2.3

12.5K 942 537
                                    

 Onun gözleri saniye benden ayrılmazken kalbim de ağzımdayken gülümsüyordum. Bu tarz uzun uzadıya romantik bakışmalar konusunda hep çekimser dursam da ambiyansın çekiciliği tekrar tekrar sardıracak bir bakışma seriyordu ortaya, yani diğer çift bir miktar sıkılmıştı.

"Binin şu arabaya, sanki dizi çekiyoruz da jeneriğin girmesini bekliyoruz anasını satayım." Bartu gereğinden fazla sinirlenmişti veya biz cidden abartmıştık. Genelde fazla vurdumduymaz olan kuzenimin bu hareketine şaşkınca gözlerimi açıp dudaklarımı aşağı doğru rahatsız olmadığımı ama şaşırdığımı göstermek adına büzdüm. Esmer Oğlanın sinirle siyah arabanın kapısını sertçe açmasıyla geri kalanlar da diğer kapılara doğru hareketlendi. Neredeyse kimsenin anlam veremediği sert tepkiyi Bartu'ya çaktırmadan kendi aramızda, bakışlarla eleştiriyorduk. Yalan yok benim aklıma gelen ilk neden Nuray tabii ki.

Emirhan, Nuray için küçük kendisi için büyük bir centilmenlik yaparak ona ön koltuğu verdiğinden arkada uzun bacaklarını sokacak herhangi bir yer arıyordu. Bense daha önce hiç yaşamadığım ve asla da yaşayamayacağım bu olaya kıkırdıyordum. Fazla sessiz olan arabada küçük kıkırtım bile tepki almayınca sadece geri kalan 3 kişiyi izlemeye başladım. Bartu takım elbisesiyle araba sürerken yanında sevgilisiyle, özellikle Nuray'ın kabarık eteğinden dolayı aynı evlenmeye giden çift gibi duruyorlardı, biz de arkada onlara eşlik eden sağdıçlar. Liseden mezun olabildiğime yeni yeni inanırken acaba az önce hayalini kurduğum şeyi de yaşar mıyız diye hafiften ümitlendim ve aptalca sırıtmaya başladım. 

Yaklaşık 3 ay önceden bugün için ayarlanan otelin önüne geldiğimizde Bartu, o çok sevdiği arabasını -Evet arabası, sonunda Darüşşafaka'da oynamaya başladığında dayımdan gelen bir hediye. Zengin piçi. Not: Bunun seninle hiçbir alakası yok dayıcım, sevgiler Naz.- sert bakışıyla valeye asla vermeyeceğini gösterdi ve direkt kapalı otoparka hava yapıyorum gazını vererek girdi. Polis çevirip ehliyet ruhsat dese gözüne far tutulmuş tavşan gibi kalacaksın, bu ne havalar oğlum?

Sonunda kırmızı halı faslına geçebileceğimiz kısma geldiğimizde bu şık elbiselere ve uzun süre hazırlanmaya yakışmayan minik bir detay dikkatimi çekti, Emirhan'ın elindeki bim poşeti.

"Bu ne oğlum?" Ben şaşkınca kaşlarımı çatarken o evin kapısının önündeki bana olan hayranlığını bırakmış ve sert bir tavra girmişti. Ya ben sen bana ağzın açık bakarken çok mutluydum, ileri bakarak dişlerini sıkarken canım da sıkılıyor. 

"Ömer'e." Dişini sıkmanın nedeni belli oldu, şimdi diğer soruya geçelim, "Ne Ömer'i ya?"

"Hani bir ara randevu aldım dediydim, hatırlamazsın ilk kitaptaydı." Kaşlarımı çatarak hem aklıma gelmediğini hem de şaşırdığımı gösterdim, bunlar benim sözlerim be.

Onu konu Ömer olduğu için kendi haline bıraktım ve geniş kapıdan havalı havalı girerken Emirhan'ın elindeki kırmızı yazılı poşet yokmuş gibi davrandım ama içeri girince yokmuş gibi davranamayacağım daha garip şeyler karşıladı beni.

"Bu ne şimdi?" Ömer, Mete ve bir kaç kişiyi okulun basketbol formasıyla görünce olayın felaket aptalca olmasından ötürü kamburumu çıkarıp avucumu onlara doğru 'Ne alaka lan!' dermişcesine açtım. E ne yapalım benim prenses takılma sürem de bu kadar.

"Basketbolda ilerlemek yerine son senesinde takımdan çıkan çocuk, uzun zaman sonra alınan birincilikte takım kaptanı olduğu için bu gece kendini böyle göstermek istedi. Gösterişçi pezevenk." Emirhan'dan nadiren duyduğumuz kötü sözle şaşırdığımı göstermek adına kaşlarım çatıldı ama aynı zamanda hoşuma gittiği için hafiften yüzümde de bir tebessüm oluşmadı değil. Garip bir şekilde nadir gülenle nadir küfür eden insanların bu nadir anlarına şahit olmak felaket hoşuma gidiyordu.

Orta Karar IIDonde viven las historias. Descúbrelo ahora