1.2

2K 201 347
                                    


GÜNAYDIIIĞĞĞNNNN!

İyi okumalar!

Hoseok

Gözlerini açtığımda üzerimde uyuyan bir Yoongi Hyung görmek beklediğim birşey değildi. Yanağına baskı uygulayan göğsüm sebebiyle dudakları öne doğru büzülmüştü. Bacaklarını sıkıca bana dolamıştı.

Benimde kollarım ince belini sarılmıştı. Elleri tişörtümün açıkta bıraktığı kısımları okşarken birkaç mırıldanma bırakıyordu dudakları arasından. Ay ışığının yansıdığı beyaz yüzü bahsedemeyeceğim kadar nefes kesiciydi.

O kadar güzel bir görüntü vardı ki karşımda... Gözlerimi beyaz tenliden ayırmak çok zordu.

Siyah saçlarını yavaş bir şekilde okşarken hep bu şekilde kalmayı istemiştim. Yüzümdeki tebessümü dudaklarımdan çekip atamıyordum. Şuan dudaklarını öpmek istiyordum. Derin bir uykudaydı zaten. Hyung daha önce söylemişti uyurken hiçbirşeyin kendisini rahatsız etmediğini, dünyadan tamamen koptuğunu. Bir kerecik öpsem dudaklarından birşey olmazdı değil mi?

Farkında olmadan kendimi Yoongi'ye yaklaşırken bulmuştum. Dudakkaeına o kadar yakındım ki nefesini yüzümün heryerinde hissediyordum. Kokusu burnuma o kadar güzel gelmişti ki bir kavanozda saklaya bilecek olsam yapardım bunu.

Dudaklarımı biraz daha onunkilere yaklaştırdığımda çok ufak bir temas başlamıştı aramızda. Ama bu temas bile benim vücudumu karıncalamaya yetmişti.

Tam gözlerimi kapatıp daha da ileri gidecekken Yoongi'nin gözlerini açmıştı. Gözlerim şokla ayrılırken ne geri çekilebiliyordum ne de dudağına tamamen yapışabiliyordum.

"Hoseok, neden yüzümün dibindesin?"

Hyung kısık ve uykulu sesi ile konuştuğunda bildiğim tek şey vardı, ben bitmiştim. Ağlayacak kıvama gelmişken şuan ne diyeceğimi düşünüyordum. Yoongi'nin yanağına düşmüş kirpiği gördüğümde yüzüme ufak bir tebessüm bıraktım.

"Yanağına kirpik düşmüşte, onu alacaktım. "

Kirpiği alıp üfleyerek gitmesini sağladım ve Yoongi'ye döndüğümde ise sırıtarak dudaklarıma baktığını görmüştüm. Birşey anlamış olmak ihtimali popomu tutuşturuyordu.

"Ben bir lavaboya gideyim. "

Yoongi'yi üzerimden koltuğa doğru iterek altından kalktım ve hızlı bir şekilde tuvalete gittim. Kapıyı kapatmış ve kilitlemiştim. Başımı kapıya sertçe vururken hep aynı sözler dökülüyordu dudağımdan.

"Tanrı'm nolur anlamamış olsun! "

Bir süre öyle durduktan sonra aynanın karşısına geçtim. Şişmiş gözlerim, dağılmış saölarım ile o kadar iğrençtim ki. Birde Yoongi'nin yanında bu kadar çirkin duruyor olmam daha iğrençti.

Ben neden kendimi Yoongi'ye beğemdirmeye çalışıyordum? Ya da neden onu öpmeye çalışmıştım?

Yoongi

Hoseok yanımdan koşar gibi lavabıya gittiğinde kahkahamı daha fazla içimde tutamamıştım. Gözlerimi açtığımda kesinlikle beni öpmeye çalışan bir Hoseok görmek tabiki de beni öldürmüştü. Toprağın altından selam! Tamam kötü espri biliyorum...

Hoseok bir bahane bulup yanımdan kaçmasa üzerine atlayıp öpmek istemiştim onu. Ama hemencecik yapamazdım. Çünkü Hoseok'un hislerinden emin olduğunu sanmıyordum.

Ama farkındaydım bir şeyler hissettiğini. Yanına yaklaştığımda nefesini tutuyor ve gözlerine bakıyordu her zaman. Seviyordum böyle olmasını.

Koltuktan kalkıp masanın üzerindeki boş paketleri toplayarak mutfağa ilerledim. Bildiğim kadarıyla Hoseok'un babası iş seyahatindeydi. Annesi de babası ile beraber gitmişti. Benden de Hoseok'un yanında kalmamı istemişlerdi. Ve Hoseok'un ben olmasam hiçbirşey yemeyip sadece abur cubur yiyeceğini adım gibi biliyordum.

Akşam yemeği hazırlamaya başlamış ve bildiğim birkaç şey yaptıktan sonra sofrayı kurmaya başlamıştım. Hoseok daha gelmediği için yanına gidip bakma gereği duymuştum. Tuvaletin önüne gelip kapıyı tıklattım.

"Hoseok? İyi misin? "

Hoseok kapıyı açarak sahte bir gülümseme ile bana baktığında ona içten bir gülümseme vermiştim. Beline elimi koyup mutfağa ilerlerken hiç susmadan konuşuyordum. Konuşkan bir insan değildim hatta pek konuşmayı sevmezdim. Ama Hoseok'un beni dinlemesi hoşuma gidiyordu.

"Senin için biraz yemek hazırladım hadi gel birlikte yiyelim. Annen tek kalmaman için burada kalmamı söyledi. Birkaç gün bana dayanacaksınız Bay Jung. "

Kıkırdayarak Hoseok'a döndüğünde yutkunduğunu görmüştüm. Yüzünde endişeli bir ifade olmasına rağmen bana gülümsemeye çalışmıştı. Mutfaktaki masaya oturduğumuzda ben yemeye başlamışken karşımda oturan Hoseok tabağına dokunmamıştı bile.

"Yesene Hoseok. Hepsini senin için yaptım. "

"Teşekkür ederim Hyung. Çok lezzetli görünüyorlar. "

İkimizde tekrar yemeğe dönmüş ve hiç konuşmamıştık. Arada bir Hoseok'a baktığımda bana bakarken yakalıyordum. Sanki birşey söylemek ister gibiydi ama doğru zamanı kolluyordu. Ona birşey dememiştim. Ne zaman isterse o zaman söylemeliydi. Sık boğaz etmenin bir manası yoktu.

Yemeğim bitince ağzımı peçete ile kurulamıştım. Hoseok'ta anında yemeyi bırakıp bana dönmüştü. Galiba şimdi konuşacaktık.

"Hyung... Beni seviyor musun? "

Yavaş bir şekilde soraraken beklediğim şey kesinlikle bu değildi. Dudağımda koca bir gülümseme oluşurken başımla onay vermiştim.

"Elbette. Bilirsin sevmediğim insanlarla asla konuşmam. Sevmeseydim şuan burada olmazdım değil mi? "

Yüzü asılırken yerinden kalktı ve yanıma geldi. Ne yaptıpını izlerken bir bacağını bacaklarım üzerinden geçirip kucağıma oturmuştu.

Yüzündeki kararlı ifade ile bana bakarken elim ayağım titriyordu. Sakın kalmak imkansızdı. Şuan benim kucağıma oturmuş bir Hoseok bulunurken ben hiçbir şekilde sakın kalamazdım.

"Bende seni seviyorum Hyung. Ama benim sevgim sıradan bir sevgi
değil," biraz dudaksamış ve etradçfına bakınmıştı. Böyle bir itiraf beklemediğim için hala yüzüne bakıyordum iri gözlerimle.

"Hyung ben bugün sen uyandığın sırada kirpiğini almıyordum. Günlerdir yapmak istediğim birşeyi yapacaktım ama... Yine yapamadım. Ama artık bunu yapmak istiyorum. Belki benden artık kaçacaksın, bilemiyorum. Umrumda değil. Bana kıyamazsın sen sonuçta, değil mi? "

"H-hoseok şuan b-ben anlamıyorum-"

Hoseok ami bir şekilde yüzümü ellerinin arasıma almıl ve dudağını sertçe dudağıma bastırmıştı. Beklediğim birşey değildi asla. Gözlerim mümkünmüş gibi daha çok açılırken Hoseok dudaklarımı sertçe benimkiler bastırıyordu.

Gözlerini kapatmıştı ve dudaklarını hareket ettirmiyordu. Benden bir şeyler beklediği belliydi fakat ben hareket dahi edemiyordum.

Hoseok benden bir tepki alamayınca çekilecek gibi olmuştu. Ellerim anında belimi bulmuş ve sıkıca sararken alt dudağını emmiştim.

Hoseok'un dudaklarında bir gülümseme oluşurken sertçe öpüyordum onu. Benden ayrılmamasını istiyordum, bir daha beni bırakmasım istiyordum bu öpücüğü verirken.

Ben bu öpücüğü Hoseok'a hasret kaldığım zamanın hıncını alır gibi öpüyordum... Gözlerimden bir damla yaş firar ederken, Tanrıya dualar ediyordum.

'Lütfen O'nu benden alma... "

Öpüştürdüm ehehehehehehheheh.

Bölümü yazarken ben bile uwuuuu oldum ve daha güzel anlatmaya çalıştım fakat ancak bu kadar oldu. Çünkü yazarınız hiç duygusal bir insan değil. Cidden hödük bir insanım bu yüzden üzgünüm😔.

Hadi gittim ben artık. Hoşçakalın ❤

MEMORİA[SOPE]Where stories live. Discover now