karanlığın altında sessiz bir sohbet, ve yine bir papatya

111 26 9
                                    

Gün kendini karanlığın koyu tonlarına bırakırken yolu düştü ağacın dibine Yangyang'ın. Artık alışılagelmiş bir durumdu, günün sonunda tüm yaşanmışlıklardan kaçmak adına buraya gelir, diğer günün başlangıcına girişinde ayrılırdı, toza dumana katardı kendini yarını yokmuşçasına.

Ağır adımlarını sürüyerek yine ağacın dibini buldu yorgun bedeni. Usulca oturdu, sırtını dayadığı büyük ağaca başını da yasladı ve dudaklarının arasından çekti nefesi ciğerlerine. Yorgunluğunu derin nefeslerle atmaya çalışıyordu. Keşke en az bedeni kadar yorgun olan ruhunu da derin nefeslerle dinlendirebilseydi. Fakat nafile, aklı bunu tekrarladıkça çökmeye yüz tutmuş ruhundaki taze hisler yenileniyordu acımasızca.

Aklından tek yönlü bir kurtuluş bileti vardı neyse ki. Gözlerini kapatır ve kötü hisleri şekillendirse de aynı şekilde pastelliklerle etrafını saran hayallerinin kollarına bırakırdı kendini. Gerçeklikten çok uzaklaşmazdı, çünkü fazla uçarsa düştüğü anın canını yakmasından korkardı, gerçekliği bilirdi. Ama küçük şeylerle bile mutlu olunabilirdi, ve Yangyang bununla yaşayan biriydi.

Orada ne kadar süre hayal kurduğunu bilmiyordu, öylesine soyutlanıyordu bulunduğu yerden. Çoğu zaman gözlerini açtığında hava çoktan karanlığa bürünmüş, çoğu zaman da evine geç kalmış oluyordu. Sanki derin bir uyku uyuyor gibiydi, şu an da olduğu gibi.

"Merhaba yeniden, Uyuyan Güzel siz olmalısınız." Tanıdık sesle gözlerini araladığında zarif gülümsemesini sunmuştu Yangyang. Dediği gibi gerçekten gelmesini beklemiyordu. Bedeni kendinden bağımsız olarak ona yer açtığında yanına oturan Hendery'e bakıp önüne döndü. "Ve sen de beni öpüp kurtarmaya gelen prenssin öyleyse." Onun iç rahatlatan kıkırdaması Yangyang'ın kulağında dolandı. "Büyüyü bozabileceksem neden olmasın?" Sanki derinlerinde bir anlam yatar gibi söylediği bu sözlerin ardından elindeki minik papatyayı ona uzattı. "Al, bugün doğum günün değil ama, seni tekrar görmemin güzelliğine armağan olsun."

Yangyang usulca elinden aldı ve kendi elinde çevirmeye başladı küçük papatyayı. "Bilseydim bize meyveler getirirdim, böyle elim boş kaldı." Hendery gülerek başını iki yana salladı ve o da Yangyang gibi başını büyük ağaca yasladı. "Şu an burada bulunuyor olmak bile benim için bir hediye."

Yangyang ne diyeceğini bilemez halde başını eğdi. Üstüne çökmüş hava normalden farklıydı ve bunu çözemiyordu. "İnsanlık için küçük, benim için büyük dedikleri bu olsa ki." Cümlesine karşılık Hendery onun ne hissettiğini anlıyormuş gibi "Öyleyse küçük görenler sonsuz bir büyüklüğün içinde kaybolur." demişti. Yangyang elindeki papatyaya bakarak onu yanıtladı. "Ne yazık ki bu sadece masallarda böyledir."

"Pek iyi hissetmiyorsun gibi." dedi Hendery başını ona çevirerek. Yangyang o gözlerinin içine öylesine bakarken sözleri mühürlenmiş gibi hissediyordu. Saklı kelimeleri çıkmak adına can çekişirken, onun mührüyle ruhundan gelen kelimeler sadece çıkıyordu dudaklarından.

"İyi hissetmek için çok bir şeye ihtiyacım yok neyse ki." deyip elindeki papatyayı gösterdi Yangyang. "Bir başkası için koparılmış papatya gibi. Yavaş yavaş solacağını bilsen de başkasını mutlu edersin, kimisi dediklerine umut bağlar, kimisi ise umudunu keser. Her insanın farklı dünyasına bağlı." Hendery biraz daha yaklaştı ona. "Kaçıyorsun."

Eğilip yere bakan Yangyang'ın yüzüne bakmaya çalıştı. "Baksana bana." Yangyang omuz silkti, darlanıyor gibi hissediyordu. Sanki kaçtığı yer onu takip ediyor gibiydi, bunu kaldırabilecek kadar cesur değildi yüreği, tek kelime bile etmek istemiyordu. Sol gözünden akan yaşı tutamadığında kendine lanet okudu. "Ağlıyorsun." dedi Hendery onun alnına dökülen saçlarını şefkatle geriye tararken.

"Ben gitsem iyi olur." Yangyang birden ayaklandığında Hendery'nin gözlerindeki ışıltıya hüzün çökmüştü. "Yangyang, seni böyle tek bırakmak istemem. Anlatmasan da olur, gitme. Tek kelime etmem söz veriyorum." dedi onun bileklerinden tutarak. Yangyang başını iki yana salladı. "Özür dilerim Hendery, gerçekten çok üzgünüm. Telafi edeceğime söz veriyorum." Titreyen ellerini elleri arasından çekerek hızla oradan uzaklaşmaya başladı.

Yine tutamayacağı bir söz vermekten korkuyordu, ama güvende duracağı sözü vermişti.

🖤

Yangyang'ı üzdüğüm için kalbim ne de çok acıyor bir bilseniz...

kopup giden papatyalar | yangdery Where stories live. Discover now