nin o temkinli sıcacık sesini duydum
" Kimsiniz?"
" Aam... Ben, Tonks. Sana geçen gün çaya gelmiştim ve sana birşeyden bahsetmiştim. Aşk hayatımla alakalı. " kapı hemen açıldı ve Molly boynuma atıldı. Doğrusu bu kadar da sıcak bir karşılama beklemiyordum. Ama bozuntuya vermedim.
" Selam, Molly. Nasılsın?" dediğimde de hâlâ sırıtıyordu. Ona ne olmuştu böyle? Bana niye bir imayla bakıyordu? Bana
" Mükemmelim, tatlım. Sen nasılsın? Seni bu akşam biriyle tanıştırmak istiyorum. "
Ah, pekalaa... Acaba beni kiminle tanıştıracak? Doğrusunu isterseniz, çok da umursamıyorum. Onun peşinden içeriye girmemle bal rengi gözlerle göz göze gelmemiz bir oldu. Benim için dünyadaki en güzel gözlerle... Kalbimin ritminin değiştiğini hissediyorum. Tam da hatırladığım gibi demek istiyorum ama öyle değil. Sararmış. Sanki hasta gibi bitkindi. Eh, 2 aydır yeraltında yaşadığı düşünülürse bu normaldi ancak yine yüreğimin sızlamasına bir türlü engel olamıyorum. Şu anda aklımda ki tek düşünce koşup ona sıkıca sarılmak ve büyüleyici kokusunu içime çekmek. Ancak bana düşüncesini bile çok gören dünya yaptı yapıcağını. Düşüncelerimden Molly'nin bizi, Bill ile birbirimize tanıtmasıyla ayrılmak zorunda kaldım. Evet, onu tanıyordum. Ben 5. sınıftayken o son sınıftaydı. Fazla sıkı fıkı değildik ama görünce birbirimize selam filan verirdik. Şu anki durumumda olabilecek en sıcak gülümsememle onun elini sıktım. O da doğal olarak  bana gülümsedi. Ancak Molly bunu çok abarttı sanırım ve bazı ufak tefek yaşamlarımız hakkında bilgileri sohbet diye ortaya dökmeye başladı. Bill'in omzunun üzerinden Remus'a baktığımda yüzüne bir gölgenin düştüğünü gördüm. Bill'e sanki düşmancasına bakıyordu. Bir dakika o beni mi kıskanıyordu?
Kurtarıcım Dumbledore'un nezaketten ödün vermeyen araya girmesi sayesinde neyseki" özel " hayatımın geri kalanı " özel " kalabildi. Molly ne yaptığını sanıyor? Alt tarafı Bill ile tanışıp el sıkıştık. Mısır'da lanetkırıcıymış. İyi, ona kariyerinde başarılar. Bundan bana ne ki?
Göz ucuyla ona baktım. Anlaşılan o da benimle aynı fikirdeydi. Çünkü annesine bıkkınca bakıyordu. Yemeğe oturduğumuzda bile ben ve Bill'i inadına yakın tutmaya çalışıyor, aramızda bir sohbet ortamı yaratmaya çalışıyordu. Yanlış anlamayın, Bill'i severim. Yani iyi çocuktur. Fakat ben zaten birine aşığım ve görünüşe bakılırsa bu sonsuza dek de böyle olucak. Onu sonsuza dek seveceğim. Kavuşsak da, kavuşmasak da.
Saat ilerledikçe yavaş yavaş herkes dağılıyordu. Moody kalkarken ben de Molly'nin tüm ısrarlarına rağmen kalktım. Hem daha fazla Remus 'a bakmaya dayanamıyordum, hem de Moody'le birşey konuşmam lazım. Bu yüzden odada kalan herkesle çabucak vedalaşıp kendimi patronumun peşinden dışarıya attım.
En zor ve uzun süreni Remus'la vedalaşmam oldu. Açıkçası onu bi türlü bırakmak istemiyordum. Büyük ihtimalle o ana karargaha gelse bile karşılaşamayacağız. Sebebiyse Moody'nin bana izne ayrılmadan önce teklif ettiği işi kabul etmeyi karar vermemdi. Hogwarts'ı koruma...

Remus'tan

Molly ne yaptığını sanıyor böyle?! Resmen Tonks ve Bill'i ayarlamaya çalışıyor. Nişanlı olan Bill ve benim Doram'ı! Şey... Yani Tonks'u.
Bütün gece boyunca onları yakın tutmak için herşeyi yaptı. Neyseki Dumbledore, Moody, Arthur ve diğerleri onun dikkatini başka şeylere veriyordu da... Ben mi? Bense dürüst olursak Tonks'u izliyordum. Konuşulan hiçbir şeyi dinlemiyordum, çünkü umursamıyordum. Onu sımsıkı sarıp,kafasını göğsüme yaslamak ve sonsuza dek öyle kalmak istediğim tek şeydi. Ancak bu imkansızdı. Bizim aşkımız imkansızdı. Bu yüzden onun Bill'le olan muhabbetlerine sadece uzaktan bakıp, hiç birşey yapmıyordum. O benden daha iyisini hak ediyordu. Ona zarar verme tehlikesi olmayan daha genç ve zengin birini...
Gecenin sonuna doğru Moody'le beraber o da ayağa fırladı ve Molly'nin diretmelerine direnerek herkesle vedalaştı. Sıra bana geldiğinde ikimiz de bu işi biraz fazla uzatmış olabiliriz. Yine de bu ayrılığa bir engel değildi. Gidiyorduk. O, sıcacık, güvenli evine; bense yeraltına...

Âşk ve Acı || Remadora Where stories live. Discover now