Bölüm 5

195 20 7
                                    



Sanırım birazcıcık geç geldi affola⚡️


Draco Malfoy

Önümden ilerleyen profesör ve öğrencilerin arasında ben de dışarı çıktım. Voldemort gelmişti. Mutluydu. Çok mutluydu. Yanında kahkaha atmaya devam eden teyzeme baktım. Bellatrix Lestrange.

"Harry Potter öldü!"

Herkesin benim gibi nefesini tuttuğunu hissedebiliyordum. Nitekim ilk tepki Profesör McGonnagal'dan gelmişti.

"Hayır!"

Potter'a baktım. Hagrid'in kucağında yatıyordu. Gerçekten ölmüş gibiydi. Gerçekten ölmüştü. Voldemort'un herkesin ona itaat etmesi ile ilgili bir şeyler söylediğini duyabiliyordum ama dinlemiyordum. Gözüm Potter'daydı. Ölmüştü. Yenilmişti. Her şey bitmişti. Bundan sonra neler yaşanacağını bilmiyordum. Düşünmekte istemiyordum. Potter ölmüştü.

Harry Potter ölmüştü.

Aynı şeyleri beynimde tekrar etmek daha çok duygu selinde savrulmamı sağlıyordu. Kabul etmek istemiyordum. Yıllarca birbirimize etmediğimiz laf kalmayan birinin cansız bedeninin karşımda olmasını tüm hücrelerim kabul etmiyordu.

O biliyordu. Granger Potter'ın bile bile ölüme yürüdüğünü biliyordu. Bu yüzden o kadar ağlamıştı. Bu yüzden üstüne basa basa gitmemesini söylemişti. Bakışlarımı Granger ve Weasley'in olduğu tarafa çevirdim. Onların nasıl hissettiğini tahmin etmeme rağmen merak etmiştim. Granger daha çok çökmüş gibi görünüyordu. Gözlerinden hâla yaşlar akıyordu ama dimdikti.

Ona seslenmişim gibi bir anda bana dönmesiyle oldukça şaşırmıştım. Bu da içimde yaşadığım çelişkiden çıkıp tekrar gerçeğe dönmemi sağlamıştı. Bakışlarımı Granger'dan çekip etrafta gezdirdim. Merlin herkes dönmüş bana bakıyordu. Başta ne olduğunu anlamasamda az sonra anlamıştım. Çağırılıyordum.

"Draco buraya gel." Babamın itaatkâr bir tonda bana seslenmesi her şeyi açıklıyordu. Oğlunun Yoldaşlığın olduğu tarafta durmasını bile istemiyordu. Kendi paçasının dibinde durması ve itaatkâr bir köpek gibi emirlerini dinlemesini istiyordu. İstemiyordum. Artık istemiyordum. Artık bitsin istiyordum ama bitmeyceğini de biliyorum. Potter'ın ölümü her şeyin yeniden yazılmasını sağlamıştı ve biliyordum ki başka şansım yoktu. Burada ki kimsenin artık başka şansı yoktu. Ya öleceklerdi ya da itaat edeceklerdi.

"Draco oğlum buraya gel."

Annem daha ılımlı yaklaşmıştı. Daha çok içinde emir barındıran bir ricaya benziyordu. Başka şansımın olmadığını biliyordum. Zamanında ayağıma gelen şansları geri tepmeseydim şuan bu durumda olmayacağımı da biliyorum. Elimde bir Zaman Döndürücüsü olmasını istiyordum ve geriye gitmeyi. Çok...çok geriye gitmeyi. 11. yaşıma. Madam Malkin'in Her Duruma Uygun Cüppeleri Mağazasına. Potter ile ilk tanıştığım yere. Sonra onunla arkadaş olmak isterdim gerçek bir arkadaşlık. Hep kıskandığımdan. Granger ve Weasley'nin onunla olduğu gibi. Ancak şuan ne bunun için şansım ne de bir Zaman Döndürücüm vardı.

Herkesin gözlerinin hâla üzerimde olduğunu biliyordum. Yavaşça önümdekilerin arasından sıyrılıp açıklığa çıktım. Adımlarım olağanca yavaş, gözlerim ise Potter'daydı. Voldemort'a yaklaştıkça ona da yaklaşıyordum. Cansız bedenini gördükçe attığım adımlardan daha da iğrendim. Bakışlarımı ondan çekecek iken gördüğüm şeyle adımlarım yere çivilendi.

Emindim. Ne gördüğümden gayette emindim. Bakışlarım hâla Potter'da iken kendimi derince gülümsemekten alıkoyamamıştım.

Merlin! Yaşıyordu. Potter yaşıyordu. Kucağındaki elinin ceketinin içine doğru gittiğini gördüğüme Salazar üzerine yemin edebilirdim. Potter'ın ölmediği gerçeği yüzümdeki aptal sırıtışı daha çok büyütmüştü.

DRAMİONE~ SAVAŞTAN SONRATempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang