9|❄

322 208 1.9K
                                    

Duha'nın kalbi tekledi, titredi.
İçinde açan Sakuralar güzel kokularını etrafa yaymaya başlamıştı sanki.

Bu adam ne güzel kokuyor, cennet gibi.

Paspası bıraktı yere, titreyen ellerini beline doladı sevdiği adamın...

Bir şeylerin farklı olduğunu anlamıştı, kişi kaderini ilk görüşte hisseder derler.

Duha, Jonghyun kendisine sarıldığında bunu hissetmiş, bedeni korkuyla titremişti.

Kalbinden firar eden cümleler, dudaklarında can buldu.

"Senin için yaşayacağım adam, senin için koşacağım." sarıldı sıkıca o da.
Birbirlerine sıkıca sarıldılar.

"Sana Türk kahvesi yapacağım." dedi Duha çaresiz fısıltıları eşliğinde.
Yavaşça Jonghyun'dan ayrıldı. Gözlerini, güzel gözlerine dikti.

Ne kadar güzel bakıyordu öyle.

Dolgun dudaklarına sıcak bir tebessüm resmedildi, gülümsedi Duha'ya.

"Beraber yapalım." dedi adam. Gülümsedi kız, kafasını çocuksu bir mutlulukla salladı hızlıca.

Beraber mutfağa gittiler, Duha önde Jonghyun arkada.

Beraber türk kahvesi yapıyorlardı, son ve ilkti adam için ikinci ölü yaşamında.

Jonghyun, arkasından yaklaşan meleği hissettiğinde "tepki verme işine odaklan ve beni dinle, zamanın daralıyor!" dedi melek.

Adam, meleği görebileceği hizaya geldiğinde yan gözle baktı, büründüğü insan bedenini sadece o görüyordu ve devam etti melek konuşmaya "son iki saatin kaldı." dedi ve yok oldu.

Duha ile Kahveyi ocakta pişirirken ateşe bakıp daldı Jonghyun.

Kahve taşmaya yakın, Duha iki fincana doldurdu bu leziz kahveyi.

Beraber salondaki masalardan birine geçtiler. Kahveyi içerlerken Jonghyun, kızın günlük yaşamı ve kendisi hakkında bir çok şeyi öğrenmeye çalışmıştı.

Kendisini on yıl sonra nerede gördüğünü sordu, "radyoda yayın yönetmeni olmayı istiyorum." dedi gülümseyerek Duha.

"Çok güzel, on yıl öncesinden çalıştığın kafeye gelerek, Türk kahvesi eşliğinde seninle bunun plânını yaptık..." derken son bir yudum aldı kahvesinden Jonghyun.

Aradan bir buçuk saat gibi bir zaman geçmişti sohbet edip, gülerlerken...

Jonghyun, duvardaki kanvas saate bakıp Duha'ya döndü "hadi seni eve bırakayım." dedi.

"Evine kadar sana eşlik ederken el ele tutuşalım. İtiraz kabul etmem."

Jonghyun'un cümleleri ile gözleri dolmuştu kızın. Mutlu olması gerekirken can çekişir gibi nefesi daralıyordu.

Boş fincanları tepsiye koyup mutfağa gitti Duha.

Bulaşıkları hızlı ve temiz bir şekilde yıkayıp ellerini kuruladıktan sonra, mutfağın içinde yer alan küçük, personel odasına gitti.

Dolaptan hızlıca çantasını ve eşyalarını aldı, giyinirken gözleri aynadaydı.

Saçlarını eliyle düzeltti rimeli biraz akmıştı eliyle akan yeri silip son kez kendisine baktıktan sonra ışıkları kapatıp odadan çıktı.

Mutfakta dağınık bir yer var mı diye kısaca bakarken eli lambanın düğmesini buldu, buranın ışıklarını da kapattı.

Karanlık biraz daha çekti içine genç kızı.

Ruhunu şişliyorlardı sanki, yutkunurken boğazı acıyordu...

Salona çıktı, Jonghyun onu görünce ayağa kalktı. Gülümsediler hüzünle, aynı anda.

Yanına gitti genç adamın, ellerini tuttu.

Çok... Soğuktu Jonghyun'un elleri. Ölüm soğuğu gibi. Genç kız gözünün önünde çakan şimşeklerle ona baktı dudakları şaşkınlıkla aralandı.

Sevdiği adam, onun anlaması ile gülümsedi.

"Hadi, gidelim." dedi ellerini sıkıca tutarken. Duha, hiçbir şey söylemedi. Ona eşlik etti.

Işıkları kapatıp kafeden çıktıktan sonra kapıyı şifreleyip kilitledi.

"Ne taraftan gidiyoruz küçük hanım? " diye sordu Jonghyun.

Neşeli sesindeki kırıklığı fark etmemek imkansızdı.

Eliyle yolun solunu, evlerin az olduğu tarafı gösterdi.

"Buradan bayım." dedi onun sahte neşesine eşlik edip, beraber yürümeye başladılar.

Yeni çıkmaya başlayan liseli aşıklar gibi sessizdiler yol boyunca.

Duha kendisini ters düz edilmiş kar küresi gibi hissediyordu. Sıcak ellerinin arasında, Jonghyun'un soğuk elleri hiç ısınmamıştı...

♣♣♣


|DORA🌺|

Söz: Seina

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Söz: Seina

Angel Of The Star| JonghyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin