end of the day

897 66 34
                                    

you're the one that,
i want at the end of the day.


Harry kendisine uzatılan eli tuttu. Güzel ve eğlenceli bir maç izledi. Havada kahkahaların, esprilerin ve sevginin uçuştuğu bir gündü. Yüzlerce ilkin yaşandığı... Maçı İrlanda'nın kazanmasıyla moralleri düşse de günü asıl berbat eden maçın ardından beliren karanlık işaret ve ölüm yiyenlerin baskınıydı.

-1 Eylül Sabahı-

Altın Üçlü yerleştiği boş kompartmanda olanları kaç defa düşündüklerini sorgulamadan tekrar konuşuyorlardı. Harry ve Hermione hararetli bir şekilde konuşurlarken Ron sakız almak için kalkarak kapıyı açtı ve cebindeki galleonları avucuna aldı. Harry, Ron'un ayaklandığını görünce anlayarak yanına dikildi ve satıcıya uzandı.

"Az öncekileri ve altı tane kurbağa çikolata ne kadar ediyor efendim?" diye sordu ama cevabını duyamadı. Çünkü o sırada ön taraflarda sakin adımlarla o tarafa gelen Cedric ile şaşırmıştı. Çapraz kompartmandan çıkan güzel kızla ise dikkati daha da dağılmıştı. Kız uzanıp şekerlemelerin parasını öderken Harry bir süre gülümseyerek ona bakmaya devam etti.

Yan tarafında gözlerini ikisinde gezdiren Cedric'i fark edene kadar. Kısaca bir irkilip ona sorar manada baktı. "Merhaba Diggory. Burada ne arıyorsun, sınıf başkanları ön tarafta oturmuyor muydu?"

Cedric yüzüne küçük bir gülümseme yerleştirerek gözlerini yeşillere kenetledi. "Evet ama sana karşı hâlâ çok mahçup hissediyorum. Babamın söyledikleri hakkında... Yani yanlış anlamanı istemem." Harry önemsemediğini belirtmek için omuzlarını silkti ve tıpkı Cedric gibi gülümsedi. Cebinden çıkardığı paraları kadına uzatıp çikolataları aldı. "Dert değil, onu çoktan unutmuştum. Aslına bakılırsa beni yendiğin için sevinmen oldukça gurur verici. O yüzden unut gitsin."

Başıyla anladığını belirtircesine onayladı. Gülümsemesi yerini meraklı gözlere bırakmıştı. "Böyle düşünmen rahatlattı fakat yine de daha iyi hissetmek için bir teklifim var. Üç gün sonra boş bir vaktinde quidditch maçına var mısın?" Yeşil gözler çocuğun bu durumu garipsediğini hemen belli etmişti. Küçük bir olay yüzünden böyle bir teklifi beklemiyordu. Daha sonra aklına Cedric'in binası geldi ve her şey normalleşti.

Harry kadının avucuna bıraktığı çikolatalardan birini ona uzattı. "Bunu normalde kabul etmezdim ama daha iyi hissedeceksen neden olmasın. Bir boşluk bulunca yanına uğrarım." Geriye doğru birkaç adım attı. Cedric'in kısa bir baş selamı verip yanından ayrılmasıyla tamamen içeri girdi.

Uzun tren yolculuklarının ardından Ron ve Harry her zamanki gibi beraber yatakhanelerine girdiler. Dinlenmelerine hiç vakit yoktu. Eşyalarının birkaçını yerleştirip ortak salona döndüler. Diğer cadıcılık ve büyücülük okullarını ağırlayacaklardı. Bu yüzden Dumbledore'un önceki yıllara göre daha büyük bir ziyafet vereceği ortalıkta dolaşıyordu. Ron buna söylenmeye başlamıştı.

"Trende her yerime ağrı girdi Harry. Ne olurdu dinlenseydik biraz..." dostunun isyanını haklı bulsa da elden bir şey gelmiyordu. Omzunu patpatlamakla yetinerek ortak salondan çıktılar. O sırada Hermione peşlerinden yetişti. "Ronald yine neye söyleniyorsun?" bıkkın bir sesle söylemişti bunu. Ardından her zaman olduğu gibi tatlı mı yoksa sinirli mi belli olmayan bir atışmaya girdiler.

Onlar tartışarak büyük salona vardığında herkes çoktan yerini almıştı bile. Üçü de aceleyle binalarının masasına yerleşti. Yıllardır öncelik birinci sınıfların töreniydi. Harry her sene olduğu gibi biraz izler daha sonra muhabbete dalardı. Yine aynı şekilde yaptı ve sıkılana kadar töreni izledi. Masadaki arkadaşlarına dönmeden önce diğer binaların masasında göz gezdirdi. Önce gözüne takılan parlak sarı saçlar ve gri gözler oldu. Onun da bakışları üzerindeydi. Nefret saçan gözlere daha fazla bakmak yerine göz devirip diğer masalara döndü.

Daha da yakınında olan ravenclaw masasına bakındı. Neredeyse o masadaki herkese bakmıştı. Sonunda bulduğu kız ile gülümsedi. Kız ona bakmıyordu fakat o ısrarla gözlerini üzerinden çekmedi. Onun nereye baktığını anlamak için bakışlarını takip etti. Şimdiyse Diggory ile birbirlerine bakıyorlardı. Çocuğun güzel yüzündeki garip üzüntüyü anlayamadı. Buna kafa yormak yerine birkaç dakikadır kendisine seslenen Hermione'ye döndü.

"Anlayamadım, tekrarlar mısın?" demesiyle ikiliye atılan Ron oldu. "Onu boş ver dostum. Asıl az önce kiminle bakışıyordun onu söyle." Kime baktığını o bile bilmezken arkadaşlarına nasıl açıklayabilirdi ki zaten. Ron'a inatla bu sefer de aralarına Hermione girdi. Sinirli bakışlarını karşısında oturan kızıl saçlı çocuğa gönderiyordu. Yanında oturduğu arkadaşını desteklercesine elini omzuna koydu. "Biz en yakın arkadaşlarınız Harry. Her şeyini anlatabi-"

Harry bunu zaten çok iyi biliyordu ama şu an ortada bir şey yoktu ve kızın adını bilmiyordu. Onları geçiştirmek için bir bahane sunarak laflarını böldü. "Diggory, Cedric Diggory. Ona bakıyordum."

-

Bölüm çok mu geç kaldı ?🥺 Acayip kötü bir hafta geçirdim anca fırsat bulabildim. İki güne de diğer bölüm geliyor. Vote ve yorum atmayı unutmayın lütfen. İyi okumalar.

chosen one | hedricWhere stories live. Discover now