2.9

3.7K 321 216
                                    

Lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın ❤

"Baba?" Sanki o arabadan kim inerse hayatımın en büyük skandalını yaşarım oylaması yapılmış ve rezil olmamdan zevk alan insanlar tarafından bu kumpas kurulmuştu. Bu kadar şanssız olabileceğimi kabul etmek istemiyorum. 

Bölüm süresini uzatabileceği kadar uzatan bakışmalar bitip jeneriğe geçtiğimizde asıl merak edilen bölümün başlangıcı için konuşmaya başladım, "Senin burada ne işin var?" 

Babamın kızgınlığını veya hayal kırıklığını gösteren hafif çatık kaşları sorduğum soruyla havaya kalktı, "Tek sorunumuz bu mu?" dermiş gibiydi. Aslına bakarsan, evet. Sen gelene kadar son 3 ayımın en güzel anını yaşıyordum, hay aksi neredeyse dışımdan söyleyecektim. 

"Ahmet'i evde görünce tek başına gelme diye seni almaya geldim ama bakıyorum ki zaten başkası götürüyormuş." Oo, bu sefer kesinlikle o manada söyledi. En rezil anımda bile bu kadar yerin dibine girmemiştim, doğrusu metafor olarak değil gerçeğini her şeyden çok isterdim. 

"Arabaya geçin, ufaklık öne." Babamın çok da alışık olmadığım, emiri direkt tonundan hissettiğim sesiyle arka kapıya yöneldim, "Sen hanımefendi, senden bahsediyorum." 

Babam ilk defa 'ufaklık' lafını doğru yere kullanmıştı. Yüzüne bakmadan bir adım yana kayıp kendimi hemen ön koltuğa attım ve kafam yerde kemerimi bağladım. Benim direktifleri istendiği gibi yapmamın aksine Emirhan kalakalmıştı, kendi cenazesine katılan bir ruhtan farksızdı ve ona öyle hak veriyordum ki... Babamın, uzun ama çökmüş omuzlarından ötürü benden farksız olan oğlana bir adım attığını fark ettiğimde bir şey yapmam gerekiyormuş gibi hissettim ve aklıma ilk geleni yapıp kornoya bastım. Emirhan'ı kendine getirmiştim ama inanır mısınız babam da korna sesini duymuştu.

Soru soran bakışları yavaşça bana döndüğünden aynı yavaşlıkta aşağı inen camın arkasından sözde masum bir şekilde sırıttım, "Korna çalışıyor mu diye baktım." 

"Hayatında kaç defa kornanın bozulduğuna şahit oldun?" 

"Belki bu sefer olurum dedim." Hayatınızda bu kadar saçma bir diyalog duydunuz mu? Ben duydum, artık hayat felsefem gibi bir şey oldu. 


Kısa süren yolculuğumuzun sonuna ulaştığımızda arabadan ilk babamın inmesini bekledim ama babam iki eli de direksiyonda bakışlarını dikmiş öylece duruyordu. Bir hamle mi yapsam yoksa akışına mı bıraksam diye ellerim bacaklarımın arasında büzüşmüş şekilde beklerken babamın kapkalın sesiyle iyice küçüldüm, "Sen eve çık." 

Sevdiğim adamı senin ellerine bırakmak konusunda pek hevesli değilim, falaka olayının gerçek olduğunu biliyorum, "İn arabadan." Her heceye sertçe vurgusunu yapmıştı, babama hayatım boyunca kafa tutmamıştım. Şimdi tam sırası mı diye düşünürken kemerimi çözme bahanesiyle yavaşça Emirhan'a döndüm, omuzları çökük olsa da bakışları sakindi. Durumu ve az sonra olacak her ne ise onu kabullenmişti. Gözlerini bir kaç saniyeliğine kapatıp gitmemi istediğinde ağırdan alarak adımlarımı apartmana yönelttim, içeri girdiğimde koca camlı kapının arkasından olanları izlemek istedim ama babam arabayı garaja doğru sürdü. Yoksa onu oraya mı gömecek? "Saçmalama Naz, film izlemeyi acilen bırakmalısın."

Motor sesinin susmasından sonra senaryo fikirleri birden uçuvermişti, ne yapacağımı bilemez şekilde bir kaç defa etrafımda döndükten sonra ampul birden yanı vermişti. Babamın kızı olacaktım. 

"Seni geri zekalı aptal yer cücesi, seni piksel piksel etmezsem bana da..." Eve girer girmez ceketimle çantamı bir kenara fırlatıp Ahmet'in odasına fişek hızıyla girdim ve ensesine sertçe bir tokat yapıştırdım, bu gelişine vuruşla istersem ne kadar güçlü olabileceğimi gösterircesine uçmuştu kulak üstü kulaklığı. Tamam, bu durumun Emirhan'a hiçbir katkı sağlamayacağını biliyordum, sadece içimi soğutuyorum. 

Orta Karar IIWhere stories live. Discover now