-12-

5.3K 601 608
                                    


.

1K ❤️🎉 Tam 1 ay olmuş 🌚

Yorum yapıp oy veren herkese teşekkür ederim, çok güzelsiniz💕

.

Hızlı birkaç adım attım karşımdakine. Göğsünden ittim hafifçe. Kalçası arkasındaki masaya yaslandı, ellerim yüzünü kavradı. Yanaklarının sıcaklığı soğuk ellerimi ısıtırken; kırmızı dudakları, dudaklarımla kavuşmuştu.

.

İki dudağımın arasındaki alt dudağına uyguladığım baskı, dayanamayıp hafifçe emmemle süregelmişti. Zaman kavramım toz olup gitmiş, ne kadar öyle kaldığımızı unutmuştum. Önemli de değildi zaten, ben ne bekliyordum bilmiyorum ama yüzünü yana çevirmesiyle yanağına değen dudaklarım dumura uğratmıştı beni.

Ne oluyordu bana, ben ne yapıyordum? Onu öpmemdi asıl sorun, beni reddetmesi değildi. Kendime gelmeliydim, kendime gelmeliydim fakat başımdan aşağıya kaynar sular boşalmış gibi hissediyordum son hareketiyle. O an her ne yaşıyorsam donmuş kalmış, nefes almayı dahi unutmuştum. Hala dudaklarım yanağına dokunuyordu, ellerimden biri yanağından düşmüştü fakat diğeri sıkı sıkı tutunmuştu oraya. Boğazımdaki düğüm tüm sınırlarımı zorluyordu, yutkunamıyordum bile. Nefes almalıydım ama istemiyordum.

Yanağında olan elimin üstünde hissettiğim sıcaklıkla aynı zamanda doğrultmuştu bedenini. Elim, elinin yönlendirmesiyle aşağıya doğru inerken gözlerimi açacak gücü bulamıyordum. Tam şu an bana bakıyordu, hissedebiliyordum. Nasıl başardım bilmiyorum ama onu görmeye bile cesaret edemiyorken kıkırdadım, mutluluktan ıraktım. Bu hareketim güç vermişti bana, araladım harelerimi. Gördüğüm şey kocaman açılmış gözler, şaşkın bir surat değildi. Dümdüz bakıyordu bana, sorgulatıyordu kendimi. Suçlu hissediyordum çok, nasıl yapmıştım böyle bir şeyi! Kendime hayret, aptal huylarıma da sitem ediyordum. Basit şeyleri süzgecimden onlarca kez geçirmeme rağmen, bir anda hiç düşünmeden yapabildiğim hareketler ilk değildi. Rezil olmaya alışmıştım, utanıp sıkılmazdım çok fazla. Şu an öyle değildi ama, o benim gözlerime bu ifadesizlikle bakıyorken utanç doğru orantılı olarak yayılıyordu her tarafıma.

Yine de bir şeyi inkar edilemezdi, tüm somut katılığına rağmen parlayan irislerini görmezden gelemedi zihnim. Pas parlaktı işte, anlatamıyordum.

Tüm bu hislerime nazaran oyunculuğum baş göstermiş olması beni rahatlatan tek şeydi. Az önceki tatsız kıkırtımın izi olan tebessüm hala dudaklarımdayken konuşmaya çalıştım. Sesim beklediğimden kısık, istediğimden daha hayal kırıklığı doluydu. Nedeni yok.

"Kimmiş homofobik olan?"

Pek ala biliyordum bu tepkisinin onu itham ettiğim şeyle alakası olmadığını. Bana ne, diye çocuklaştım içten içe. Benzerini o yapmıştı bana, sonucu bu olmuştu işte. Mutlu muydu şimdi? Benim karnım ağrıyordu.

Dudaklarındaki bakışlarımı kaldırıp tekrar yüzüne çevirdim. Mimik oynamıyordu yüzünde. Işıl ışıl gözleri olmasa yaşamıyor derdim belki de.

Alay eder gibi söylediğim şey aramızdaki soğuk rüzgarları dağıtamamıştı işte. Bedenim benden önce nasıl davranması gerektiğine karar vermiş gibi gözüküyordu. Normal davran, diyordu bana mantığım.

Suçu ona at, kendini kanıtladın sadece. O seni zorladı buna. Yanlış anlaşılan bir durum kalmadı artık, sen kötü bir şey yapmadın.

Tournesol // TaekookWhere stories live. Discover now