yangyang'ın kaçış kapısı

76 16 29
                                    

"Nereye gidiyoruz?" Yangyang ağır adımlarla ilerlerken onu elinden tutarak peşinden götüren Hendery'e doğru sordu titrek bir sesle. Yanına vardığı gibi elinden tutup hiçbir şey söylemeden onu götürmeye başlamıştı, Yangyang da bunu merak ediyordu fazlaca.

"Aklının içindekilerden kaçabileceğin bir yere." dedi Hendery düz bir ifadeyle onun yüzüne bakarak. Bükmemek adına kendini zorlarken titreyen dudakları, dolu olan ve bu nedenle sürekli kaçırdığı gözleri, solgun teni ve titrek, bir o kadar da güçsüz çıkan sesi Hendery'e yeterince açıklayıcı oluyordu.

"Ağacın altı da benim için öyleydi." dedi kendi kendine Yangyang. Lakin yanılıyordu, çünkü sürekli anılarıyla orada bulunduğu için artık orada da kaçamaz hale geliyordu. Her ne kadar fark etmese de orada geçirdiği her bir saniye, her zerresine kazılıydı.

"Bıraktığımız salıncak bile hüzünle süzülüyor, biz orada ne eyleyelim?" dedi Hendery arkasını dönüp uzakta kalmış tepeciğe bakarken. "Gideceğimiz yer çok uzak değil, zaten senin yorulmanı istemem." dedi ardından. İçindeki kasvetli havayı hissediyordu, onu bundan uzaklaştırmak istiyordu.

Bir süre daha sessizlik içinde sürdürdüler adımlarını. Aldığı her nefes kalbine batıyormuş gibi hissediyordu Yangyang. Üstündeki ağırlıktan kalkınamıyor, alyeskalar gibi her karaya vuruşunda yeniden intihar ediyordu sanki. Korkunun gücüyle sıkışmıştı, kısıtlanan her bir hareketinde korku karşısındaydı. Bu durumdan çok, bu durumla yaşamak zorunda olmaktan nefret ediyordu.

"İşte geldik." Hendery'nin heves dolu sesini duyan Yangyang, başını usulca kaldırdığında karşısında gökyüzüne uzanırcasına duran bir kır beklemiyordu. Yerlerde çiçekler yeşermişti, ilerlemeye kıyamazdı. Dalları kırılmaya müsait, narin çiçeklerdi. Aralarından en çok papatyalar göz kırpıyordu, çimler sanki arkasındaki gökyüzüne değercesine uzundu.

"Sana gelirken hep buradan koparıyorum papatyaları, ama bugün kopup gitsinler istemedim." dedi Hendery, Yangyang'ın elini daha sıkı kavramıştı. Sözlerinde yatan çağrışımlar Yangyang'ın aklına bir bir yer ediniyordu, lakin anlamamış gibi yapıyordu. Çünkü karşısına oturup hüngür hüngür ağlamak istemiyordu. "Burası çok güzel." dedi hayranlıkla. Birkaç adım attılar beraber, ardından Hendery çekinmeden kendini sırtüstü yere bıraktı. Elinden sıkıca tutması nedeniyle, Yangyang'ı da kendine çekmişti.

"Hendery!" Yangyang anlık korkuyla yanına düştüğünde, Hendery onu kendine çekmişti iyice. Hem bir yeri zarar görmemiş, hem de rahat bir şekilde yere uzanmış olmuşlardı. "Etrafındaki papatyalara bak." dedi Hendery, yüzündeki büyük gülümsemeyle onu izleyerek. Yangyang'ın gülümsemesi onu da çok mutlu ediyordu.

"Gökyüzüne bak!" diye cevapladı onu Yangyang. Biraz daha birbirlerine sokulmuşlardı, yüzyüze duracak kadar yakındılar. "Şimdi gözlerini kapat." dedi Hendery onun yüzüne dökülen saçlarını geriye iterek. Yangyang kabul ederek sakin ve bir o kadar da huzurlu bir şekilde gözlerini kapadı. "Hayal et Yangyang, her şeyden uzaksın. Korkularından, yaşadıklarından, zorunda olduklarından, her şeyden. Huzurlusun, derin bir nefes aldığında, o nefesi verirken pişman olmuyorsun. Olabileceğin en huzurlu yerdesin, yüreğinde bir zerre korku yok. Umutlusun."

Mırıltılı sesi Yangyang'ın uykusunu getiriyormuş gibiydi, onu gerçekten ele geçiriyor, çekip alıyordu buralardan. Hayal ettiği şey, Hendery ile burada oluşuydu. Şu anki gibi, oldukça huzurluydu, kalbinde yarının korkusu yoktu. "Neredesin Yangyang, neyden kaçıyorsun?" Sakince parmakları gözleri kapalı olan oğlanın saçlarında gezinirken sordu yeniden en şefkatli sesiyle. "Neden kendini sıkıyorsun ağlamamak için, neden rahatlamana izin vermiyorsun?"

Söyledikleriyle anında sol gözünden bir damla süzülen Yangyang, ıslak kirpiklerini araladı. "Korkuyorum." dedi sadece. Korkuyordu, her şeyden korkuyordu. Korkutuyordu onu bunlar, korkuları fazlaydı. Acıyı bastıran duygu korkuyken, korkuyu bastıran duygu neydi? Huzurdu belki de, bu yüzden Yangyang Hendery'nin yanında korkularını unutuyordu.

"Tamam, geçti." dedi Hendery, hıçkırarak ağlayan Yangyang'ın narin bedenini kendine doğru çekti ve sıkıca sarıldı. "Korkularınla tek başına savaşmayacaksın, sadece yanında olmama izin ver. Yalnız bıraktığım son gece olsun dün, bugün olmasın, yarın olmasın. Söz veriyorum, bırakmam seni, sıkıca tutarım." Yangyang göğsüne yaslanmış, sadece ağlıyordu. Hiçbir şeye mecali yoktu başka.

"Bırakma beni." diyebildi sadece. "Bırakma beni, nolur..."

Hendery farkındaydı, ne olursa olsun kaçamıyordu Yangyang. Çünkü bununla yaşıyordu, korkularıyla. İşlenmişti ruhuna her şeyi, sürekli aynı günleri yaşıyordu, unutamıyordu, her gün hatırlatıyordu ona. Kaçmaya ihtiyacı vardı, ama uzaklaşamıyordu, çünkü yine korkuları vardı.

Yangyang ikinci kez kaçıp gitmedi yanından. Ağladı kolları arasında, içi dışına çıkana kadar. Haykırdı, korkularını haykırdı hıçkırıklarıyla. Bir bir intihar eden gözyaşlarıyla haykırdı içindekileri. Verdiği her bir nefeste, Hendery'e daha da sıkı sarılışında haykırdı kaçışının, huzurunun o olduğunu.

Nihayetinde, durulmuştu gözyaşı pınarı. Sadece ufak iç çekişlerini bıraktı geriye, akarsu gibi, geçti gitti, ama gelen dalgaları tutmadı, akışına bıraktı. "Yarın kontrol için merkeze gideceğim." dedi dolu gözleriyle Hendery'nin hüzünlü gözlerine bakarken. "Düşünmeden edemiyorum, kablolar bağlandıktan sonra o cihazın her ötüşünde, ölüyormuşum gibi hissettiriyor."

"İzin ver seninle geleyim." dedi Hendery elini onun yanağına koyarak. Baş parmağını yavaşça yanağında gezdirdi. Güzel yüzünü her bir ayrıntısına kadar inceledi. "Yanımda hisset, ölüyormuş gibi değil. Korku bulunmasın kalbinde."

"Beni öyle görmeni istemiyorum." Yangyang kollarıyla sildi gözyaşlarını. "Öyle daha çok üzülürüm."

"Orada tek başına kaldıkça ben daha da çok üzülürüm." dedi Hendery. "Dejun orada çalışıyor, beni mümkün olduğu kadar ziyaret ediyor."

"Olsun," dedi ve yüzüne doğru eğildi Yangyang'ın. "itiraz istemiyorum. Yarın güneşin doğduğu vakit bekle beni kasaba durağında." Yakınlıktan dolayı başını hızla eğen Yangyang bir şey demeden başını sallarken, Hendery'se memnun bir gülümseme ile geri çekilmişti.

🖤

kopup giden papatyalar | yangdery Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin